Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AYM'nin 52. kuruluş yıldönümü töreninde "yüksek mahkeme başkanı ve hukuk adamı" kimliği ile adeta bir "hukuk manifestosu" sunuyor. Türk hukuk ve adalet düzenine dair hayati tespitlerde bulunuyor, evrensel ve tabii hukuk normlarını hatırlatıyor, Anayasal ve hukukî uyarılar yapıyor.Başkan Kılıç, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tespitiyle, muhataplarını "hukuk devleti"ne davet ediyor.Başkan Kılıç'ın yaptığı şahsi bir çıkış değil, siyasi bir konuşma hiç değil; bilakis hukuk devleti ve yüksek mahkemenin yanısıra özgürlük ve adalet özlemi içindeki kamu vicdanına tercümanlıktır.Dahası var? Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri ve bu erklerin ayrılığı, Anayasa'da Türkiye Cumhuriyeti'nin değişmez nitelikleri olarak ortaya konmuş "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti"nin dayandığı temellerdir. "Sosyal hukuk devleti" devletin kaide taşıdır, temel taştır. Adalet de mülkün temelidir.AKP hükümeti uzun zamandan beri bu temellerle oynuyor.Sayıştay, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi, devletin hukuk erkini oluşturan mütemmim cüzlerdir. Adalet mekanizmasının çarklarıdır. AKP hükümeti epeyce zamandan beri adalet çarkının dişlilerini ve dişlerini kendine göre söküp takıyor. Hükümeti, Sayıştay'ı atlatıyor; Sayıştay, temel görevlerinden biri olan bütçe raporunu dahi TBMM'ye sunamıyor. Danıştay'ın ise eli-kolu bağlandı; özelleştirme başta olmak üzere birçok konuda Bakanlar Kurulu, Danıştay'ı tek kalemde safdışı edebiliyor. Adaletin ana omurgası sayılabilecek Yargıtay ve birimlerine dönük siyasal operasyonlar, HSYK değişikliği başta olmak üzere referandumla başlatılarak "Torba"lama düzenlemeleriyle sürdürülüyor.Elde kaldı Anayasa Mahkemesi; "Torba yasalar"la o da epeyce örselendi.Anayasa Mahkemesi Başkanı, AKP'nin "hukuk devleti"ne dönük "siyasal altın vuruş"unu önledi.Anayasa, Yasama ve Yürütme erki ve erkanını ne derece bağlıyor, söz sahibi kılıyor ise; Yargı erki de, aynı derecede Anayasal meşruiyete sahiptir, aynı derecede söz ve yetki sahibidir.Anayasa'nın öngördüğü "demoktarik, laik ve sosyal hukuk devleti"ni koruyup kollamak tüm erklerin vazgeçilmez görev ve sorumluluğu olduğu kadar; Yargı erkinin özellikle ve öncelikli vazifesidir, bizzat görev sahasıdır.Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatıyla Başkan Kılıç'ın yaptığı tespit ve uyarılar, işte bu Anayasal vazifenin ifasıdır.Başkan Kılıç, son yıllarda sarsılan ve yerinden sökülüp kaydırılan Türkiye Cumhuriyet devletinin üzerine oturtulduğu "kaide taşı"nı adeta yerli-yerine oturtuyor. Başkan taşı gediğine koyuyor.Akl-ı selim ve vicdan sahibi herkese düşen görev, Kılıç'ın uyarılarına samimiyetle kulak asmaktır.AKP'nin azınlık bir üst düzey kaymak tabakası dışında adalet ve özgürlük isteyen toplumun tüm kesimleri, Başkan Kılıç'ın konuşmasına memnun kalıyor. Türk milleti, sırtını dayayabileceği son bir hukuk kalesinin hala var olduğu inancıyla seviniyor.AKP kurmayları, öyle bir rahatsızlık refleksine yakalanıyorlar ki, kendi tabanları bile şaşırıyor. Başbakan R. T. Erdoğan riyasetinde Cemil Çiçek, Bülent Arınç, İsmet Yılmaz, Mustafa Şentop, Efkan Ala, Şamil Tayyar gibi AKP kurmayları, Başkan Kılıç'ın üstüne adeta çullanıyorlar. TBMM Başkanının ifadesiyle "fena şamar yemiş" bir hal yaşayan AKP kurmaylarında, karşı taarruz ve savunma refleksi gelişiyor.Hukuk, adalet ve ma'şeri vicdanın sesinden kim, neden rahatsız olur? Türk milletinin buna cevap bulması gerekiyor.AKP kurmaylarının refleksinde "suçluluk psikolojisi" sırıtıyor. Yüce Divan Salonunun hafızalarda depreştirdiği "hesaba çekilme" imajının gerginliği dışa vuruyor. Ayakkabı kutularından saçılan milyon dolarlar ve fezlekelere yansıyan yolsuzluk iddiaları eksenli fenersiz yakalanma telaşı seziliyor. Bakan ve vekillerin sümen altında bekletilen 1115 fezleke ve yolsuzluk dosyalarının dayanılmaz hafifliği AKP'nin üstüne karabasan gibi çöküyor.Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç'a yönelik AKP taarruzunu doğal refleks olarak görüyorum.Atalarımız bu siyaset tablosunu, yavuz hırsız ev sahibini bastırır, diye darb-ı mesel ediyor... Siz ne diyorsunuz?Konuya devam ederiz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019