Sıçrayan örümceği hiç duydunuz mu bilmem, aslında gördüğümde karınca zannetmiştim. Meğer, karıncaları avlayabilmek için pusuda bekleyen bir sıçrayan cinsi de varmış. İşin enteresan tarafı "Sıçrayan örümceğin bu türü, karıncalara o denli benzer ki karıncalar bile onu kendinden sanarlar. Karıncaya örümceği ayırt ettiren tek özellik bacak sayılarıdır. Örümcek sekiz bacaklı, karınca ise altı bacaklıdır. Sıçrayan örümcek, kolayca tanınmasını sağlayacak bu "açığı" gidermek için, önde iki bacağını daha da öne uzatır ve havaya kaldırır, bu sayede, bu iki bacağı aynen karıncaların antenlerine benzer. Ama kamuflaj bundan ibaret değildir. Hayvanın, bir de kendisini karınca gibi gösteren bir göze ihtiyacı vardır. Çünkü kendi gözleri, karıncanınki gibi büyük ve siyah bir nokta şeklinde değildir. Ama, yaratılışındaki bir özellikle, bu sorunu çözer. Başının iki yanında, iki büyük siyah benek vardır. Bu iki benek, aynı karınca gözlerine benzer" (Düşünen İnsanlar İçin, H. Yahya).
İnsanlık tarihine göz attığınız zaman, karıncaya benzeyen sıçrayan örümcekler görmek hayli mümkündür. Sıçrayan örümcekte olduğu gibi karıncadan ayırt edilebilen bir noktası mutlaka vardır, dikkat etmek çok önemlidir. Belki, kamuflaj tekniği kullanan insanın bacaklarını saymanız bir şey ifade etmez, ama göz önünde bulunan bir farklılık mutlak vardır.
"Bilindiği gibi, örümcekler, avlanmak için bir ağ örer ve buna takılacak hayvanı beklemeye koyulurlar. Buna karşın, sıçrayan örümcek, diğerlerinin tersine, avına kendisi gitmeyi tercih eder. Avına ulaşmak için çok usta bir sıçrayış yapar. Yarım metre ötesinden geçmekte olan bir sineği sıçrayarak havada yakalayabilir. Örümcek, şaşırtıcı sıçrayışını, hidrolik basınç ilkelerine dayanan 8 ayağı ile yapar ve saldırı alanındaki avının üzerine bir anda çökerek güçlü kıskaçlarını avına geçirir. Bu atlayış çoğu zaman, bitkiler arasındaki karmaşık ortamlarda gerçekleşir. Hayvan, başarılı bir atlayış için en uygun açıyı hesaplamak, yakalamak istediği avının hız ve yönünü de göz önünde bulundurmak zorundadır. Daha da ilginç olan, avını yakaladıktan sonra ölmekten nasıl kurtulduğudur. Örümcek ölebilir, çünkü avını yakalamak için atlarken doğal olarak kendini de boşluğa atmaktadır ve bulunduğu yüksek mesafeden (çoğunlukla bir ağacın tepesindedir) yere çakılabilir. Ama, örümcek böyle bir sonla karşılaşmaz. Çünkü sıçramadan hemen önce salgıladığı ve bulduğu dala yapıştırdığı iplik, onu yere düşmekten kurtarır, havada asılı tutar. Bu iplik hem kendini, hem de yakaladığı avını taşıyacak kadar sağlamdır. Bu örümceğin diğer bir ilginç özelliği kurbanına enjekte ettiği zehirin, yakaladığı hayvanın dokularını sıvı hale getirmesidir. Çünkü örümceğin besini, avının sıvılaşmış dokularından başka bir şey değildir..." (a.g.e.).
Burada altını bir kaç çizgi ile çizdiğim -örümceğin avına kendisinin gitmesidir- bu çok önemli bir noktadır. Karınca için örümcek bir düşmandır ve düşmanı onun ayağına gelmektedir. Düşünen insanlar için, burada çok derin ibret vesikası çıkmaktadır. Akıl bir süzgeç olup geçebilenleri o süzgeçten geçirmek ve süzgeçten geçeni kıvamına getirebilmek.
"... Eğer göğün altında marifet arayanların içine daldıkları bilimden daha soylu bilim olduğunu öğrenseydim, kendimi o bilgiyi elde etmeye adar ve o bilgiye sahip oluncaya kadar belli etmezdim" (Ian Dallas, Gariplerin Kitabı).
İnsanlık tarihine göz attığınız zaman, karıncaya benzeyen sıçrayan örümcekler görmek hayli mümkündür. Sıçrayan örümcekte olduğu gibi karıncadan ayırt edilebilen bir noktası mutlaka vardır, dikkat etmek çok önemlidir. Belki, kamuflaj tekniği kullanan insanın bacaklarını saymanız bir şey ifade etmez, ama göz önünde bulunan bir farklılık mutlak vardır.
"Bilindiği gibi, örümcekler, avlanmak için bir ağ örer ve buna takılacak hayvanı beklemeye koyulurlar. Buna karşın, sıçrayan örümcek, diğerlerinin tersine, avına kendisi gitmeyi tercih eder. Avına ulaşmak için çok usta bir sıçrayış yapar. Yarım metre ötesinden geçmekte olan bir sineği sıçrayarak havada yakalayabilir. Örümcek, şaşırtıcı sıçrayışını, hidrolik basınç ilkelerine dayanan 8 ayağı ile yapar ve saldırı alanındaki avının üzerine bir anda çökerek güçlü kıskaçlarını avına geçirir. Bu atlayış çoğu zaman, bitkiler arasındaki karmaşık ortamlarda gerçekleşir. Hayvan, başarılı bir atlayış için en uygun açıyı hesaplamak, yakalamak istediği avının hız ve yönünü de göz önünde bulundurmak zorundadır. Daha da ilginç olan, avını yakaladıktan sonra ölmekten nasıl kurtulduğudur. Örümcek ölebilir, çünkü avını yakalamak için atlarken doğal olarak kendini de boşluğa atmaktadır ve bulunduğu yüksek mesafeden (çoğunlukla bir ağacın tepesindedir) yere çakılabilir. Ama, örümcek böyle bir sonla karşılaşmaz. Çünkü sıçramadan hemen önce salgıladığı ve bulduğu dala yapıştırdığı iplik, onu yere düşmekten kurtarır, havada asılı tutar. Bu iplik hem kendini, hem de yakaladığı avını taşıyacak kadar sağlamdır. Bu örümceğin diğer bir ilginç özelliği kurbanına enjekte ettiği zehirin, yakaladığı hayvanın dokularını sıvı hale getirmesidir. Çünkü örümceğin besini, avının sıvılaşmış dokularından başka bir şey değildir..." (a.g.e.).
Burada altını bir kaç çizgi ile çizdiğim -örümceğin avına kendisinin gitmesidir- bu çok önemli bir noktadır. Karınca için örümcek bir düşmandır ve düşmanı onun ayağına gelmektedir. Düşünen insanlar için, burada çok derin ibret vesikası çıkmaktadır. Akıl bir süzgeç olup geçebilenleri o süzgeçten geçirmek ve süzgeçten geçeni kıvamına getirebilmek.
"... Eğer göğün altında marifet arayanların içine daldıkları bilimden daha soylu bilim olduğunu öğrenseydim, kendimi o bilgiyi elde etmeye adar ve o bilgiye sahip oluncaya kadar belli etmezdim" (Ian Dallas, Gariplerin Kitabı).
Derya Şüheda Terzi / diğer yazıları
- Bir şairin gece serüveni / 27.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001