Ehl-i Sünnet değil, Ehl-i Cinayet bunlar!

Haince saldırılardan başarı öyküsü, kalleşçe bir suikastten kahramanlık öyküsü çıkar mı, Allah aşkına!? Çıkmaz…
Lakin Türkiye, öyle bir hal aldı ki, maalesef bizimkilerden çıkıyor.
Türkiye’yi, öyle bir hale getirdiler ki, kalleşliğin ve zilletin her türlüsü, iftihar ve kahramanlık halini almıştır.
Suriye’de gerçekleştirilen kalleşçe ve haince suikast ve saldırıların, PKK terör örgütününkinden farkı ne?!
Suriye’de gerçekleştirilen kalleşçe suikastten zevk almaya başladı kimi Türk medyası, liboş kalemler ve bir zamanlar radikal ağızla mangalda kül bırakmayan kimi zavallı Ehl-i Sünnet takımı!
Ne Ehl-i Sünnet’i, kurban olsunlar Ehl-i Sünnet kavramına; Ehl-i Cinayet bunlar!
Kör ile yatan şaşı kalkar!
PKK ile yatan, sadist kalkar!
İşgalci ile yatan, ölü sevici (nekrofili) kalkar!
Bunlar işgalci ABD ve vahşi Batı ile yata yata, son dönemde demokratik açılım namıyla PKK ile yata yata, adeta kalleşliği içselleştirdiler, ölü-sevici olup çıktılar!
Ancak bu öyle bir BOP’lu devrandır ki, keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner… Bugün Suriye’de kalleşçe suikast ve hain saldırıları tezgahlayanların, yarın benzerini İstanbul’da, Ankara’da, Konya’da tezgahlamayacaklarını kim garanti edebilir!?
Yıllardan beri Türkiye’ye karşı PKK’yı kullanıp milletin anasını ağlatanlar, şimdi Suriye’de Özgür Suriye isyancılarını kullanarak Suriye’nin anasın ağlatmaya çalışıyorlar… Bahane de hazır, demokrasi getirecekler!
Demokratik sadizm bölgemizin anasını ağlatıyor.
Bu gerçeği görmeyen kör bile değil, şaşı bile değil; belki kalleşlerin hamisi ve başıdır!
Yahu siz Ehl-i Sünnet geçinmiyor musunuz, be hey hacılar, hocalar, bir zamanlar mangalda kül bırakmayan İslamcılar… Ehl-i Sünnet’in “idareciye itaat” bahsindeki temel görüşü, “idareci, fasık, günahkâr ve hatta zalim da olsa isyan etmek hak değildir, hükümdarın varlığı anarşiden ve kargaşadan hayırlıdır” şeklinde değil miydi?
Başınıza hangi Amerikan taşı düştü, hangi vaftiz suyu ile ıslandınız, ne oldu da; bu en temel görüşünüzü, Ehl-i Sünnet istikametinizi terk ettiniz, Ehl-i Cinayet oluverdiniz!
Yoksa bu görüşünüz, cennet gülü Hz. Hüseyin başta olmak üzere Rasulullah’ın ciğerparelerini haince katleden Emevi mezalimini ve Yezidleri, Müslümanlara “halife” diye yutturmak, minberlerden zalimlere rahmet Ehl- Beyt’e ise lanet okutturmak için miydi!?
Yetmişiki buçuk milleti yıllardan beri huzurla idare eden Şam yönetiminden ne gördünüz ki, Yezid’e dahi çekmediğiniz “isyan ve iç savaş” muamelesini Şam’a çekiyorsunuz!?
Bu olsa olsa, sünnetsiz Ehl-i Sünnet olur!
Ne tür bir Ehl-i Sünnetsiniz ki, Yezid’leri bile kuşatan en temel “idareciye itaat” görüşünüz, Rasulullah’ın mübarek ve emin belde diye ilan ettiği Şam yöresinde tezgahlanan isyanı, iç savaşı ve suikastları engelleyecek yerde; kışkırtıyor, yakıyor, yıkıyor!
Bu Haçlı oyununu görmek gerekmez mi?
Etrafa bir bakın, kim kaldı Allah aşkına… Bir tek Prof. Dr. Haydar Baş bey bu ateşi söndürmeye, bölgedeki kardeş katliamlarını önlemeye, yüce milletimiz başta olmak üzere cümle Mü’minlerin tevhidini ve birliğini temin etmeye çabalıyor!
Şam yönetimini sevmeyebilirsiniz, icraatlarını beğenmeyebilirsiniz, hatta kendi perspektifinizden “zalim” olarak da görebilirsiniz!
Lakin şu mübarek Ramazan ikliminde külahınızı önünüze koymalısınız…
Sizi de sevmeyenler var, sizin de icraatlarınızı beğenmeyenler var, sizi de zalim olarak görenler var!
Her sevmeyen, sevmediklerini kalleşçe suikastlere maruz bırakır, demokrasi ve insan hakları mavalıyla böylesi suikastlere yeltenir, bunlara göz yumulur veya zevklenilirse; o vatan, o bölge kan çanağına dönmez mi?! Buna can mı dayanır?!
Buna demokrasi denmez, demokrasi getirmek denmez; dense dense sadizm denir, katliam ve kalleşçe terör denir.
Hepimiz, PKK’nın terör eylemlerinden yakınmıyor muyuz, yüreklerimiz dağlanmıyor mu?
Yoksa yüreklerimizi mi kaybettik!
Bu ne hal… Türkiye’de demokratik açılım adına PKK terörist başlarıyla buluş-konuş, o da vatan evladını avlamayı sürdürsün; Suriye’de de PKK benzeri isyancılara destek sağla, onlar da gün ortası kalleşçe suikastler yapsın, ölüm kussun… Bu hangi yüreğe, hangi imana, hangi İslam’a, hangi demokrasiye, hangi insanlığa sığar!
Bölgede PKK terörüne demokratik kucak açanlar, Suriye’deki iç savaş ve kalleşçe suikastlerden zevklenmeye, kahramanlık öyküleri üretmeye başladılar… Hitler bile bu kadar ileride değildi!
Şu Ramazan ikliminde yüreklerimizi bir kez daha kontrol edelim; kendimize gelelim, iman ve iz’anımızı tazeleyelim… Belki Allah yüzümüze bakar; aksi halde elleri veya dilleri bu kanlara bulaşanlar iflah olmaz!