Kabuller her bilimin temelini oluşturur. Felsefede dahi düşüncenin yaslanma gereği duyduğu sağlam duvarlar vardır.
Hangi bilim sahasından bahsedersek edelim, belli kabullerin arasının ince ve kalın halatlarla birleştirildiği bir tür sarmal yapıdan bahsediyoruzdur. Bir disiplinin dayandığı kabullerde meydana gelen bir çürütme derin sarsıntılara sebep olabilir. Sonuçta pek çok açıdan bilim yaşayan bir süreçtir ve bu birikim gelişmenin temelini oluşturur.
Bilimi, Yaratıcı'nın o sahaya mahsus koyduğu kanunlarını insanların arama çabası olarak da tanımlayabiliriz.
Kapitalizmin vatanında ve kenar mahallelerindeki sarsıntıları değişik sebeplere bağlamak veya hiçbir sebebe bağlamamak ve sessiz kalmak, sırasıyla pişkinliğin, suçluluğun ve çaresizliğin emaresidir.
Batı dünyası bütün kurumlarıyla, iktisat diye okutulan temel varsayımlarında hata yaptığını kabul etmez, bu konuda geri adım atmazsa batmaya mahkûm olacaktır. Peşine takılanları da sürükleyerek…
Yanlış hatırlamıyorsam, Milli Ekonomi Modeli (MEM) kongrelerinin birinde bir bilim adamı, "iktisat bilimlerin yüzkarasıdır" demişti. Elbette bu tespiti yapabilmeyi Milli Ekonomi Modeli'nin varlığına borçluydu.
Öncelikle şu tespiti yapmalıyız ki kapitalizm iktisat bilimi değildir. Bir iktisadi görüştür ve temelleri yanlıştır. Temeli yanlış olan bir sistemden olumlu sonuçlar beklemek sadece o sistemin tapınanları için olağandır. Bugün bu grup yalnız kalmak üzeredir.
Eksik anlaşıldığına inandığım bir konuda şudur ki; dünyada onlarca ülkenin MEM'den faydalanmaya yönelmesi, kapitalizmin pratik zararlarından ve zalimliğinden kaynaklanmıyor. Çünkü bu zararlar ve sömürü daha önce de vardı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın diğer sistemleri ilmen çürütmesinden kaynaklanıyor.
Ayrıca Prof. Dr. Haydar Baş, başlangıç için bir fikir sunmuyor bilakis fikirlerini mükemmel bir sistem şeklinde daha baştan önümüze seriyor. Yetmiyor, bu modeli uygulayabilecek olan devlet yapısının nasıl olması gerektiğini yine akademik bir tez halinde insanlığın hizmetine sunuyor.
Tekrar konumuza dönersek, kaynakların sınırlılığı yerine kaynakların sınırsızlığı, arz çıkışlı analizler yerine talep kaynaklı analiz kabul edilip uygulanmadan, paranın iki işlevi diğer iki işleviyle takviye edilmeden dünyada ekonomi değirmeninin dönmesi mümkün değildir.
Siz gider Kongo'daki bir madeni yağmalayıp yüz milyarlarca dolarlık kaynaklara birkaç milyar dolar işgal maliyeti karşılığında el koyup bölge halkına zırnık koklatmazsanız ve bir de buna "bilimsel" bir kılıf uydurup üniversitelerde ders diye okutursanız, "gel Molla Kasım bizden hesap sor, bizi dünyaya rezil et, ipliğimizi pazara çıkar" demiş olursunuz. Tabi O' da işini hakkıyla yapacaktır.
Yaptığı her iş gibi, en mükemmel şekilde kendi tezini iktisat tarihinin alnına çakarak…
Hangi bilim sahasından bahsedersek edelim, belli kabullerin arasının ince ve kalın halatlarla birleştirildiği bir tür sarmal yapıdan bahsediyoruzdur. Bir disiplinin dayandığı kabullerde meydana gelen bir çürütme derin sarsıntılara sebep olabilir. Sonuçta pek çok açıdan bilim yaşayan bir süreçtir ve bu birikim gelişmenin temelini oluşturur.
Bilimi, Yaratıcı'nın o sahaya mahsus koyduğu kanunlarını insanların arama çabası olarak da tanımlayabiliriz.
Kapitalizmin vatanında ve kenar mahallelerindeki sarsıntıları değişik sebeplere bağlamak veya hiçbir sebebe bağlamamak ve sessiz kalmak, sırasıyla pişkinliğin, suçluluğun ve çaresizliğin emaresidir.
Batı dünyası bütün kurumlarıyla, iktisat diye okutulan temel varsayımlarında hata yaptığını kabul etmez, bu konuda geri adım atmazsa batmaya mahkûm olacaktır. Peşine takılanları da sürükleyerek…
Yanlış hatırlamıyorsam, Milli Ekonomi Modeli (MEM) kongrelerinin birinde bir bilim adamı, "iktisat bilimlerin yüzkarasıdır" demişti. Elbette bu tespiti yapabilmeyi Milli Ekonomi Modeli'nin varlığına borçluydu.
Öncelikle şu tespiti yapmalıyız ki kapitalizm iktisat bilimi değildir. Bir iktisadi görüştür ve temelleri yanlıştır. Temeli yanlış olan bir sistemden olumlu sonuçlar beklemek sadece o sistemin tapınanları için olağandır. Bugün bu grup yalnız kalmak üzeredir.
Eksik anlaşıldığına inandığım bir konuda şudur ki; dünyada onlarca ülkenin MEM'den faydalanmaya yönelmesi, kapitalizmin pratik zararlarından ve zalimliğinden kaynaklanmıyor. Çünkü bu zararlar ve sömürü daha önce de vardı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın diğer sistemleri ilmen çürütmesinden kaynaklanıyor.
Ayrıca Prof. Dr. Haydar Baş, başlangıç için bir fikir sunmuyor bilakis fikirlerini mükemmel bir sistem şeklinde daha baştan önümüze seriyor. Yetmiyor, bu modeli uygulayabilecek olan devlet yapısının nasıl olması gerektiğini yine akademik bir tez halinde insanlığın hizmetine sunuyor.
Tekrar konumuza dönersek, kaynakların sınırlılığı yerine kaynakların sınırsızlığı, arz çıkışlı analizler yerine talep kaynaklı analiz kabul edilip uygulanmadan, paranın iki işlevi diğer iki işleviyle takviye edilmeden dünyada ekonomi değirmeninin dönmesi mümkün değildir.
Siz gider Kongo'daki bir madeni yağmalayıp yüz milyarlarca dolarlık kaynaklara birkaç milyar dolar işgal maliyeti karşılığında el koyup bölge halkına zırnık koklatmazsanız ve bir de buna "bilimsel" bir kılıf uydurup üniversitelerde ders diye okutursanız, "gel Molla Kasım bizden hesap sor, bizi dünyaya rezil et, ipliğimizi pazara çıkar" demiş olursunuz. Tabi O' da işini hakkıyla yapacaktır.
Yaptığı her iş gibi, en mükemmel şekilde kendi tezini iktisat tarihinin alnına çakarak…
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007