Üniversitelerimizde ders başı yapıldı da, başı çeken bir üniversitemiz var mı? Ne gezer; Dünya üniversiteler sıralamasında giderek gerilere düşüyoruz.Evet, bir Türk bilim adamı aldığı Nobel ödülüyle hepimizi sevindirdi, iftihar ediyoruz. Nobel Kimya Ödülü'nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar, ABD North Carolina Üniversitesi'nde hoca. Peki, bizdeki üniversiteler niçin bu tür ses getirecek projelerde görünmez. Değerli bilim insanlarımız ülkede yeterli çalışma ortamı bulamıyorlar mı?Önde gelen üniversitelerimiz, dünya sıralamasında ilk yüzde bile değil. En başarılı gözüken Koç Üniversitesi 251-300 arasında, Boğaziçi Üniversitesi ilk 500'e girememiş. Gerisini varın siz hesap edin.Sorunu "özgürlük" konusuna yatırdığımızda, "akademik özgürlüklerin neresindeyiz?" sorunsalını karşımızda buluruz. Anayasa'nın 130. maddesinde üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip olduğu yazılıdır. Ancak, tek başına bilimsel özerklik yetmez; idari özerkliğe de ihtiyaç vardır. İdari özerklik yoksa siyaset üniversitelere de burnunu sokar, istediği rektörü atar, YÖK vasıtasıyla da denetim ve yönlendirmeyi elinde bulundurur.6-10 Eylül 1988'de Peru'nun başkenti Lima'da toplanan Dünya Üniversiteler Servisi'nin (WUS) 68. Genel Kurulu'nda benimsenen Lima Bildirgesi'ne göre akademik özerklik, "yüksek öğretim kurumlarının iç işleyişlerine ve yönetimlerine ilişkin kararlar ve eğitim ve araştırma, dışa yönelik çalışmalar ve diğer ilgili faaliyetlerde kendi politikalarını oluşturmada devlet ve toplumun tüm diğer güçleri karşısındaki bağımsızlıkları"nı ifade etmektedir.Aynı bildirgede akademik özgürlüğün tanımı şöyledir: "Akademik bir çevre, üyelerinin tek tek ya da toplu halde bilgiyi araştırma, inceleme, tartışma, belgeleme, üretme, öğretme, anlatma veya yazma yoluyla edinmelerinde, geliştirmelerinde ve iletmelerindeki özgürlükleri"dir.Akademik özgürlük, öğretim üyelerinin yetkililere veya belirli siyasal gruplara rahatsızlık verme pahasına; fikir, bilgi ve olguları öğretme ve iletme hakkının baskı altına alınmamasıdır. İşlerini kaybetme ve hapis cezası gibi bir yaptırımla karşılaşmama hali, bilim özgürlüğünün mihenk taşıdır.Bugün siyasal iktidar nasıl ki, yargıyı kuşatmak istiyorsa, üniversiteleri de kontrol hevesindedir. Öğretim elemanının araştırma konusunu seçmesinde bile yönetim tarafından zorluklar çıkarılmakta, işinden edilen, cezaevlerine tıkılan akademisyenlerin haberleri medyada yer almaktadır.Araştırma ve öğretim özgürlüğü ihlâlleri yargıda dosyalara girmiştir.Türkiye'nin temel siyasal, ekonomik ve toplumsal meselelerinde araştırma ve incelemelerinize "hassas konular" gerekçesiyle set çekilebilmektedir. Tabu niteliği taşıyan Kürt meselesi, azınlıklar, insan ve toplum sağlığı, doğa ve çevrenin korunması gibi konulara eleştirel bir bakışla eğilmenize üniversite yönetimleri, farklı iktidar odakları baskı uygulamaktadır.Akademik özgürlük ve özerklik bu haldeyse, bilim insanlarımızın hak ihlâllerinin olmadığı yabancı akademik çevrelerde çalışmaya yönelmesi yadırganmamalıdır.Çözüm, yüksek öğretimi yeniden yapılandırmaktadır; akademiyi asli görevi olan özgür düşünce, nitelikli, bilimsel ve toplum yararına bilgi üretimi ve öğretimine iade etmektedir.AKP iktidarı sonlandırılmadan yeniden yapılanma süreci başlatılamaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023