Geçtiğimiz hafta çok önemli zaferleri barındıran bir haftaydı.
26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz'un başlangıcı, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi, 30 Ağustos Zafer Bayramı, hepsinin yıldönümü geçtiğimiz haftaydı.
30 Ağustos günü, Trabzon'daydık, Bağımsız Türkiye Partisi Trabzon İl Başkanlığı tarafından Zafer Bayramı münasebetiyle Yalıpark Otel'de 30'u aşkın akademisyenin sunum yaptığı 5 saatten fazla süren mükemmel bir sempozyum organize edildi.
Salon binlerce Bağımsız Türkiye sevdalısı tarafından tıklım tıklım doldu ve programın başından sonuna müthiş bir heyecan ve coşku vardı.
Programın kapanış konuşmasını yapan onur konuğu BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 30 Ağustos Zafer Bayramı, gerçek Atatürk, Hacı Bektaş-ı Veli, Ehl-i Beyt nefesi, Türk milleti, Müslüman Türk kimliği, birlik ve beraberlik, sağ da sol da Müslümandır, ekonomi, BRICS devletlerinin Milli Ekonomi Modeli ile yükselişi, Milli Paralarla Ticaret, ABD ve dolarının yıkılması gibi birçok konuda tarihi tespitler yaptı.
Konuşmanın detaylarını gazetemizin manşet haberinden okuyabilirsiniz.
Aynı günün akşamı ise Akçaabat Şehitlik Tepesi'nde, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizin ruhu için mükemmel bir Mevlid-i Şerif programı vardı.
Gerek 30 Ağustos Zafer Bayramı gerekse Malazgirt Zaferi ile ilgili Türkiye'nin değişik yerlerinde başka kutlamalar da vardı ama hiçbirisi BTP'nin kutlaması gibi olmadı.
Çünkü BTP'nin Genel Başkanı Prof. Dr. Baş ve diğer BTP kurmayları, bu zaferlerin nasıl elde edildiğini, nasıl bir sonuç çıkartılması gerektiğini, olması gerektiği şekliyle anlattılar, tarihi gerçekleri müdellel bir şekilde ortaya koydular.
Tarihte yaşanan zaferler, bu zaferlerin verdiği mesajlar gerçek manada anlaşılmadan yapılan kuru kuruya kutlamalar bizleri sağlıklı bir sonuca götürür mü? Elbette ki hayır…
Prof. Dr. Baş, 28 Ağustos 2017 tarihinde kaleme aldığı "Malazgirt'ten Büyük Taarruz'a Ehl-i Beyt nefesi" başlıklı makalesinde şunları yazmaktadır:
"26 Ağustos, Malazgirt Meydan Muharebesi'nin zaferi ve Türkiye'nin düşman işgalinden temizlenmesinde önemli bir dönüm noktası olan Büyük Taarruz'un başlangıç tarihidir.
Eğer zaferlerden bahsedilecekse herhalde ikisi beraber anılmalı. Üstelik her iki zaferde de Ehl-i Beyt nefesinin gücü var."
Malazgirt Savaşı'nda Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in ordusu 200 bin kişi, Arparslan'ın ise sadece 50 bin kişi… 1 kişiye 4 kişi…
Normal şartlar altında öyle kolay kazanılabilecek bir zafer değil…
Prof. Dr. Baş'ın makalesinde bu savaşın seyrini Türk ordusu lehine değiştiren iki önemli gelişme aktarılıyor.
Birincisi, Bizans ordusunun sağ kanadının Türk komutanı olan Tamiş'in askerleriyle birlikte Alparslan'a katılması; ikincisi ise, bölgede bulunan Mervani Kürt Devleti'nin 10 bin askerle Alparslan'ın safında yer alması…
Bu iki gelişme de, Sayın Baş'ın altını çizdiği gibi, Ahmet Yesevi'nin Ehl-i Beyt nefesiyle Anadolu'yu irşad için gönderdiği Horasan erenlerinin eliyle gerçekleşiyor.
Diğer bir ifadeyle Malazgirt Zaferi Şii-Sünni, Alevi-Sünni ittifakının bir sonucudur.
Bu ittifak gerçekleşmeseydi, zafer elde etmek de mümkün olmayacaktı.
Peki, Malazgirt Savaşı'nı zafere dönüştüren bu birlikteliği, bugün BTP'nin kutlamaları hariç, hangi kutlamalarda görebiliyorsunuz?
Hem Şii-Sünni, Alevi-Sünni ayrımcılığını körükleyerek Malazgirt'i destana döndüren asıl ruhu inkar edeceksin, hem de Malazgirt Zaferi'ne sahip çıkmaya çalışacaksın. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…
Çanakkale Savaşını, İstiklal Mücadelesi'ni, İnönü savaşlarını, Sakarya Meydan Muharebesini ve Büyük Taarruz'u zafere dönüştüren de aynı ruhtur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisi Ehl-i Beyt soyundan Bektaşi kökenli bir lider olarak Hacı Bektaş'ın izinden yürümüş, Anadolu'yu ilmek ilmek örmüş, Şii'sini, Sünni'sini, Alevi'sini, Bektaşi'sini bir bilek bir yürek yapmış ve Anadolu'yu düşmandan tamamen bu ruhla temizlemiştir.
Bu birlik ruhu yaşanmadan, Türk milleti Laz'ıyla, Kürt'üyle, Türk'üyle, Boşnak'ıyla, Çerkez'iyle, Alevi'siyle, Sünni'siyle, Şii'siyle tek bilek tek yürek olmadan hiçbir zafer elde edilemez.
Alparslan, Horasan erenlerinin ektiği bu Ehl-i Beyt tohumu olmasa asla zafer kazanamazdı.
Atatürk'ün üzerindeki el de Ehl-i Beyt'in eliydi ve bu birlik ruhuydu.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt'tir", "Türk-Kürt kardeştir, aynı dedenin torunlarıdır, ayıranlar kalleştir", Sağ da sol da Müslüman'dır", "Alevi ve Sünni kardeştir, hepsi Müslüman'dır" demesinin ve bu başlıklarla birçok program yapıp, eser ortaya koymasının sebebi de işte bu ruhun yeniden kazanılması içindir.
Bu millet doğru bir liderin etrafında Ehl-i Beyt nefesiyle bir ve beraber olursa, başaramayacağı şey, çözemeyeceği problem, yıkamayacağı düşman yoktur.
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025