Büyük Ortadoğu Projesi’nin yerel savaş lobileri, Türkiye başta olmak üzere tüm İslam coğrafyasında işbaşı yaptılar.
Toplum mühendisliği yapıyorlar.
Kardeşi kardeşe kırdırtmak istiyorlar.
Müslümanı Müslümana boğazlatmak peşindeler.
Böylece BOP işgalcilerine ve İsrail’e yayılma alanı açmak istiyorlar.
Dinlerarası diyalog mavallarıyla Ehl-i Salib’i, Hıristiyanları ve Yahudileri Müslüman’a “amentüde ortak iman kardeşi” yapanlar, aynı Allah’a, aynı Peygambere, aynı Kur’an’a iman eden Müslümanları, birbirine düşman yapıyorlar, kendileriyle harp edilmesi gereken “kâfirler” olarak ilan ediyorlar.
Bölgemizde yaygın bir Şii-Sünni çatışmasını, Alevî-Sünni kapışmasını kurguluyorlar.
Irak’ta, Lübnan’da, Suriye’de ilk denemelerini yapmaya kalkıştılar; başaramadılar.
Hatta Türkiye’de bile Türk-Kürt, Alevî-Sünni dalaşı arzuluyorlardı.
Topyekun seferber olmuşlardı. Hacılarını, hocalarını, cüppellilerini, şalvarlılarını, köşe başlarına ve STK’ların arasına konuşlandırdıkları ne kadar Amerikan ve Haçlı şebekeleri var idiyse hepsini seferber ettiler. Ayrılık ve fitne tohumlarını ektirdiler. İslam’ın ilk döneminin fitnelerine sarıldılar, Yezid pozisyonu aldılar.
Şalvarlısını Muhammed Abdulvehhab’ı avladıkları Yahudi Safiye’lerle avlıyorlar.
Cüppelisinin önüne zina kasetlerini koyuyorlar; Haçlı gibi konuş, Müslüman’a savaş açmaya fetvalar ver, yoksa kodeste çürütürüz diyorlar.
İslamcısının önüne Amerikan lobilerinde verdikleri taahhütleri hatırlatıyorlar. Kimisini Saddam’ın boyuna geçirdikleri idam ilmeğiyle korkutuyorlar, kimisine koltuk gösteriyorlar.
Pozisyonlarına göre Haçlının safında hizmet ettiriyorlar.
Türk milletini tuzaklarına çekmek için Haçlı gibi konuşturuyorlar, Haçlı gibi vaziyet aldırıyorlar.
Sakalları, sarıkları, kalıpları güya Ehl-i Sünnet olanlar, Haçlının safında Müslüman’a karşı cephe vaziyeti alınca; kalplerinin Ehl-i Salib olduğu zahir oldu, kalplerindeki haçlar açığa vurdu.
Bunlara rağmen oyun tutmadı… Tutturamadılar.
Fitneyi yeşertemediler.
Prof. Dr. Haydar Baş bey oyunları bozdu. İslam coğrafyasına Muhammed Mustafa’nın ve Ehl-i Beyt’in Tevhid mayasını çaldı, maya tuttu… Kirli savaş ötelendi.
Sarıkları ve kalıpları güya Ehl-i Sünnet, lakin kalpleri Ehl-i Salib olan kesimin Prof. Dr. Haydar Baş beye karşı düşmanlıkları, taarruzları, yaygara ve hezeyanları bu yüzden…
Küresel işgalciler vaz mı geçtiler? Hayır…
Türkiye-Suriye ve Türkiye-İran arasında benzer bir oyun tezgahlıyorlar.
İşgalciler baş çekiyor, senaryo yazıyor; yerli-bölgesel figüranlar ve Haçlılardan rol kapanlar oynuyor.
ABD, Avrupa Birliği ve İsrail, bu stratejinin senaristleridir, baş aktörleridir.
İslam coğrafyasındaki ülkelerin kimi idarecilerini, toplum önderlerini ve halklarını maşa olarak kullanıyorlar.
Bu maşalar kimlerdir, diye sormanıza gerek kalmayacak kadar sorunun cevabı açıktır. Maşalar Haçlı kabağı gibi ortadadır.
İslam coğrafyasında yaymak istedikleri iç savaşı ve Müslümanı Müslümana kırdıtma “fesad”ını, demokrasi ve insan hakları diye takdim ediyorlar.
Halkları içten ayartarak demokrasi getirdiklerini ilan ettikleri Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta, Cezayir’de, Sudan’da kan gövdeyi götürüyor. Huzur ve kardeşlik göğe çekilmiş, namuslar kirletilmiş, at izi it izne karışmış… gelen gideni aratıyor. Bütün yanlışlarına ve diktalarına rağmen Irak Saddam’ı, Libya Kaddafi’yi, Mısır Mübarek’i mumla arıyor.
Suriye’yi de bu “menem demokrasi ülkelerine” benzetmek istiyorlar… İran’ı da.
Bu kirli işte Türkiye’yi kullanıyorlar.
Türk siyaseti, ne Türkiye’nin, ne de kendilerinin akıbetini görüyor. Akıbet hiç ama hiç hayır değil…
Hacısı-hocası, cüppelisi-şalvarlısı, İslamcısı-radikal İslamcısı, diyalogcusu-anti diyalogcusu, liberali-neoliberali işgalcilerin hizmetinde, Amerika’nın safında ve Haçlıların cephesinde Müslüman komşularına karşı kurulmuş vaziyetteler.
Bir iman abidesi, Tevhid ve birlik öncüsü, vatan ve millet sevdalısı, bilge insan Prof. Dr. Baş bey, bu gidişat yok oluştur, kardeş kıyımıdır, Haçlı uşaklığıdır ey milletim, diye haykırıyor, durdurmaya çalışıyor. Ayıkanlar ayıkıyor. Nasibi olanlar, akıllarını başlarına, imanlarını yüreklerine devşiriyor.
Ama ayıkmayanlar çok…
Asıl ayıkması gerekenlerde ayıkma yok!
Toplumun öncülerinde, idarecilerinde, hacısında-hocasında ayıkma yok.
Bu alaca karanlık kuşağında, böylesi dumanlı havada Suriye veya İran sınırından çeşitli provokasyonlar yaşanırsa şaşırmayın. ABD ve Haçlı adına Suriye’de iç karışıklığı çıkartan ajanlar, İran sınırından içeri sızanlar, vakti geldiğinde Türkiye’ye doğru bir-iki füze gönderirlerse apışmayın!
Haçlılar, Osmanlı’yı Birinci Dünya savaşına böyle bir provokasyon sokmadılar mı? Sonra da Osmanlı’yı bölüp parçalamadılar mı?!
Sivili-askeri, yöneteni-yönetileni olarak topyekun Türk milleti aklını başına devşirmez, bu vahim gidişatı ve yakın akıbeti böyle okumazsa; kardeş kıyımı, bölünme ve yok olma çok uzak değildir.
Toplum mühendisliği yapıyorlar.
Kardeşi kardeşe kırdırtmak istiyorlar.
Müslümanı Müslümana boğazlatmak peşindeler.
Böylece BOP işgalcilerine ve İsrail’e yayılma alanı açmak istiyorlar.
Dinlerarası diyalog mavallarıyla Ehl-i Salib’i, Hıristiyanları ve Yahudileri Müslüman’a “amentüde ortak iman kardeşi” yapanlar, aynı Allah’a, aynı Peygambere, aynı Kur’an’a iman eden Müslümanları, birbirine düşman yapıyorlar, kendileriyle harp edilmesi gereken “kâfirler” olarak ilan ediyorlar.
Bölgemizde yaygın bir Şii-Sünni çatışmasını, Alevî-Sünni kapışmasını kurguluyorlar.
Irak’ta, Lübnan’da, Suriye’de ilk denemelerini yapmaya kalkıştılar; başaramadılar.
Hatta Türkiye’de bile Türk-Kürt, Alevî-Sünni dalaşı arzuluyorlardı.
Topyekun seferber olmuşlardı. Hacılarını, hocalarını, cüppellilerini, şalvarlılarını, köşe başlarına ve STK’ların arasına konuşlandırdıkları ne kadar Amerikan ve Haçlı şebekeleri var idiyse hepsini seferber ettiler. Ayrılık ve fitne tohumlarını ektirdiler. İslam’ın ilk döneminin fitnelerine sarıldılar, Yezid pozisyonu aldılar.
Şalvarlısını Muhammed Abdulvehhab’ı avladıkları Yahudi Safiye’lerle avlıyorlar.
Cüppelisinin önüne zina kasetlerini koyuyorlar; Haçlı gibi konuş, Müslüman’a savaş açmaya fetvalar ver, yoksa kodeste çürütürüz diyorlar.
İslamcısının önüne Amerikan lobilerinde verdikleri taahhütleri hatırlatıyorlar. Kimisini Saddam’ın boyuna geçirdikleri idam ilmeğiyle korkutuyorlar, kimisine koltuk gösteriyorlar.
Pozisyonlarına göre Haçlının safında hizmet ettiriyorlar.
Türk milletini tuzaklarına çekmek için Haçlı gibi konuşturuyorlar, Haçlı gibi vaziyet aldırıyorlar.
Sakalları, sarıkları, kalıpları güya Ehl-i Sünnet olanlar, Haçlının safında Müslüman’a karşı cephe vaziyeti alınca; kalplerinin Ehl-i Salib olduğu zahir oldu, kalplerindeki haçlar açığa vurdu.
Bunlara rağmen oyun tutmadı… Tutturamadılar.
Fitneyi yeşertemediler.
Prof. Dr. Haydar Baş bey oyunları bozdu. İslam coğrafyasına Muhammed Mustafa’nın ve Ehl-i Beyt’in Tevhid mayasını çaldı, maya tuttu… Kirli savaş ötelendi.
Sarıkları ve kalıpları güya Ehl-i Sünnet, lakin kalpleri Ehl-i Salib olan kesimin Prof. Dr. Haydar Baş beye karşı düşmanlıkları, taarruzları, yaygara ve hezeyanları bu yüzden…
Küresel işgalciler vaz mı geçtiler? Hayır…
Türkiye-Suriye ve Türkiye-İran arasında benzer bir oyun tezgahlıyorlar.
İşgalciler baş çekiyor, senaryo yazıyor; yerli-bölgesel figüranlar ve Haçlılardan rol kapanlar oynuyor.
ABD, Avrupa Birliği ve İsrail, bu stratejinin senaristleridir, baş aktörleridir.
İslam coğrafyasındaki ülkelerin kimi idarecilerini, toplum önderlerini ve halklarını maşa olarak kullanıyorlar.
Bu maşalar kimlerdir, diye sormanıza gerek kalmayacak kadar sorunun cevabı açıktır. Maşalar Haçlı kabağı gibi ortadadır.
İslam coğrafyasında yaymak istedikleri iç savaşı ve Müslümanı Müslümana kırdıtma “fesad”ını, demokrasi ve insan hakları diye takdim ediyorlar.
Halkları içten ayartarak demokrasi getirdiklerini ilan ettikleri Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta, Cezayir’de, Sudan’da kan gövdeyi götürüyor. Huzur ve kardeşlik göğe çekilmiş, namuslar kirletilmiş, at izi it izne karışmış… gelen gideni aratıyor. Bütün yanlışlarına ve diktalarına rağmen Irak Saddam’ı, Libya Kaddafi’yi, Mısır Mübarek’i mumla arıyor.
Suriye’yi de bu “menem demokrasi ülkelerine” benzetmek istiyorlar… İran’ı da.
Bu kirli işte Türkiye’yi kullanıyorlar.
Türk siyaseti, ne Türkiye’nin, ne de kendilerinin akıbetini görüyor. Akıbet hiç ama hiç hayır değil…
Hacısı-hocası, cüppelisi-şalvarlısı, İslamcısı-radikal İslamcısı, diyalogcusu-anti diyalogcusu, liberali-neoliberali işgalcilerin hizmetinde, Amerika’nın safında ve Haçlıların cephesinde Müslüman komşularına karşı kurulmuş vaziyetteler.
Bir iman abidesi, Tevhid ve birlik öncüsü, vatan ve millet sevdalısı, bilge insan Prof. Dr. Baş bey, bu gidişat yok oluştur, kardeş kıyımıdır, Haçlı uşaklığıdır ey milletim, diye haykırıyor, durdurmaya çalışıyor. Ayıkanlar ayıkıyor. Nasibi olanlar, akıllarını başlarına, imanlarını yüreklerine devşiriyor.
Ama ayıkmayanlar çok…
Asıl ayıkması gerekenlerde ayıkma yok!
Toplumun öncülerinde, idarecilerinde, hacısında-hocasında ayıkma yok.
Bu alaca karanlık kuşağında, böylesi dumanlı havada Suriye veya İran sınırından çeşitli provokasyonlar yaşanırsa şaşırmayın. ABD ve Haçlı adına Suriye’de iç karışıklığı çıkartan ajanlar, İran sınırından içeri sızanlar, vakti geldiğinde Türkiye’ye doğru bir-iki füze gönderirlerse apışmayın!
Haçlılar, Osmanlı’yı Birinci Dünya savaşına böyle bir provokasyon sokmadılar mı? Sonra da Osmanlı’yı bölüp parçalamadılar mı?!
Sivili-askeri, yöneteni-yönetileni olarak topyekun Türk milleti aklını başına devşirmez, bu vahim gidişatı ve yakın akıbeti böyle okumazsa; kardeş kıyımı, bölünme ve yok olma çok uzak değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019