Fransızları siyasilerimizin pasifliği cesaretlendirdi

Fransa 2001 yılında sözde soykırımı resmen tanımıştı ve Türkiye kendisine "katil" diyen Fransızlara en ufak bir yaptırım kararı almamıştı.İşte 22 Aralık'ta "soykırımı inkar edene hapis ve para cezası öngören" yasanın kabul edilmesi bu tepkisizliğin, bu pasifliğin neticesidir.Fakat siyasilerimiz bu yaşananlardan ders çıkarmamış olacaklar ki, aynı tepkisizliğe ve pasif tutumlara devam ediyorlar. Göstermelik bir iki çıkış olmasına rağmen siyasilerimizin genel olarak açıklamaları benzer şekilde, etliye sütlüye dokunmayan cinsten?Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, "Avrupalılar kendi değerlerine sahip çıkmıyorlarsa, biz bu değerlere sahip çıkacağız" dedi.Hukukçu yazar Ahmet Erimhan'ın ifadesiyle, Avrupa'nın değerleri üç temel üzerine oturur, Hıristiyanlık değerleri, Roma Hukuku ve Atina düşüncesi? Ve bu değerler Haçlı seferlerinin kaynağı olmuştur.Biz bu değerlere mi sahip çıkacağız? Veya bugün Haçlı safına geçerek, İslam ülkelerine namlu uzatmamızın nedeni bu değerlere sahip çıkmamız mı?Başbakan Erdoğan, 22 Aralık akşamı yaptığı konuşmada ise Fransızların bu kararını değerlendirirken, "Yaratılanı severiz yaratandan ötürü" ifadelerini kullandı.Biz de demiştik ki, bu "yaratılan" kısmına niye Müslüman Esad, Müslüman Ahmedinecat, Müslüman Kaddafi girmiyor da ne hikmetse hep Fransız'ı, Alman'ı, Amerikalısı, İngiliz'i giriyor?Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Fransa'ya Türkiye'nin herhangi bir ambargo ya da ticarette kısıtlamasının söz konusu olmadığını söyledi. Çağlayan, "Türkiye'de Fransız yatırımları var. Ülkemize güvenmiş tüm yatırımcılarımızın başımız üzerinde yeri var, yeni yatırımcı gelirse de başımız üstünde yeri var" dedi.Esasen Sayın Bakanımızın "başımızın üstünde yeri var" demesine gerek yok, onlar zaten kendilerine fırsat verilse de verilmese de tepemize çıkıyorlar. Ve onlar Türkiye'de yatırım yapmak için değil, Türkiye'nin madenlerini, kaynaklarını, alın terini sömürmek için, karlı kamu kuruluşlarımızı da üç kuruşa elde ederek, karlarını yurt dışına transfer etmek için geliyor.Fransızlara verilecek olan en büyük ders, bu noktalarda Fransızlara "dur" demek iken maalesef bu dirayeti bile gösteremiyoruz.AB ile ilişkilerden sorumlu Bakanımız Ali Babacan ise, "Türkiye olarak AB hedefimizden vazgeçmeyeceğiz. AB kriterlerini önemsiyoruz, kendileri uymasa da?" dedi.Halbuki sözde soykırım iddiaları her geçen gün biraz daha Sayın Babacan'ın önemsediği "AB kriteri" haline geliyor. Demek ki önümüze kriter olarak geldiğinde siyasilerimiz buna hayır demeyecek.Bize bugüne kadar hiçbir zararı olmayan, bizi soykırımla suçlamayan Suriye'ye yaptırım üstüne yaptırım uyguluyoruz, ama bizi sürekli topun ucuna koyanları baş tacı ediyoruz. Yapmamız gereken en azından Suriye'ye uyguladığımız yaptırımları Fransa için uygulamaktı. Yani Fransız yetkililerin giriş çıkışlarının yasaklanması, mal varlıklarının dondurulması, ticari faaliyetlerin durdurulması vs.Daha kesin bir çözüm mü istiyorsunuz? Bence en güzel çözümlerden birisi mütekabiliyet esasına dayanarak, aynen Fransa'nın yaptığı gibi "soykırım yasası" çıkarmak?Nasıl mı? Dünyanın herhangi bir yerinde "Türkler soykırım yapmıştır" diyeni Türkiye'ye ayağını bastığı anda tutuklayıp 1 yıl hapis cezası ve 45 bin Euro para cezasına çarptırarak?Bakın o zaman soykırım yasaları nasıl bir bir kaldırılıyor.