Çocuklarımız acımasızca örselenirken dün, 20 Kasım Çocuk Hakları Günü'nü kutladık!
1995 yılında imzalayarak kabul ettiğimiz 1989 tarihli Uluslararası Çocuk Haklarına Dair Sözleşme şunları söylemektedir:
* Dünya üzerinde yaşayan, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.
* Devlet, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul eder.
* Devlet. Çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterir.
* Devlet, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun, kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özeni göstererek tanır.
* Devlet, çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul eder.
Sözleşmede yer alan bu hakları görünce, masal dünyasında mıyız, diye sormadan edemiyoruz. Birleşmiş Milletler'in (BM) kaleme aldığı hakların altına imza atan o "medeni" ülkeler, göç yollarında cesedi sahile vuran çocuklar, örneğin Aylan bebek, karşısında bile insafa gelmeleri şöyle dursun, dünyaya sığamayan mültecilere kapılarını kapatmışlar, kalın duvarlar örerek dikenli teller çekmişlerdir.
Çocuklar kimin umurunda? Törelerin ve sokakların dünyasında yaşayan ve sayıları giderek artan milyonlarca çocuk, BM'in çocuklar için yazdığı masallar dünyasından habersiz, çalınmış geleceklerini arayıp durmaktadır. Bu hazin tablonun adı "kayıp nesiller" olabilir mi… Ne dersiniz?
Dünyada yoksulluk, çatışma veya cinsel ayrımcılık tehdidi altında yaşayan çocukların sayısı 1 milyar 200 milyon. Çocuklara yardım eden kuruluş Save the Children örgütünün raporuna göre 153 milyon çocuk ise her gününü bu üç tehdit altında geçiriyor.
Ülkemizde, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, yazık ki acı ve sıkıntılar içinde yaşam sürmek zorunda olan, kapasitelerinden çok büyük ağırlıkların altında ezilen çocuklar var. Bunları görmezden gelerek yaşamak, onursuzluk gibi geliyor insana. Hasta ve sakat çocuklar, kimsesiz çocuklar ve sokakta yaşayan çocuklar, tiner çekenler, aile ve toplum tarafından kötü muameleye tabi tutulan çocuklar ve yargılama öncesi işkence görenler…
Bir de hapishanelerin mecburi misafirleri var; mahpus annelerin çocukları. Çocuğun anne ile geliştirmesi gereken bağlanma ve güven duygusu, anneden zorla ayrılmasından doğabilecek travmalar, çocuğun anne yanında kalmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Ancak hapishane koşulları, çocukların bedensel, ruhsal, sosyal, duygusal ve dil gelişimi açısından yetersiz ve uygunsuzdur.
TV dizilerinde ve reklam filmlerinde rol alan, setlerde saatlerce, günlerce tutulan kundaktaki çocuktan her yaşa uzanan "oyuncu" çocuklar ise ayrı bir konudur.
"Kamu yararı" kavramı gibi "çocuk yararı" kavramını öne çıkarmalıyız.
Sonuç olarak hepimiz, bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundayız!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023