Yorgunum, uzaklardan geldim... Yollarım bomboş, kimsem yok hoşgeldin diyecek... Burası hep boştu zaten, gönlümün raylarında trenler geçmiyor ki. Bugün dönüşüme bir yağmur sevinmişti herhalde... Bugün şehre yağmur yağıyordu, belki de ağlıyordu. Zaman neler alıp götürmüştü benden ve yeryüzünden. Oysa zaman hep bir algılamaydı beynin bir köşesinde, nokta kadar yerde yaşananlar. Düşlerim ağlıyordu... Şehir sanki bana hitap ediyordu, sağanak yağış vardı. Bu bana bir merhaba mıydı. Zaman beynimi emen bir sünger ve alnımda müthiş bir sancı başladı. Ağlamamak için gözlerimi sıkıyorum, çenemde bir titreme, kalbim ne olur dayan diyorum. Gözümden gözlüğümü çıkarıp yüzümü sıvazlıyorum. Gerçi duanın ardından bir 'amin' sedasıyla sıvazlanan yüzün rahatlığını yaşayamadım ama, kendime gelmem için beyin hücrelerime bir ultimatom sendromuydu. Bir sentez oluşturuyordu duygularım. Bu şehre iki yağmur ağır gelirdi diye, gözyaşlarımı sessizce kalbime akıttım. Aksi taktirde, bu şehir bir sel baskınına uğrayabilirdi. Düşlerimde bile hep reelde buluştum, ümitlerim tutanağım. Yağmur yağınca toprak kokmuyor bu şehir ama, nerede olursa olsun ben yağmuru seviyorum. O hep riyasız, karşılıksız akardı yeryüzüne. Bekle dedim kendime... Duvar kenarında sıkışıp kalan bir çiçeği kavuşturmalıydım sevgilisine. Yağmuru bekliyordu ümitle, hüzünlü bir kuytu köşede... Ben yağmuru, yağmur beni bekledi. İnsanlar ıslanmamak için kaçışıyorlar, ben yağmurla sarmaş dolaş. Hala direniyorum ağlamamak adına, ağlayamam utanırım aslında. Riyasız ve karşılıksız yağan yağmurda, benim gözyaşlarım hem sönük kalırdı, hem abesle iştigal ederdi. Yağmur karşıma dikilip, neye vefa gösterdin ki ağlıyorsun, alnın secdede nasır mı tuttu, duadan ellerin mi karıncalandı, gözyaşının hükmü yok ey fani derse, ben tükenirdim. Yağmur büyük bir şiddetle daha da coşabilir ve aramızdaki duygu selinin buna sebep olduğunu bilmeden yağmura isyana durabilirlerdi. O yüzden sonuna kadar dayanmalıydım. İnsanlar için değil belki, ama, yağmur için dayanmalıydım. Çünkü o bilmese de ben yağmurun sırdaşıydım. Ruhun huzura kavuştuğu öteler ötesinde derin manalar aramaya koyuldum. Yağmur bende, ben yağmurun içindeydim. Ve yağmurun gümüş renkli (rengi) gözleriyle bana bakıyordu. Ben mahcubdum, ben artık dilimi sükûta teslim ettim, lisan-ı hal diliyle konuşmaya başladım. Artık sükût zamanıydı. Yorgunum, uzaklardan gelmişim... Bu şehre döndüğümde bir yağmur karşıladı beni hasret ve hüzünle...
Derya Şüheda Terzi / diğer yazıları
- Bir şairin gece serüveni / 27.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001