Yitirilmiş her düşünce bir insanı kaybetme ile eş değerdir. Birer birer insanımızı kaybediyoruz. Can çekişen her sevdanın sesini duymamak için kulaklarımızı tıkıyoruz, bin gönlün ardından yanıyoruz. Küllerimiz savruluyor. Toplum kendini kaybetmiş, aile kavramı darmadağın olmuş. "Aile bir limandır, limana yanaşamayan gemiler açık denizde, mustarip kalırlar." Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın.
"Harabeye hor bakma ey, yıkılmış yürekler şahlanmak ister. Nebbaşlar mezarlıkları basmış, ölüler ürkek... İman-ı Billah tuğlaları harçsız gariplik lisan-ı mahsus anlatır durur, anlayan ya üç kişidir, ya beş, tiryaklar kaybedilmiş, eczaneci hasta, insan yasta... Ey insan, böyle mahkum olmamalıydın.
Kaç zaman geçti bilmem, kendini kendinle mahkum ettiğin günden bu yana, eslihalar beyninde tetikte durmakta. Korkma ve unutma "ölüm saatiniz tayin edilmiştir, ne bir dakika erken ne bir dakika geç" ve hatırla...
Hep melal kuşları ötüyor pencerende, haydi haber ver artık bülbüle. "Deniz fırtınasız olmaz. Kaptanın mahareti fırtınalı havada belli olur. Bilhassa felaket anlarında, İslamiyet kurtarıcıdır. Yoksa durgun denizde çocuklar da kaptandır... Denize yağmur ne ise, Müslüman için de güzel ahlak odur. En sakin havanın sonunda, en müthiş fırtınayı bekle. Allah'ın kanunu bu. Korku kurşun yükünden daha ağırdır. Dalgalar yükselir yükselir, belirli bir irtifaa gelir. Bunun enini, boyunu ölçen var. En yüksek noktasından dönüş başlar. Fırtınanın sonu selamettir. (Yokuş, H. İsmail)
İnsan neyi ister, daha doğru bir cümle kurmak gerekirse, insan ister mi, istemekten bî -haber mi? Kendini kaybetmiş insanın, kaybedecek başka nesi kalmıştır. Hep, oturup gökten zembille inecek, yol göstericiler mi beklenir oldu, neden yola bizzat kendi düşmüyor. Neden hep birilerinden bir şeyler bekler olduk. Düşünceyi hep başkalarına sipariş verdik.
"En modern vasıtada mutlaka insandan kaçan bir insan vardır. Kur'an caddesinde yürüyen Müslümanlar asfalt yollarda ilerleyen şoförlerden daha dikkatli olmalıdır (a.g.e)
İkinci Sultan Mahmud zamanında İngilizler padişaha buharlı bir gemi hediye etmişler. Tair-i Bahri ismi verilen bu tekneye tayin edilen süvari kaptanlık vazifesini kabul etmemiş "Ben arabacı değilim, gemiciyim, böyle makine ile yürüyen gemiye süvari olamam!" deyip istifa etmiş. Bu cevabı yorumsuz düşünce ufkunuza bırakıyorum.
"İnsan otururken topal mı değil mi anlayamazsın. İnsan uyurken şaşı mı, değil mi anlayamazsın. İnsan susarken yalancı mı doğru mu anlayamazsın" diyor Resul Hamzatov. Yanan kül olan sadece zaman ve ömür müdür. Ömür bir zincirdir ve ömrün içinde vuku bulunanlar zincirin halkalarıdır. Dolayısıyla da, ömürden arta kalan ne varsa onunla birlikte tükenmekte, erimekte, tabidir ki hükmünü kaybetmektedir. Ömrü bakileştirmek çok önemlidir. İbkalaşmış bir ömür tükenen zamanı aşar ve geçer. Ömrümüz üç kutu içinde geçiyor. (ev, araba, iş yeri) Dar karanlık ve soğuk olan dördüncü kutuda son buluyor, kutuyu ya huriler açıyor ya da zebaniler.
Artık yarım yamalak insanlar görmek istemiyorum hayatımda. Bütünleşmiş insanlar istiyorum. Gönlünüzün dibacesini hiç gözden geçirdiniz mi, neler yazılmakta, çizilmektedir. Kendinizi bulmaya karar verdiniz mi, ama özünüzle beraber. Ne edip etmeli kaybolmuş insan, hepsinden öte mümin bulunmalıdır. Onu da ancak kendi içinde bulabilirsin. Yeter ki aramasını bil.
"Kanmak için yandım aşka
Özü sana feda ettim
Seni gördüm senden başka
Gözü sana feda ettim
Ayrılık çetin, yaredir yüreğim
Pare pare kelimeler bî-çaredir."
"Harabeye hor bakma ey, yıkılmış yürekler şahlanmak ister. Nebbaşlar mezarlıkları basmış, ölüler ürkek... İman-ı Billah tuğlaları harçsız gariplik lisan-ı mahsus anlatır durur, anlayan ya üç kişidir, ya beş, tiryaklar kaybedilmiş, eczaneci hasta, insan yasta... Ey insan, böyle mahkum olmamalıydın.
Kaç zaman geçti bilmem, kendini kendinle mahkum ettiğin günden bu yana, eslihalar beyninde tetikte durmakta. Korkma ve unutma "ölüm saatiniz tayin edilmiştir, ne bir dakika erken ne bir dakika geç" ve hatırla...
Hep melal kuşları ötüyor pencerende, haydi haber ver artık bülbüle. "Deniz fırtınasız olmaz. Kaptanın mahareti fırtınalı havada belli olur. Bilhassa felaket anlarında, İslamiyet kurtarıcıdır. Yoksa durgun denizde çocuklar da kaptandır... Denize yağmur ne ise, Müslüman için de güzel ahlak odur. En sakin havanın sonunda, en müthiş fırtınayı bekle. Allah'ın kanunu bu. Korku kurşun yükünden daha ağırdır. Dalgalar yükselir yükselir, belirli bir irtifaa gelir. Bunun enini, boyunu ölçen var. En yüksek noktasından dönüş başlar. Fırtınanın sonu selamettir. (Yokuş, H. İsmail)
İnsan neyi ister, daha doğru bir cümle kurmak gerekirse, insan ister mi, istemekten bî -haber mi? Kendini kaybetmiş insanın, kaybedecek başka nesi kalmıştır. Hep, oturup gökten zembille inecek, yol göstericiler mi beklenir oldu, neden yola bizzat kendi düşmüyor. Neden hep birilerinden bir şeyler bekler olduk. Düşünceyi hep başkalarına sipariş verdik.
"En modern vasıtada mutlaka insandan kaçan bir insan vardır. Kur'an caddesinde yürüyen Müslümanlar asfalt yollarda ilerleyen şoförlerden daha dikkatli olmalıdır (a.g.e)
İkinci Sultan Mahmud zamanında İngilizler padişaha buharlı bir gemi hediye etmişler. Tair-i Bahri ismi verilen bu tekneye tayin edilen süvari kaptanlık vazifesini kabul etmemiş "Ben arabacı değilim, gemiciyim, böyle makine ile yürüyen gemiye süvari olamam!" deyip istifa etmiş. Bu cevabı yorumsuz düşünce ufkunuza bırakıyorum.
"İnsan otururken topal mı değil mi anlayamazsın. İnsan uyurken şaşı mı, değil mi anlayamazsın. İnsan susarken yalancı mı doğru mu anlayamazsın" diyor Resul Hamzatov. Yanan kül olan sadece zaman ve ömür müdür. Ömür bir zincirdir ve ömrün içinde vuku bulunanlar zincirin halkalarıdır. Dolayısıyla da, ömürden arta kalan ne varsa onunla birlikte tükenmekte, erimekte, tabidir ki hükmünü kaybetmektedir. Ömrü bakileştirmek çok önemlidir. İbkalaşmış bir ömür tükenen zamanı aşar ve geçer. Ömrümüz üç kutu içinde geçiyor. (ev, araba, iş yeri) Dar karanlık ve soğuk olan dördüncü kutuda son buluyor, kutuyu ya huriler açıyor ya da zebaniler.
Artık yarım yamalak insanlar görmek istemiyorum hayatımda. Bütünleşmiş insanlar istiyorum. Gönlünüzün dibacesini hiç gözden geçirdiniz mi, neler yazılmakta, çizilmektedir. Kendinizi bulmaya karar verdiniz mi, ama özünüzle beraber. Ne edip etmeli kaybolmuş insan, hepsinden öte mümin bulunmalıdır. Onu da ancak kendi içinde bulabilirsin. Yeter ki aramasını bil.
"Kanmak için yandım aşka
Özü sana feda ettim
Seni gördüm senden başka
Gözü sana feda ettim
Ayrılık çetin, yaredir yüreğim
Pare pare kelimeler bî-çaredir."
Derya Şüheda Terzi / diğer yazıları
- Bir şairin gece serüveni / 27.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001