Tribünlere oynamalarını, gerçek bir icraat veya proje üretemeyen iktidarlar için ara sıra hoş görebiliriz ama bunun, hadiselerin ortaya çıkardığı gerçekleri örtmesine rıza göstermemek gerekir. Hükümetin yeni yıldan itibaren uygulamayı planladığı, faiz gelirine %15 stopaj getirilmesi de dikkatle bakıldığında bazı gerçeklerin kabulü anlamını taşıyor.Göz önündeki bazı ekonomik büyüklükleri zorlayarak, baskı altına alarak sağlıklı bir gelişme elde etmek mümkün değildir diye daha önce yazıp çizmiştik.Her şeye vergi varken faiz kazancına vergi koymak doğru değil mi? Hayır bunu söylemiyoruz. Söylediğimiz şey, bu verginin bir anlamının olmayacağı. Nasıl mı? Alış veriş yaparken ödediğimiz dolaylı vergileri düşünün. Her üründe olduğu için kaçma yada ikame şansı yok. Yani katlanmak zorundasınız. Oysa faize gelecek vergi, bu geliri elde etmek isteyenler tarafından bir faiz oranı düşüklüğü olarak algılanır ve bu külfet kimse tarafından yüklenilmek istenmez. O zaman borcunu faizle para toplayarak öteleyebilen devlet, bu oranı faiz oranına eklemek durumunda kalır.Eğer, hayır biz bunu faiz kazancı elde eden kişinin hanesine yazmayı uygulamada da başaracağız iddiasında iseler uğraşılacak daha ciddi problemlerimiz var demektir.Hatırlarsak çok uzak olmayan bir geçmişte Başbakan Erdoğan'la Merkez Bankası arasında faiz oranlarını indir polemiği yaşanmış, Merkez Bankası, tesir altında kaldığı ileri sürülemesin diye bu baskıyı ancak birkaç ay sonra icraata yansıtmıştı.Ekonomide nominal faizler inerken değişmeyen reel faizlerin yüksekliği aşağı yukarı sabit sayılır. Reel faizler halen % 10-11 civarında bir tutunuş sergiliyor. Sözün özü iş sadede geldi.Nominal faiz indirimini uzun süre propaganda olarak kullanan hükümet bıçak reele dayanınca sesini kıstı. Artık faizlerdeki her birimlik düşüş reel faize dokunacağı için bu konuda baskı yapmanın sonuçsuz kalacağını gördü. Zorladığı takdirde, cari açığı finanse ettiği sıcak para kapısını kendi elleriyle kapatmış olur. Öyle ya, eğer mama yoksa, soroscuklar parasını babasının hayrına mı getirsin Türkiye'ye.Gelelim işin itiraf boyutuna. Hükümet bu vergi oranını karşı tarafa yükleyeceğine inanıyorsa aslında şunu demek istiyor: "Faizler artık düşüremeyeceğimiz bir sınıra dayandığı için 3-5 kuruş ta vergi koyarak fiili olarak faizlerde bir kazıma yapmak istiyoruz." Hükümet kazanın dibine ekmek bandırarak bir şeyler yapmaya çalışır görünüyor.Şimdi bir adım geri çekilip fotoğrafı çekebiliriz. Bildiğiniz gibi yerleşik liberal dengelerde ABD ipleri FED'in faiz oranı ile oynayarak elinde tutuyor. FED'in faiz oranları % 4-5 civarında oynarken, ki enflasyonu dikkate alarak düşündüğümüzde reel faiz % 3 civarıdır, bizim bu oranın aşağı yukarı 3 katını vererek para topladığımız meydana çıkar. Yani hükümetin uyguladığı İMF Programı bizi öyle bir noktaya taşıdı ki, bu programla inilebilecek en düşük faiz düzeyinin ABD'nin 3 katı olduğu gerçeğini iktidarımızın bu icraatıyla kabul ve itiraf ettiğini de görmüş olduk. Hükümet vergi işini faizleri % 5'lere indirip gündeme getirmesi söz konusu olsaydı övünmeye hakkı olup olmadığını belki tartışabilirdik. Lakin manzarai umumi; ortada tartışmaya değecek bir şey yok.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007