Hani denir ya, 'zulümle abat olunmaz' diye.
Vakti zamanın iki devlet lideri.
Birisi Adnan Menderes, diğeri Güney Kore lideri Syngman Rhee.
Her iki lider de, iktidara gelme koşulları bakımından aynı ortak kaderi paylaşmışlardı.
Yani her iki isim de Amerika tarafından fonlanmış seçimler sonucunda, halk kahramanı olarak iktidara taşınmışlardı.
Buraya kadar her şey normal ve işbaşına gelen isimler açısından harikaydı.
Ancak iktidarlarının ilerleyen safhalarında adeta canavara dönüşen bu liderler, ülkelerinde demokrasiyi tamamen askıya almışlardı.
Mesela Menderes…
Zamanın muhalefet partisinin lideri olan İsmet İnönü'ye karşı yapılan anti demokratik uygulamalardan bazıları şöyle sıralanabilir:
İsmet İnönü, 1959 baharında çıktığı yurt gezilerinde DP tarafından planlanmış saldırılara uğrar.
Uşak'ta başına taş atılır.
Topkapı'da linç edilmek istenir.
Kayseri Yeşilhisar'a sokulmak istenmez.
İnönü, yayın yasağı nedeniyle basına yansımayan açıklamasında, DP iktidarını "dehşet yönetimi kurmakla" ve "insan haklarına aykırı hareket etmekle" suçlar.
DP, doğrudan ana muhalefet partisi CHP'yi tamamen susturmak, muhalif basını ve üniversiteleri tamamen etkisizleştirmek için 18 Nisan 1960'da tamamı DP'li vekillerden oluşan Meclis Tahkikat Komisyonu'nu kurar.
Kararın gerekçesinde amacın, "CHP'nin yıkıcı, gayrimeşru ve kanundışı faaliyetlerini ve matbuat sorununu tahkik etmek" olduğu belirtilir.
Tahkikat Komisyonu için iktidar partisinden 15 üye seçilir.
Komisyon, TBMM'nin veya hiçbir mahkemenin kararına bağlı olmadan hareket etmektedir.
Tahkikat Komisyonu, 19 Nisan 1960'ta "üç yasak" kararı aldı:
Bütün siyasi faaliyetleri, Komisyonla ilgili 27 Nisan 1960 tarihli, 7468 numaralı "TBMM Tahkikat Encümenlerinin Vazife ve Faaliyetleri Hakkında Kanun" 28 Nisan 1960'ta Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girer.
Ardından Komisyona çok geniş yeni yetkiler verilir.
Bu kanuna göre Tahkikat Komisyonu, sorgu hakimine, sulh hakimine ve askeri adli amirlere tanınmış bütün hak ve yetkilerle donatılır.
Komisyon, tüm süreli ve süresiz yayınları yasaklamaya ve toplatmaya yetkiliydi.
Her türlü belgeye, eşyaya el koyabilirdi.
Her türlü toplantıyı ve gösteriyi yasaklayabilirdi.
Komisyonun tüm çalışmaları gizliydi.
Kimi, neden, hangi delillerle soruşturduğunu açıklamayacaktı.
Bunu açıklamanın elbette ki cezası vardı.
Tahkikat Komisyonu kararları kesindi.
Kararlara itiraz hakkı da yoktu.
Yargı süreci de kapalıydı. Kararlara muhalefetin cezası ise, hapisti.
Böylece DP, adeta bir sivil darbe yapıp anayasaya aykırı bir baskı rejimi kuracaktı.
Çok geçmeden Tahkikat Komisyonu çalışmaya başladı. Komisyon, sakıncalı gördüğü bazı gazete ve dergileri kapattı.
Bazı gazetecileri hapse attı. Örneğin CHP aleyhine yeterince suçlayıcı ifade vermeyen gazetecileri; Kurtul Altuğ ve Cemal Yıldırım'ı hapse mahkûm etti.
Komisyon, 12 Mayıs 1960'ta Osman Bağlıoğlu adlı bir hukuk öğrencisinin, CHP'li olduğu gerekçesiyle tüm evraklarına ve postlarına el koydu.
Komisyon, 29 Nisan 1960'da düğün ve yaş günü gibi toplantıları bile yasakladı. Komisyon, bir araya gelip çay içen 10-15 kişiyi bile toplantı yasağına uymadıkları bahanesiyle tutukladı.
Komisyon, 20 Nisan 1960'ta belediye, muhtarlık ve ihtiyar heyeti seçimlerini durdurdu.
28 Nisan 1960'ta İstanbul Üniversitesi öğrencileri, DP'nin baskı rejimine karşı gösterilere başladılar.
Öğrenciler, "Menderes istifa!", "Kahrolsun diktatör!" diye bağırıyordu. Öğrencileri dağıtmak için güvenlik güçlerine emir verildi.
Zeki Şahin adlı bir komiser, üniversite rektörü Ordinaryüs Profesör Sıddık Sami Onar'a yumruk attı; rektör yere düştü, gözlüğü kırıldı, kaşından yaralandı.
Öte yandan ekonomik açıdan da ülkede tam bir felaket dönemi yaşanıyor, ancak Menderes hiç oralı olmuyordu.
Türkiye'de bir devir, sürecin farklı yönlere evrilmesi ve istenmeyen şekillerde sonuçlanmasıyla sona erecekti.
İkinci liderse Kuzey Kore'dendi.
Syngman Rhee…
Syngman Rhee savaş sonrası Güney Kore'nin tek hâkimi gibi hareket etmeye başladı.
Nitekim Rhee'nin bu tavrı, "devlet benim" sözüyle ünlenen Fransa Kralı
XIV. Louis'e benzetilmesine yol açtı.
Rhee'nin tutumuna paralel olarak iktidara yönelik rahatsızlıklar da giderek artıyordu.
Öyle ki, Kore Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra Güney Kore'nin önde gelen askeri yöneticilerinin ve makam sahibi memurlarının birçoğu, Rhee'yi diktatörlük kurmaya çalıştığı gerekçesiyle eleştirmeye başlamışlardı.
Bu dönemde Rhee'ye karşı bir ayaklanma başlaması an meselesi olarak görülüyordu.
Rhee ise kendisi aleyhindeki bu hareketlere karşı baskıyı daha da arttırarak karşılık veriyordu.
İlk olarak hükümetteki iki bakanı azleden Rhee, ardından orduda sözde "temizlik" hareketine girişerek, üç yüksek rütbeli subayı "ihanet" suçu işledikleri iddiasıyla tutuklatırken, son olarak iki gazete sahibi ve polis teşkilatının yöneticilerinden bazılarını da hapsettirdi.
Rhee, baskıcı politikalarını 1954 seçimleri öncesinde de uygulamaya koymuştu.
Kore Savaşı'nın ardından gerçekleştirilecek ilk seçimin arifesinde harekete geçen Rhee, yayınladığı kararnameyle polis kuvvetlerini seferber ederek ülke genelinde üç günlük sıkıyönetim ilan etti.
Syngman Rhee'nin sonu da acı oldu.
Her iki liderde ilk seçildiklerinde arkalarına aldıkları halk desteğinin tamamını kaybettiler.
Tüm bu anlattıklarımın günümüz Türkiye'si ile ne gibi alakası var diyebilirsiniz.
Alakası var veya yok diye anlatmadım.
Mesela dedim!
Vakti zamanın iki devlet lideri.
Birisi Adnan Menderes, diğeri Güney Kore lideri Syngman Rhee.
Her iki lider de, iktidara gelme koşulları bakımından aynı ortak kaderi paylaşmışlardı.
Yani her iki isim de Amerika tarafından fonlanmış seçimler sonucunda, halk kahramanı olarak iktidara taşınmışlardı.
Buraya kadar her şey normal ve işbaşına gelen isimler açısından harikaydı.
Ancak iktidarlarının ilerleyen safhalarında adeta canavara dönüşen bu liderler, ülkelerinde demokrasiyi tamamen askıya almışlardı.
Mesela Menderes…
Zamanın muhalefet partisinin lideri olan İsmet İnönü'ye karşı yapılan anti demokratik uygulamalardan bazıları şöyle sıralanabilir:
İsmet İnönü, 1959 baharında çıktığı yurt gezilerinde DP tarafından planlanmış saldırılara uğrar.
Uşak'ta başına taş atılır.
Topkapı'da linç edilmek istenir.
Kayseri Yeşilhisar'a sokulmak istenmez.
İnönü, yayın yasağı nedeniyle basına yansımayan açıklamasında, DP iktidarını "dehşet yönetimi kurmakla" ve "insan haklarına aykırı hareket etmekle" suçlar.
DP, doğrudan ana muhalefet partisi CHP'yi tamamen susturmak, muhalif basını ve üniversiteleri tamamen etkisizleştirmek için 18 Nisan 1960'da tamamı DP'li vekillerden oluşan Meclis Tahkikat Komisyonu'nu kurar.
Kararın gerekçesinde amacın, "CHP'nin yıkıcı, gayrimeşru ve kanundışı faaliyetlerini ve matbuat sorununu tahkik etmek" olduğu belirtilir.
Tahkikat Komisyonu için iktidar partisinden 15 üye seçilir.
Komisyon, TBMM'nin veya hiçbir mahkemenin kararına bağlı olmadan hareket etmektedir.
Tahkikat Komisyonu, 19 Nisan 1960'ta "üç yasak" kararı aldı:
Bütün siyasi faaliyetleri, Komisyonla ilgili 27 Nisan 1960 tarihli, 7468 numaralı "TBMM Tahkikat Encümenlerinin Vazife ve Faaliyetleri Hakkında Kanun" 28 Nisan 1960'ta Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girer.
Ardından Komisyona çok geniş yeni yetkiler verilir.
Bu kanuna göre Tahkikat Komisyonu, sorgu hakimine, sulh hakimine ve askeri adli amirlere tanınmış bütün hak ve yetkilerle donatılır.
Komisyon, tüm süreli ve süresiz yayınları yasaklamaya ve toplatmaya yetkiliydi.
Her türlü belgeye, eşyaya el koyabilirdi.
Her türlü toplantıyı ve gösteriyi yasaklayabilirdi.
Komisyonun tüm çalışmaları gizliydi.
Kimi, neden, hangi delillerle soruşturduğunu açıklamayacaktı.
Bunu açıklamanın elbette ki cezası vardı.
Tahkikat Komisyonu kararları kesindi.
Kararlara itiraz hakkı da yoktu.
Yargı süreci de kapalıydı. Kararlara muhalefetin cezası ise, hapisti.
Böylece DP, adeta bir sivil darbe yapıp anayasaya aykırı bir baskı rejimi kuracaktı.
Çok geçmeden Tahkikat Komisyonu çalışmaya başladı. Komisyon, sakıncalı gördüğü bazı gazete ve dergileri kapattı.
Bazı gazetecileri hapse attı. Örneğin CHP aleyhine yeterince suçlayıcı ifade vermeyen gazetecileri; Kurtul Altuğ ve Cemal Yıldırım'ı hapse mahkûm etti.
Komisyon, 12 Mayıs 1960'ta Osman Bağlıoğlu adlı bir hukuk öğrencisinin, CHP'li olduğu gerekçesiyle tüm evraklarına ve postlarına el koydu.
Komisyon, 29 Nisan 1960'da düğün ve yaş günü gibi toplantıları bile yasakladı. Komisyon, bir araya gelip çay içen 10-15 kişiyi bile toplantı yasağına uymadıkları bahanesiyle tutukladı.
Komisyon, 20 Nisan 1960'ta belediye, muhtarlık ve ihtiyar heyeti seçimlerini durdurdu.
28 Nisan 1960'ta İstanbul Üniversitesi öğrencileri, DP'nin baskı rejimine karşı gösterilere başladılar.
Öğrenciler, "Menderes istifa!", "Kahrolsun diktatör!" diye bağırıyordu. Öğrencileri dağıtmak için güvenlik güçlerine emir verildi.
Zeki Şahin adlı bir komiser, üniversite rektörü Ordinaryüs Profesör Sıddık Sami Onar'a yumruk attı; rektör yere düştü, gözlüğü kırıldı, kaşından yaralandı.
Öte yandan ekonomik açıdan da ülkede tam bir felaket dönemi yaşanıyor, ancak Menderes hiç oralı olmuyordu.
Türkiye'de bir devir, sürecin farklı yönlere evrilmesi ve istenmeyen şekillerde sonuçlanmasıyla sona erecekti.
İkinci liderse Kuzey Kore'dendi.
Syngman Rhee…
Syngman Rhee savaş sonrası Güney Kore'nin tek hâkimi gibi hareket etmeye başladı.
Nitekim Rhee'nin bu tavrı, "devlet benim" sözüyle ünlenen Fransa Kralı
XIV. Louis'e benzetilmesine yol açtı.
Rhee'nin tutumuna paralel olarak iktidara yönelik rahatsızlıklar da giderek artıyordu.
Öyle ki, Kore Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra Güney Kore'nin önde gelen askeri yöneticilerinin ve makam sahibi memurlarının birçoğu, Rhee'yi diktatörlük kurmaya çalıştığı gerekçesiyle eleştirmeye başlamışlardı.
Bu dönemde Rhee'ye karşı bir ayaklanma başlaması an meselesi olarak görülüyordu.
Rhee ise kendisi aleyhindeki bu hareketlere karşı baskıyı daha da arttırarak karşılık veriyordu.
İlk olarak hükümetteki iki bakanı azleden Rhee, ardından orduda sözde "temizlik" hareketine girişerek, üç yüksek rütbeli subayı "ihanet" suçu işledikleri iddiasıyla tutuklatırken, son olarak iki gazete sahibi ve polis teşkilatının yöneticilerinden bazılarını da hapsettirdi.
Rhee, baskıcı politikalarını 1954 seçimleri öncesinde de uygulamaya koymuştu.
Kore Savaşı'nın ardından gerçekleştirilecek ilk seçimin arifesinde harekete geçen Rhee, yayınladığı kararnameyle polis kuvvetlerini seferber ederek ülke genelinde üç günlük sıkıyönetim ilan etti.
Syngman Rhee'nin sonu da acı oldu.
Her iki liderde ilk seçildiklerinde arkalarına aldıkları halk desteğinin tamamını kaybettiler.
Tüm bu anlattıklarımın günümüz Türkiye'si ile ne gibi alakası var diyebilirsiniz.
Alakası var veya yok diye anlatmadım.
Mesela dedim!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 25.03.2025
- Ne ekersen onu biçersin! / 24.03.2025
- Muhalefete tarihi görev: TEK ÇATI altında birleşin / 23.03.2025
- Türkiye’de sadece TÜRK’ler vardır! / 19.03.2025
- Ebu Suud’un Alevi katliamı fetvası / 18.03.2025
- Açlık sınırı 25, yoksulluk 80, ikramiye 4 bin lira! / 17.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 16.03.2025
- 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve devletçilik kavramı / 11.03.2025
- Unutmayın beyler, bu devleti Atatürk kurdu! / 10.03.2025
- Siyaset meleklerin cinsiyetini tartışıyor! / 09.03.2025
- Ne ekersen onu biçersin! / 24.03.2025
- Muhalefete tarihi görev: TEK ÇATI altında birleşin / 23.03.2025
- Türkiye’de sadece TÜRK’ler vardır! / 19.03.2025
- Ebu Suud’un Alevi katliamı fetvası / 18.03.2025
- Açlık sınırı 25, yoksulluk 80, ikramiye 4 bin lira! / 17.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 16.03.2025
- 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve devletçilik kavramı / 11.03.2025
- Unutmayın beyler, bu devleti Atatürk kurdu! / 10.03.2025
- Siyaset meleklerin cinsiyetini tartışıyor! / 09.03.2025