Türkiye 2017 yılında yaptığı anayasa değişikliği ile halen daha ne olduğu anlaşılamayan ve tüm yetkilerin tek adamda toplandığı tuhaf bir sisteme geçiş yapmıştı.
İstediğiniz kadar eleştirin artık sistem buydu.
Terk edilen parlamenter sistemde ise, Yasama-Yürütme-Yargı erkeleri ayrı ayrı idi.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün inşa ettiği Cumhuriyet'e ve Türk milletine uygun en mükemmel sistem, şüphesiz ki parlamenter rejimdi.
I. Meşrutiyetle birlikte uygulamaya konulan ve baskı rejimine dayalı olan Anayasal düzenlemelerin belki de daha şiddetlisi, 2017 yılı sonrası Türkiye'de hayata geçirilmeye başlanmıştır.
Adeta demokratik krallığa evrilen yeni sistem, muhalefetin ve halkın sesini kısmaktan başka hiçbir işe yaramamıştır.
Geçmişte Menderes ve G.Kore'li Syngman Rhee de, benzer uygulamalara imza atmış ve halkın çok büyük tepkisi ile karşılaşmıştı.
Gelinen son aşamada ise Türk milleti, iktidar sahiplerince ortaya konan antidemokratik uygulamalar ve yanlış politikalar yüzünden meydanlara akın etmek zorunda kalmıştır.
Elbette ki bu büyük dalganın tek nedeni, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ile izah edilebilecek bir sonuç değildi.
Millet 23 yıllık bir iktidardan ve onun uygulamalarından fena halde yorulmuş ve yıpranmıştı.
Ekonomik olarak artık bu iktidarın yapabileceği hiçbir şey kalmamıştır.
Çözüm adına iktidara yapılan tüm tavsiyeler ve uzatılan eller, tamamıyla karşılıksız kalmıştır.
Türk milletinin değer verdiği tüm kavramların içi boşaltılmış, Atatürk Cumhuriyeti'nin kurucu ayarlarıyla pervasızca oynanmıştır.
Mevcut iktidar bugün, çok hatalı kararları dolayısıyla meşruiyetini kaybetme noktasına gelmiştir.
Bugün iktidardan en çok, kendisine her seçimde destek veren vatandaşlar şikayet etmektedir.
Yaşanan olayların öznesini her ne kadar bazı isimler oluşturuyor gibi gözükse de, aslında iktidar için heybede bir şey kalmamış ve yolun sonu görülmüştür.
Öyle veya böyle bir erken seçim kararının alınması, artık kaçınılmaz olmuştur.
Atatürk'ün dediği gibi; "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."
Muhalefetin mevcut iktidar karşısında parçalı bulutlu bir görüntü sergileyecek olması, yakalanan havanın buharlaşmasına yol açacaktır.
Burada dominant ve lokomotif parti, CHP'dir.
CHP'nin şu ana kadar muhalif partilere yönelik yarım yamalak yaptığı ve adı tam olarak konulmamış rutin ziyaretlerin, çok ötesine geçilmelidir.
Halkın iktidara yönelik tepkisi ve meydanlara akın etmesinin mutlaka bir kazanımı olmalıdır.
Günün sonunda milletin derdine derman olacak ve her kesimi mutlu edecek, çok kapsamlı çözümler ortaya konulmalıdır.
Halkın öfkesi dindiğinde ve mutfağına girdiğinde karşılaşacağı manzara, yanmayan ocak ve kaynamayan tencere olacaktır.
O bakımdan özellikle CHP'nin milletin ekonomik taleplerine cevap verebilecek bir yeni sistem arayışına girmesi, kaçınılmaz olmalıdır.
Ancak bu yeni sistemden kastım, mevcut iktidarın uyguladığı kapitalist sistemin farklı versiyonları değildir ve olmamalıdır.
Mesela bu konuda en hazır parti, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP)'dir.
Prof. Dr. Haydar Baş tarafından 2005 yılında kaleme alınan Milli Ekonomi Modeli, Türkiye için can simidi olacaktır.
Bakınız Rusya bu sistemin bazı ayaklarını uyguladığı için, bütün dünya üzerine üşüştüğü halde ekonomisi bizden kat be kat daha iyi durumdadır.
Artık bundan böyle, "Siyaseten farklı düşünsek de" gibi saçma sapan cümleler kurulmamalıdır.
Atatürk'le sorunu olmayan, Cumhuriyet değerlerini benimsemiş her parti, CHP'nin önderliğini yapacağı "Milli ittifak"ta, mutlaka yer almalıdır.
Gerekirse bu partilerin tamamı ile kalıcı bir ittifak oluşturulabilir ve ileride bu oluşumun tek bir çatı altında kurumsallaşması için kafa yorulabilir.
Bu yeni oluşumda CHP'nin değil, oluşumun adı öne çıkarılmalıdır.
Aksi takdirde ne iktidar olunabilir ve ne de çözüme susamış bu milletin dertlerine kalıcı derman olunabilir.
Dış etkilerden tamamen uzak ve tam bağımsız Türkiye şiarıyla hareket edilerek, kendi kaynaklarımız ve insan gücümüzle biz dünyanın süper gücü oluruz.
Madem ki "Ya hep beraber, ya hiç birimiz" deniliyor, o halde CHP'ye büyük görev düşüyor.
Eğer CHP yüzünden bu birleşme gerçekleşemezse, bunun hesabını ne tarihe, ne de millete veremezler!
İstediğiniz kadar eleştirin artık sistem buydu.
Terk edilen parlamenter sistemde ise, Yasama-Yürütme-Yargı erkeleri ayrı ayrı idi.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün inşa ettiği Cumhuriyet'e ve Türk milletine uygun en mükemmel sistem, şüphesiz ki parlamenter rejimdi.
I. Meşrutiyetle birlikte uygulamaya konulan ve baskı rejimine dayalı olan Anayasal düzenlemelerin belki de daha şiddetlisi, 2017 yılı sonrası Türkiye'de hayata geçirilmeye başlanmıştır.
Adeta demokratik krallığa evrilen yeni sistem, muhalefetin ve halkın sesini kısmaktan başka hiçbir işe yaramamıştır.
Geçmişte Menderes ve G.Kore'li Syngman Rhee de, benzer uygulamalara imza atmış ve halkın çok büyük tepkisi ile karşılaşmıştı.
Gelinen son aşamada ise Türk milleti, iktidar sahiplerince ortaya konan antidemokratik uygulamalar ve yanlış politikalar yüzünden meydanlara akın etmek zorunda kalmıştır.
Elbette ki bu büyük dalganın tek nedeni, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ile izah edilebilecek bir sonuç değildi.
Millet 23 yıllık bir iktidardan ve onun uygulamalarından fena halde yorulmuş ve yıpranmıştı.
Ekonomik olarak artık bu iktidarın yapabileceği hiçbir şey kalmamıştır.
Çözüm adına iktidara yapılan tüm tavsiyeler ve uzatılan eller, tamamıyla karşılıksız kalmıştır.
Türk milletinin değer verdiği tüm kavramların içi boşaltılmış, Atatürk Cumhuriyeti'nin kurucu ayarlarıyla pervasızca oynanmıştır.
Mevcut iktidar bugün, çok hatalı kararları dolayısıyla meşruiyetini kaybetme noktasına gelmiştir.
Bugün iktidardan en çok, kendisine her seçimde destek veren vatandaşlar şikayet etmektedir.
Yaşanan olayların öznesini her ne kadar bazı isimler oluşturuyor gibi gözükse de, aslında iktidar için heybede bir şey kalmamış ve yolun sonu görülmüştür.
Öyle veya böyle bir erken seçim kararının alınması, artık kaçınılmaz olmuştur.
Atatürk'ün dediği gibi; "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."
Muhalefetin mevcut iktidar karşısında parçalı bulutlu bir görüntü sergileyecek olması, yakalanan havanın buharlaşmasına yol açacaktır.
Burada dominant ve lokomotif parti, CHP'dir.
CHP'nin şu ana kadar muhalif partilere yönelik yarım yamalak yaptığı ve adı tam olarak konulmamış rutin ziyaretlerin, çok ötesine geçilmelidir.
Halkın iktidara yönelik tepkisi ve meydanlara akın etmesinin mutlaka bir kazanımı olmalıdır.
Günün sonunda milletin derdine derman olacak ve her kesimi mutlu edecek, çok kapsamlı çözümler ortaya konulmalıdır.
Halkın öfkesi dindiğinde ve mutfağına girdiğinde karşılaşacağı manzara, yanmayan ocak ve kaynamayan tencere olacaktır.
O bakımdan özellikle CHP'nin milletin ekonomik taleplerine cevap verebilecek bir yeni sistem arayışına girmesi, kaçınılmaz olmalıdır.
Ancak bu yeni sistemden kastım, mevcut iktidarın uyguladığı kapitalist sistemin farklı versiyonları değildir ve olmamalıdır.
Mesela bu konuda en hazır parti, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP)'dir.
Prof. Dr. Haydar Baş tarafından 2005 yılında kaleme alınan Milli Ekonomi Modeli, Türkiye için can simidi olacaktır.
Bakınız Rusya bu sistemin bazı ayaklarını uyguladığı için, bütün dünya üzerine üşüştüğü halde ekonomisi bizden kat be kat daha iyi durumdadır.
Artık bundan böyle, "Siyaseten farklı düşünsek de" gibi saçma sapan cümleler kurulmamalıdır.
Atatürk'le sorunu olmayan, Cumhuriyet değerlerini benimsemiş her parti, CHP'nin önderliğini yapacağı "Milli ittifak"ta, mutlaka yer almalıdır.
Gerekirse bu partilerin tamamı ile kalıcı bir ittifak oluşturulabilir ve ileride bu oluşumun tek bir çatı altında kurumsallaşması için kafa yorulabilir.
Bu yeni oluşumda CHP'nin değil, oluşumun adı öne çıkarılmalıdır.
Aksi takdirde ne iktidar olunabilir ve ne de çözüme susamış bu milletin dertlerine kalıcı derman olunabilir.
Dış etkilerden tamamen uzak ve tam bağımsız Türkiye şiarıyla hareket edilerek, kendi kaynaklarımız ve insan gücümüzle biz dünyanın süper gücü oluruz.
Madem ki "Ya hep beraber, ya hiç birimiz" deniliyor, o halde CHP'ye büyük görev düşüyor.
Eğer CHP yüzünden bu birleşme gerçekleşemezse, bunun hesabını ne tarihe, ne de millete veremezler!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Ne ekersen onu biçersin! / 24.03.2025
- Muhalefete tarihi görev: TEK ÇATI altında birleşin / 23.03.2025
- Türkiye’de sadece TÜRK’ler vardır! / 19.03.2025
- Ebu Suud’un Alevi katliamı fetvası / 18.03.2025
- Açlık sınırı 25, yoksulluk 80, ikramiye 4 bin lira! / 17.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 16.03.2025
- 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve devletçilik kavramı / 11.03.2025
- Unutmayın beyler, bu devleti Atatürk kurdu! / 10.03.2025
- Siyaset meleklerin cinsiyetini tartışıyor! / 09.03.2025
- Tebrikler Öcalan! / 04.03.2025
- Muhalefete tarihi görev: TEK ÇATI altında birleşin / 23.03.2025
- Türkiye’de sadece TÜRK’ler vardır! / 19.03.2025
- Ebu Suud’un Alevi katliamı fetvası / 18.03.2025
- Açlık sınırı 25, yoksulluk 80, ikramiye 4 bin lira! / 17.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 16.03.2025
- 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve devletçilik kavramı / 11.03.2025
- Unutmayın beyler, bu devleti Atatürk kurdu! / 10.03.2025
- Siyaset meleklerin cinsiyetini tartışıyor! / 09.03.2025
- Tebrikler Öcalan! / 04.03.2025