Konuyu daha önce ele almıştık. Ne var ki, bazı konuların altını bir kez çizmek yetmeyebiliyor. Son model liberal görüşlerin diğer meselelerde olduğu gibi faiz meselesindeki tabuları maalesef hüküm sürmeye devam ediyor.Türkiye'deki faiz konusundaki tartışmalarda konuyu eleştiri zeminine taşıyan, devletinin soyulmasını istemeyen iyi niyetli insanların ortaya koydukları eleştiriler dahi çoğunlukla yetersiz kalmakta. Esasında, ülkesindeki iktisadi sorunlara kafa yormak isteyen insanımızın düşüncelerine nasıl pranga vurulduğunu göstermesi açısından bu örnek düşündürücüdür.Reel faizden bahsediyorum.Sıcak paranın ülkemizde bir yıldaki kazanç oranı hesaplanırken, nominal faizden enflasyon oranının düşülerek bulunan reel faiz oranının cukka edilen parayı ifade etmekte yetersiz kaldığından bahsediyorum. "Türkiye sıcak paraya en yüksek reel faizi veriyor" demek yeterli olmuyor. Çünkü reel faiz ekonomide belli bir tanımı karşılayan bir kavram olarak toplam kazanç oranını göstermiyor, gösteremiyor. Gerçek şudur: Nominal faiz + kurdaki düşüş oranı, toplam kazanç oranıdır. Bunun sebebi içerdeki enflasyonun, kurun artmadığı her durumda sıcak parayı enterese etmediğidir. Yani kur 1.400 iken içeri giren para, yıl sonunda nominal faizin tamamını cebe indireceğine göre, nominal faizden kurdaki enflasyon düşülerek reel faiz bulunmalıdır. Eğer kur % 10 artmışsa, nominal faizden bu oran düşülmelidir. Yani kur 1400 geçmelidir ki, fark nominal faizden düşülsün. Sıcak parayı ilgilendiren bu artıştır. Yağdaki, şekerdeki artışın derdi sadece vatandaşı rahatsız eder sıcak parayı değil. Sıcak paranın içeri girerkenki kur değeri eğer bir yıl sonra azalmışsa bu oran ek bir faizdir. Aradaki fark malum ceplere gittiğinden bu oran nominal faize eklenmelidir. Türkiye' de son birkaç yılda istisna şaşırtmalar hariç, düzenli kur düşüşü, işte bu işlevi görmektedir. Son dönemlerdeki ortalama nominal faizin en az % 19- 20 olduğunu düşünürsek (Bugünlerde %17), buna ek olarak kurdaki yıllık azalış oranının % 9-10 olduğunu dikkate aldığımızda küresel sermayenin yıllık kazancının reel olarak en az % 30 olduğu görülecektir. Buna ek manipülasyon karları dahil değildir.Böyle bir durumda reel faizin ne kadar reel olduğu su götürür. Dikkat edilirse % 30'luk bir soygunun en önemli ayağı, "dalgalı kur sermaye kaçışının sigortasıdır" denilerek korumaya alınmakta, adeta kendi celladımızın bakımı yine bize yaptırılmaktadır.Ne diyelim? Allah akıl fikir versin!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007