İstanbul'da yaşanan terör saldırısını en şiddetli şekilde kınıyorum.
Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Türk milletinin başı sağ olsun.
Sevgili okurlarım bu köşemde, 03.10.2022 tarihli yazımda, "Türkiye'yi yeniden karıştırabilirler" başlığıyla bir yazı kaleme almıştım hatırlarsanız.
Mesele, ben biliyordum meselesi değildir.
Türkiye her açıdan başıboş bırakılamayacak kadar, jeopolitik ve stratejik bir konuma sahip bir ülke.
Dolayısıyla bu ülke üzerinde hesabı olanların iktidara gelecek olan veya devam edecek olan siyaseti etkilememesi düşünülemez.
Bu çok normal bir durum ve bunu fazlaca garipseyecek olanlar, ancak tarihi bilgiden mahrum olanlardır.
Peki, böyle bir ülkede ne olması lazım ki bu türden türbülanslardan etkilenmesin!
Bir defa şunu unutmamak lazımdır. Her ülke, kendi kuruluş amaçları ve felsefelerini zinde tutarak ancak hayatta kalabilir ve yükselebilir.
Bizim kuruluş amacımız, tam bağımsızlıktır.
Kurucumuz, "Tam bağımsızlık benim karakterimdir" diyen, Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Kuruluş ilke ve felsefemiz, Cumhuriyet'ten asla taviz vermemektir. Laikliktir.
Bu yönü itibariyle bizim kuruluş backgroundumuz başka ülkelere benzemez ve çok sağlam bir temele sahiptir.
Tam bağımsızlığımızı taçlandırmak için ekonomik bağımsızlık şarttır.
Bu açıdan konuya baktığımızda açık yazalım, Türkiye 1938'den itibaren bağımsızlığını kaybetmiştir.
Bu makasın açılması daha çok, Menderes'le başlamış ve günümüze kadar yükselen bir trendle devam etmiştir.
Bugün ülkemizde ekonomik altyapı olarak bakıldığında diğer kalkınmış ülkelere oranla çok ama çok gerilerdeyiz.
Nedeni çok fazla sebebe dayandırılabilir ama bana göre tektir.
Türkiye bağımsız değildir!
Sizin iliklerinize kadar kapitalist sistem işlemiş ve ölümcül kansere evrilmiştir.
Bu hasta ve umutsuz sistemin özellikle de vatanı sayılan ülkelerde terkedilmesi ve yeni bir sisteme doğru evrilmeleri dikkat çekicidir.
Denebilir ki, bu hastalıklı sistemi büyük bir arzu ile devam ettiren tek ülke biz kaldık!
Hem de, 2005 yılında bütün dünyaya deklare edilen "Milli Ekonomi Modeli" tezine rağmen.
Bu model, insanlık tarihinin en büyük iktisadi devrimi olarak kayıtlara geçmiş olmasına rağmen.
Büyük bir inat ve nasipsizlik örneğine tüm ülke, maalesef kurban edilmiştir.
Hal böyle olunca ve her yaklaşan seçimlerde ne yapacağını bilemeyen siyasetçiler, seçmeni en kolay konsolide edecek yol ve yöntemlere başvururlar.
Ucuz siyaset dili adeta bitpazarında nara atar hale gelir ve maalesef de alıcı bulur.
Terörle korkutmak!
Daha vahim bir hale geliriz ile ürkütmek.
Dini ve milli kavramlar yeniden görücüye çıkarılır.
Siyasetin dili hiç olmadığı kadar keskin hale gelir.
Tüm mesele, yeniden seçilmektir.
Oysa, ülkenin asli unsuru olan vatandaşın şu soruları sorması beklenir.
Ülkeyi hangi plan ve projelerle kalkındıracaksınız?
Dünyanın en çok çalışan ancak, en az kazanan vatandaşı olmaktan bizi nasıl kurtaracaksınız?
Yoksulluk ve açlık sınırının altında maaş alıyoruz, bizim maaşlarımızı hiç olmazsa, yoksulluk sınırına hangi çözümlerinizle eşitleyeceksiniz?
Biz neden her şeyi ithal ediyoruz?
Bizim kaynaklarımızı neden yabancılara peşkeş çektiniz ve bu durumu hangi argümanlarla tersine çevireceksiniz?
En acil durumda ki bir hastamıza bile 2 aydan aşağı randevu alamıyoruz.
Sevgili okurlarım, vatandaşımız bunları sormadığı ve sorduğunda bunların hepsine fazlasıyla yanıt verecek olan siyaseti şu ana kadar görmediği için Türkiye'de bu bombalar patlıyor!
"Türkiye'nin tam bağımsızlığı için kolları sıvamış olan siyaset var mı ki?" şeklinde bir soru aklına takılan varsa ona derim ki, bu sorunun cevabını partilerin ismine bakarak çok rahatlıkla bulabilirsin.
Dünya coğrafyasında kurda kuşa yem olmak istemiyorsak, bu araştırmayı çok acil yapmalı ve doğru adreste karar kılmalısınız.
Yoksa iktidarın biri gelir, diğeri gider vızıltı.
- TÜRK milletine ters kelepçe! / 01.04.2025
- Türkler Ehl-i Beyt ile akrabadır / 31.03.2025
- Türk’ler Ehl-i Beyt İslam’ını kabul etmiştir / 30.03.2025
- İktidar çok tehlikeli oynuyor! / 26.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 25.03.2025
- Ne ekersen onu biçersin! / 24.03.2025
- Muhalefete tarihi görev: TEK ÇATI altında birleşin / 23.03.2025
- Türkiye’de sadece TÜRK’ler vardır! / 19.03.2025
- Ebu Suud’un Alevi katliamı fetvası / 18.03.2025