İran konusunda hazmetme ve hazmettirme süreci

Siyasilerimizin yurt dışındaki açıklamalarıyla yurt içindeki açıklamaları birbirinden oldukça farklı...Siyasilerimiz dışarıdan aldıkları talimatları kısa bir süre içerisinde hazmedip, millete nasıl hazmettireceklerinin hesabındalar.Başbakan Erdoğan'ın, "Hazmede, hazmede, hazmettire hazmettire..." ifadeleri bu durumu çok güzel özetliyor.  Önce hazmetmek, sonra da hazmettirmek işte bütün mesele bu...Dışarıdakiler mevcut konjonktürde taviz verme konusunda AKP'den daha iyisini bulamayacaklarını düşündüklerinden taviz sürecini hızlandırdılar, dolayısıyla siyasilerimiz hazmetme sürecinde oldukça zorlanıyor. Hazmetme zorlaştıkça hazmettirmek de zorlaşıyor.Dilerseniz bu anlattıklarımızı son zamanların moda konusu olan "İran-Türkiye" gündemiyle misallendirelim.Başbakan Erdoğan'ın ABD temaslarında önüne konan en önemli mesele İran ve Ortadoğu'ydu. Bundan önceki makalem bu konudaydı.Kısaca ifade etmek gerekirse, Başbakan'dan İran konusunda taşeronluk istendi ve İran'ın nükleer çalışmalarının durdurulmasından Türkiye'den daha aktif bir rol üstlenmesi baskısında bulunuldu.Tabii, AKP'li Türkiye'nin buna hayır deme gibi bir lüksü yok.Başbakan Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma da bu çerçevedeydi. Başbakan bölgede nükleer silahların yaygınlaşmasını önleme çalışmalarına verdiği destekten bahsediyordu.Bizler bu aşamada dedik ki, "Sayın Başbakan eğer gerçekten nükleer silahları önlemek istiyorsan işe İsrail'den ve ABD'den başla".Başbakan'ın Türkiye'ye döndükten sonraki açıklamalarına bakıyoruz,  ABD'de söylediklerinin ve de söz verdiklerinin aksine farklı açıklamalar yaptığını görüyoruz.Başbakan diyor ki, "bizim üzerimize hep İran'ın nükleer çalışmaları konusunda geliyorlar, halbuki kitle imha silahlarını bulunduran ve kullanan asıl İsrail'dir"Ve misal olarak da İsrail'in son Gazze saldırısını, fosfor silahını veriyor.Tamam da Sayın Erdoğan bunu neden Türkiye'de söylüyorsunuz. Bu sözlerin muhatabı Türk milleti değil ki, sizden İran konusunda taşeronluk isteyenler.Onlara hayır demiyorsunuz, burada, alınan talimatın aksini söylüyorsunuz.Sonra herkesçe biliniyor ki artık söylenen sözlerin hiçbir anlamı da yok, asıl icraatlar önemli. ABD'de ilk görüşme Yahudi örgütleriyle yapılıyor, İsrail'le Erbakan döneminde imzalanan stratejik anlaşmalar aynen, hatta fazlasıyla devam ediyor, ama siz sadece konuşuyorsunuz.Bir de şu füze meselesi... Başbakan çıkıyor ve "biz 7,8 milyar dolarlık değil de 1,3 milyar dolarlık füze alacağız" diyor.Burada önemli olan ne kadarlık füze alınacağı değil, niçin, kim için füze alınacağı ve nereye konulacağı...Eğer bize yakın yerlere füze yerleştiren Yunanistan'a karşı konulacaksa bir nebze anlamı var, ama İran sınırına konulacaksa, mevcut komşular içinde en az tehdit oluşturan İran'ı bize karşı yapacak böyle bir adımı neden atıyorsunuz?Ha bir füze ha on füze, sayı önemli değil.Bu noktada bizim çıkarlarımız değil de ABD'nin çıkarlarının ön planda olduğu ayan beyan ortada...Yani icraatta İran'a karşı adımlar atılıyor, sözlerde ise sanki böyle bir şey yokmuş gibi iç politikaya mesajlar veriliyor.ABD'nin Türkiye'ye bu tür adımlar attırmak istemesinin hedefi, İran-Türkiye çatışmasını çıkarmak, peki siz siyasilerin hedefi nedir?