Bugün kıymetli okuyucu, biraz İngilizce öğreneceğiz.
Beyaz Saray'da oturmakta olan Teksas'lı kovboy George V'inci Bush, bizimkilerin toplamayı halâ gerekli görmediği "Ulusal Güvenlik Konseyi"nin Camp David'deki toplantısından sonra başkent Washington'a dönüşünde Amerikan vatandaşlarına hitaben yaptığı konuşmada, "Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır" dedi.
V'inci Bush "Crusade" kelimesini kullandı. İngilizce-Türkçe resimli Redhouse sözlüğünde bu kelimenin karşılığında aynen şunları yazıyor: "Haçlı seferi. Din uğruna yapılan savaş. Cihat."
Bakmayın hemen ertesi gün, sarf edilen bu lâfı tevil etmek için danışmanlarının Bush'a Washington'da bir camiyi ziyaret ettirerek Kur'an'dan âyetler okutmalarına...
Ne kadar kıvırmaya çalışırlarsa çalışsınlar Amerikalılar Başkanlarının ağzından olaya nasıl baktıklarını belgelemişlerdir. Şuur altlarında, girilen bu yeni dönemdeki savaşın dinlerarası olacağı olgusu yatmaktadır.
Fakat o zaman Orta ve Yakın Doğu ile Orta Asya'da taşlar yerinden oynayacak, dengeler bütünüyle alt-üst olacak, yepyeni bir dünya kurulacaktır.
Savaş ilk gün yazdığımız gibi "radikal İslâma" karşı yapılıyor görüntüsü verildiğine göre de Amerika'nın meşhur "Yeşil Kuşak" projesi yeniden ısıtılıp önümüze getirilecek demektir. Ve bu aynı zamanda kaçınılmaz olarak; Amerika'da ikamete memur kronik nevazil muhteremin önünde yeni ufuklar açılması demektir.
Şimdi sorulacak soru şudur: " Bush -Crusade- Haçlı Seferi deyimini kullandığına göre, bırakın NATO'nun Hristiyan olan diğer üyelerini, fakat Müslüman Türkiye; NATO İttifak Senedi'nin 5'inci Maddesi'nin yürürlüğe sokulması kararını tekrar gözden geçirecek midir?
MGK şimdi toplanmazsa, TBMM Anayasa'nın 92'inci Maddesindeki Savaş İlânı olgusunu görüşmezse ne zaman toplanıp, neyi görüşeceklerdir?
TBMM'nin, ateş bacayı sarmış ve bu kadar vahim bir durum söz konusu iken savaşı, haçlı seferlerini filân bir kenara bırakıp AB'nin dayattığı makyaj maddelerini görüşmesi abesle iştigal değil midir?
İngilizce dersine devam edebiliriz... Gökdelenlerin yıkıldığı ilk gün canlı yayın yapan Amerikan Televizyonlarının hepsinin ekranının altında "America Unites= Amerika Birleşiyor" bandı yer alıyordu. Üç gün sonra yükselen millî değerlerle beraber bant "America United=Amerika Birleşti" şekline dönüştü.
Amerikan devleti, medyası ve halkı yıkıntıdan millî şuur çıkardı.
Newyork Borsası dört günlük kapanışın ardından "kahraman polis ve itfaiyeciler" eşliğinde ve Amerikan Millî Marşı ile açıldı.
Fakat biliyorsunuz önce Ağrı'da Mehmet Ali Birand, sonra Ayvalık Ali Bey Adası'nda Sedat Sertoğlu İstiklâl Marşı'nın söylenmesini içlerine sindiremediler.
Newyork Borsası Amerikan Bayrakları ve Amerikan Millî Marşı ile açılınca mütareke medyası ve devşirilmiş aydınlarda gözler nemlenmekte fakat Ağrı ve Ayvalık'ta İstiklâl Marşı söylenince "Canım bu kadar da ırkçılık olmaz ki" nağmeleri bestelenmektedir.
Kimse; lig maçlarından önce İstiklâl Marşı okunması hâdisesinin tamamen insiyakî olarak hangi vesileyle başladığını ve ilk defa Galatasaray'ın Ali Sami Yen'inde hoparlörden verilerek kurumsallaştığını hatırlamıyor mu acaba?
Türkiye'de millî hislerin yükselmesinden kimler korkuyor?
Son bir şey soracağım. Amerika, Nükleer Silâh kullanmayı ve inanılmaz bedeller ödemeyi bile göze alarak, dünyayı gözünü kırpmadan ateşe boğarak kimin peşine düşüyor? Kendi teröristinin... Ele geçirince ne yapacak dersiniz? Asmayıp, besleyecek mi?
Fakat beyler, bizim tam on beş yıl bedel ödediğimiz kendi teröristimiz ise zaten elimizdedir.
Teklifim şu; Amerika'nın Bin Lâdin'i yakalayınca revâ göreceği muameleyi ve sonu Öcalan için de teklif ediyorum. Râzı olmayan var mı?
O halde, ve bu akıl yürütmeden sonra daha halâ ne bekliyorsunuz?
Beyaz Saray'da oturmakta olan Teksas'lı kovboy George V'inci Bush, bizimkilerin toplamayı halâ gerekli görmediği "Ulusal Güvenlik Konseyi"nin Camp David'deki toplantısından sonra başkent Washington'a dönüşünde Amerikan vatandaşlarına hitaben yaptığı konuşmada, "Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır" dedi.
V'inci Bush "Crusade" kelimesini kullandı. İngilizce-Türkçe resimli Redhouse sözlüğünde bu kelimenin karşılığında aynen şunları yazıyor: "Haçlı seferi. Din uğruna yapılan savaş. Cihat."
Bakmayın hemen ertesi gün, sarf edilen bu lâfı tevil etmek için danışmanlarının Bush'a Washington'da bir camiyi ziyaret ettirerek Kur'an'dan âyetler okutmalarına...
Ne kadar kıvırmaya çalışırlarsa çalışsınlar Amerikalılar Başkanlarının ağzından olaya nasıl baktıklarını belgelemişlerdir. Şuur altlarında, girilen bu yeni dönemdeki savaşın dinlerarası olacağı olgusu yatmaktadır.
Fakat o zaman Orta ve Yakın Doğu ile Orta Asya'da taşlar yerinden oynayacak, dengeler bütünüyle alt-üst olacak, yepyeni bir dünya kurulacaktır.
Savaş ilk gün yazdığımız gibi "radikal İslâma" karşı yapılıyor görüntüsü verildiğine göre de Amerika'nın meşhur "Yeşil Kuşak" projesi yeniden ısıtılıp önümüze getirilecek demektir. Ve bu aynı zamanda kaçınılmaz olarak; Amerika'da ikamete memur kronik nevazil muhteremin önünde yeni ufuklar açılması demektir.
Şimdi sorulacak soru şudur: " Bush -Crusade- Haçlı Seferi deyimini kullandığına göre, bırakın NATO'nun Hristiyan olan diğer üyelerini, fakat Müslüman Türkiye; NATO İttifak Senedi'nin 5'inci Maddesi'nin yürürlüğe sokulması kararını tekrar gözden geçirecek midir?
MGK şimdi toplanmazsa, TBMM Anayasa'nın 92'inci Maddesindeki Savaş İlânı olgusunu görüşmezse ne zaman toplanıp, neyi görüşeceklerdir?
TBMM'nin, ateş bacayı sarmış ve bu kadar vahim bir durum söz konusu iken savaşı, haçlı seferlerini filân bir kenara bırakıp AB'nin dayattığı makyaj maddelerini görüşmesi abesle iştigal değil midir?
İngilizce dersine devam edebiliriz... Gökdelenlerin yıkıldığı ilk gün canlı yayın yapan Amerikan Televizyonlarının hepsinin ekranının altında "America Unites= Amerika Birleşiyor" bandı yer alıyordu. Üç gün sonra yükselen millî değerlerle beraber bant "America United=Amerika Birleşti" şekline dönüştü.
Amerikan devleti, medyası ve halkı yıkıntıdan millî şuur çıkardı.
Newyork Borsası dört günlük kapanışın ardından "kahraman polis ve itfaiyeciler" eşliğinde ve Amerikan Millî Marşı ile açıldı.
Fakat biliyorsunuz önce Ağrı'da Mehmet Ali Birand, sonra Ayvalık Ali Bey Adası'nda Sedat Sertoğlu İstiklâl Marşı'nın söylenmesini içlerine sindiremediler.
Newyork Borsası Amerikan Bayrakları ve Amerikan Millî Marşı ile açılınca mütareke medyası ve devşirilmiş aydınlarda gözler nemlenmekte fakat Ağrı ve Ayvalık'ta İstiklâl Marşı söylenince "Canım bu kadar da ırkçılık olmaz ki" nağmeleri bestelenmektedir.
Kimse; lig maçlarından önce İstiklâl Marşı okunması hâdisesinin tamamen insiyakî olarak hangi vesileyle başladığını ve ilk defa Galatasaray'ın Ali Sami Yen'inde hoparlörden verilerek kurumsallaştığını hatırlamıyor mu acaba?
Türkiye'de millî hislerin yükselmesinden kimler korkuyor?
Son bir şey soracağım. Amerika, Nükleer Silâh kullanmayı ve inanılmaz bedeller ödemeyi bile göze alarak, dünyayı gözünü kırpmadan ateşe boğarak kimin peşine düşüyor? Kendi teröristinin... Ele geçirince ne yapacak dersiniz? Asmayıp, besleyecek mi?
Fakat beyler, bizim tam on beş yıl bedel ödediğimiz kendi teröristimiz ise zaten elimizdedir.
Teklifim şu; Amerika'nın Bin Lâdin'i yakalayınca revâ göreceği muameleyi ve sonu Öcalan için de teklif ediyorum. Râzı olmayan var mı?
O halde, ve bu akıl yürütmeden sonra daha halâ ne bekliyorsunuz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002