ABD müttefikliği(!) ve AB hayali uğruna taviz üstüne taviz vermeye devam ediyoruz.Hükümetimiz, ABD ile yaşanan pirinç sorununa kesin ve pratik bir çözüm buldu: "31 Temmuz 2006 tarihinden itibaren ABD'den Türkiye'ye pirinç ithalatında kotalar tamamen kaldırılacak."Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, ABD'den pirinç ithalatı konusunda yaşanan sıkıntıları gidermek için önemli adım attıklarını söyledi.Resmi temaslarda bulunmak üzere ABD'nin başkenti Washington'da bulunan Tüzmen, pirinç ithalatı konusunda yaşanan kota sıkıntısının ABD-Türkiye ticaret ilişkilerinde engel oluşturduğunu, Türkiye'nin 31 Temmuz 2006 tarihinden itibaren pirinçte tüm kotaların kaldırılacağını öngören bir mektubu ABD Ticaret Temsilcisi Portman'a sunduğunu ifade etti ve şunları söyledi:"31 Temmuz 2006 tarihinden itibaren kotalar artık kullanılmayacak. Resmi mektubu Portman'a sunduk. Böylesi küçük önlemlerin ortadan kalkması önemli. Ben sorunun bir problem olmayacağı görüşündeyim. Bu konu bitti ."Öncelikle şunu belirtmekte fayda var, bir ülkenin başka bir ülkenin ürünlerine kota koymasının temel amacı yerli üreticiyi korumaktır. Özellikle de Türkiye'de yerli üreticiye yapılan devlet desteklerinin minimuma indiği bugünlerde, Dünya Ticaret Örgütünün (DTÖ) kurallarına aykırı olarak üreticilerine çok yüksek sübvansiyonlar veren ABD'nin ürünlerine kotaların kaldırılması oldukça düşündürücüdür.Bu, "küçük önlemlerin ortadan kaldırılması" şeklinde ifade edilen adım, Türkiye'de pirinç üretiminin tamamen bitmesi, ithal pirincin tamamen hakim olması anlamına gelmektedir.Bunun anlamı, stratejik bir ürünün kontrolünün tamamen elimizden çıkması, daha fazla dış ticaret açığı, daha fazla borçlanma, daha fazla işsizliktir.Üstelik verilecek tavizlerin de sonu yoktur. Bugün pirinç, yarın buğday, öbür gün mısır derken tarım sektörünün tamamen çökmesi söz konusudur.ABD eski Dışişleri Bakanı'nın Arap ülkelerine hitaben söylediği söz, ABD'nin tarım politikasını göstermesi açısından oldukça önemlidir:"Sizin petrol silahınız varsa, bizim de tahıl silahımız var. Petrolsüz yaşanabilir, ama tahılsız asla."Tabii bir ayrıntıyı da unutmamak lazım, dünyanın tahıl ürünlerinde pazarın yüzde 80'ine sahip olan ABD, petrolü de kontrol altında tutmaya çalışıyor. Yani onu da Araplara bırakmıyor.Bu tavizin verilmesine sebep, "ABD-Türkiye ticari ilişkilerine engel olması" olarak gösteriliyor. Peki, ABD'ye bu taviz verildiğinde ilişkilerimiz düzelecek mi? ABD bir daha başka bir taviz istemeyecek mi? Her şey güllük gülistanlık mı olacak?İnönü'nün bir sözü hatırıma geldi: "Büyük devletlerle ilişki kurmak ayı ile yatağa girmek gibidir".Onların hedefi her zaman senden daha fazlasını istemektir. Bu tavizleri koparmada senin önüne ne kadar az yem koyuyorlarsa kendilerini o kadar başarılı kabul ediyorlar. Tabii asıl başarıyı hiç yem koymadan taviz koparmaya başlarlarsa sağlamış olacaklar ve bu noktaya varmış gibi görünüyorlar."Büyük balık küçük balığı yutar", "İnsan insanın kurdudur" gibi anlayışları kendilerine temel çıkış noktası olarak kabul eden Batıdan farklı bir tavır beklemek de zaten yanlış olur.ABD, kendisi DTÖ kurallarına aykırı olarak yüksek tarım sübvansiyonlarına devam eder, ama senin en tabii hakkın olan kotaları devreye koyduğunda ise gider seni DTÖ'ye şikayet eder.DTÖ de ABD'nin yaptığı kural dışı uygulamaları görmezlikten gelir, ama seninle alakalı mevzuları ise büyütür de büyütür.Kıbrıs meselesinde böyle olmadı mı? Referanduma "evet" diyen Türk kesimi, "hayır" diyen de Rum kesimi. Ama ABD ve AB tarafından ödüllendirilen hep Rum kesimi. Yunanistan'la aynı zamanlarda AB'ye müracaat ettik, Yunanistan çoktan alındı, daha devlet olmayan Güney Kıbrıs alındı, Romanya, Bulgaristan, hatta Hırvatistan dahi alınmak üzere, Türkiye ise kapıda sürünmeye devam ediyor.Başka örnekler de verebiliriz. Yıllardan beri bizzat insanlar üzerinde nükleer silahları kullanan ABD ve İsrail, ama bu konuda sicilinde beyaz sayfa olan İran, Türkiye'ye nükleer silah yapmasına müsaade edilmiyor.Dünyada bir sistem var, ama bu sistem, birileri soykırım yapsa da, masumları katletse de, her türlü hukuku çiğnese de görmüyor, diğerleri ise başını kaldırsa, başına balyozu vuruyor.Çifte standartların bol olduğu bir dünyada yaşıyoruz.Yani problem sadece pirinçte değil, her sahada yaşanıyor, çünkü temel mantık yanlış.Yine pirinçten yola çıkarsak, yapılması gereken, pirinç üreticisine daha üretimine başlamadan yüzde 50 avans verilmeli, sezon sonunda da ürününe bizzat devlet müşteri olmalıdır. Üretici "bu ürünümü nasıl üreteceğim, kime ne kadara satabileceğim" gibi düşüncelerden kurtulmalı, ürününü en verimli bir şekilde üretmeye odaklanmalıdır.Pirinç üreticisinin kendisi, ürünü ve tarlası devlet tarafından sigortalanmalı, hanımına da emekli aylığı bağlanmalıdır. Her bir çocuğuna bir memur maaşının dörtte biri kadar burs bağlanmalıdır. Üretici, 100 milyarın altında geliri olduğu için bir kuruş vergi alınmamalıdır. Kendisine yerli tohum, yerli gübre, yerli ilaç, ucuz mazot temin edilerek maliyetleri minimuma indirilmelidir. Üretici ürününü devlete satarken elde edeceği gelir, kar edebileceği ve ailesini geçindirebileceği şekilde olmalıdır. Arazisi yoksa devlet ona arazi tahsis etmelidir. Üretici ithal ürünlere karşı kesinlikle korunmalıdır. Diyeceksiniz ki, bunlar bu dünyada yapılabilir mi, yoksa cennetten mi bahsediyorsunuz?Bu dünyayı yaşanabilir bir hale getirecek olanlar da bizleriz, çekilmez bir hale getirenler de.Pirinç üreticisinin şahsında sunduğumuz çözümler ve daha niceleri Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nde detaylı bir şekilde, formülüne ve grafiğine varıncaya kadar var.Zaten bu sebeple yüzlerce yerli ve yabancı bilim adamı bir araya geliyor, bu modeli takdir ediyor, tek çözüm olduğunu vurguluyor, bu modelin dünyaya tanıtılması için birlik kuruyor ve Sayın Baş'ı Nobel'e aday gösteriyor.Tren hızla hedefine doğru, emin bir şekilde gidiyor. Lütfen uzaktan seyredenlerden olmayalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025