Güneydoğu dramından daha vahim bir vaziyet

AKP iktidarı ve ona destek veren millet, ülke ve bölgemizde kendi ektiğini kendi biçiyor.
Güneydoğumuz ağır dram yaşıyor. 
Orada yaşanan dram, tüm vatan sathına yansıyor.
AKP kurmayları ise hem dövünüyor, hem de havanda su dövüyor.
Müflis siyasetin Güneydoğumuzda yaşattığı dramdan daha ağır ve daha vahim olanı ise, millet evladının Büyük İsrail'e açılacak koridorda taşeron haline getirilmesidir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardan beri İsrail'in Arz-ı Mev'ud inancı ve Büyük İsrail hedefine dikkat çekiyor.
Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) de aynı inanç ve ideal ekseninde şekillendirildiğini söylüyor 90'lı yıllardan beri.
AB müktesebatındaki çoğulculuk ve etnik kimlik eksenli dayatmaların da, söz konusu büyük plana altyapı hazırlamak ve parçalanma hizmeti sunmak olduğunu hatırlatıyor.  
Prof. Dr. Baş önceki günkü makalesinde de şu hayati gerçeklerin altını çizdi:
"BOP kapsamında yıllardır karanlığın ucunda ne göreceğimizi yazıyoruz.
ABD'nin küresel ısınmanın etkisi ile Ortadoğu'da yeni vatan arayışı ve Büyük İsrail'e giden yolun taşlarını döşemek?
Bu iki senaryoda da Türkiye'nin güneydoğusu elimizde kalmayacaktır.
İsrail için Irak'ın kuzeyinden Akdeniz'e açılan bir koridor, Kilis'in boşaltılması ile ivme kazanacak."
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, AKP kadrosu ve Türk milleti, Amerika'ya kulak asmak yerine, Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinleseydi, ne Güneydoğumuz, ne de İslam coğrafyası bu halde olmayacaktı.
Diyarbakır'ı BOP'un yıldızı yapacağım diyen de Erdoğan, 2005'te Diyarbakır meydanında mesele PKK meselesi değil Kürt sorunudur, diyen de? 
Hatta Erdoğan 2011 Haziran'ındaki Diyarbakır mitinginde yine "2005'te yine Diyarbakır'da 'Kürt sorunu herkesten önce benim sorunumdur' dedim. Sözlerimin arkasındayım" diye gürledi (http://www.milliyet.com.tr/kurt-sorunu-benim-sorunum-/siyaset/siyasetdetay/02.06.2011/1397439/default.htm)
B. Obama'ya, PYD'ye Urfa üzerinden destek gönderilmesini, Peşmerge geçişini ben teklif ettim, diyen Erdoğan değil mi? Kendi açıklaması havuz medyasında hala yüzüyor (http://www.sabah.com.tr/gundem/2014/10/22/obama-zaten-ben-teklif-ettim).
PYD ekibini bir buçuk yıl önce Ankara'da ağırlayan Ahmet Davudoğlu'dur.
AKP iktidarları, PKK ve Kandil ile yıllarca pazarlık sürecini yürüttü ve Dolmabahçe mutabakatı ile taçlandırdılar. O günlerdeki âla yü vala hala milletimizin kuş beyinli olmayan kesiminin hafızasındadır.
Şimdi de Erdoğan,  Adana'daki topu açılışta, "Ne Dolmabahçe mutabakatı ya? Nereden çıkmış böyle bir şey? Böyle bir mutabakat filan söz konusu değil. Bu iktidarın terör örgütüyle bir mutabakatı söz konusu değildir, olmamıştır" diye gürlüyor. 
Bu çıkışıyla, dünyanın gözü önünde cereyan Dolmabahçe mutabakatına şal çekemezler ki? 
Atı alan Güneydoğumuzu çoktan geçtikten sonra, dövünmenin kime ne faydası olur?! 
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, darda kaldığı her vakitte, AKP iktidarlarının icraatlarını yok sayarak, çıkış yolu bulamaz.
Bu süreçlerin her adımında Prof. Dr. Baş, hem hükümeti, hem de Kürt kardeşlerimizi, Büyük Ortadoğu Projesi tezgahının arka planının ne olduğunu tekrar tekrar anlattı, ikaz etti.
79 milyon Türk milletinin, birliğinin ve kimliğinin mayasında Ehl-i Beyt nefesi, Horasan erenlerinin hizmeti ve Hacı Bektaş Veli'nin himmetinin olduğunu hatırlattı. Bu birliği AB ve ABD aklıyla parçalamanın, devlet ve topyekun milletimiz için çok ağır sonuçlarının olacağına dikkat çekti Haydar Hoca.
Devlet de, millet de kulak asmadı.
Güneydoğulu kardeşlerimiz de aldandı, avlandı; AKP'ye destek veren taban da? Ne oldu?
Bölgemiz kan gölüne döndü; güneydoğumuz viran, ülkemiz patlama ve terör ülkesi oluverdi.
BOP'u ve Büyük İsrail projesini görmezlikten gelmek, devlet ve topyekun milletimiz için terör ve Güneydoğu dramından daha vahim bir vaziyettir.
İktidar ve milletimiz, Prof. Dr. Baş'ın uyardığı gerçeklere gelmez ise Türkiye iflah olmaz.