IMF politikaları, Türkiye ekonomisini her geçen gün daha fazla dar boğaza itmektedir. Bunun sonucu da iflastır.
Bu yazımızda IMF'nin bize dayattığı yanlış döviz politikalarından bahsedeceğiz.
Serbest ekonomi bahanesiyle dalgalı kur politikasına geçtik ve ülke içerisinde dövizin dolaşımını serbest bıraktık. Merkez bankasının piyasaya TL sürmesini de yasakladık. Şimdi bu ne demektir inceleyelim.
Milletimizin paraya ihtiyacı var, TL değil, döviz verdik. Halbuki TL ile işlerini çok rahat görebilirdi ve Merkez Bankası gerekli durumlarda piyasaya TL sürerek piyasayı rahatlatabilirdi.
TL' ye güven kalmadığından hem ithal ürünler, hem de yerli ürünler dövize endekslendi.
Ev satışları ve kiraları, arsa, bina satışları dövize endekslendi.
Ülkenin dört bir yanında dövizle alışveriş artık normal bir hadise oldu.
Kamu kurumları arasındaki borçlar dövize endekslendi ve iki kamu kuruluşu arasındaki borcu ödemek için bile dışarıdan döviz borç alır noktaya geldik.
Kısaca hem üretimimizin, hem de emeğimizin karşılığı döviz oldu.
Esasen bu çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü yaşamın her noktasında dövize endeksli bir toplumda hem ülkenizi, hem de milletinizin her bir ferdini birebir dışarıya bağımlı hale getirmiş oluyorsunuz.
Dalgalı kur politikasında da dövizin gerçek değerini belirleyen ne devlet, ne de yerli sermaye grupları. Türkiye'nin döviz konusunda kalbi olan Tahtakale' de günlük işlem hacmi 200-250 milyon dolar civarında. HSBC ve City Bank 'ın günlük işlem hacimleri ise 1-1,5 milyar dolara kadar çıkabiliyor. Şimdi dolar kurunu ve buna bağlı ülkenin ekonomik gidişatını kim belirliyor siz söyleyin?
Yabancı sermaye Türkiye'de istediği gibi oynayabiliyor. Para oyunlarıyla emeğimizi ve üretimimizi bir anda yok edebiliyorlar. İşleriniz yolundayken bir anda iflas edebiliyorsunuz. Maliyet hesabı yapamıyorsunuz. Yaptığınız hesapların tutma garantisi olmadığından bir anda zarar ediveriyorsunuz. Çünkü adından da belli dalgalı kur, ne olacağı belli olmaz ve üstelik ipin ucu yabancıların elinde.
Yabancılar, kendisine maliyeti yok denecek kadar az olan döviziyle geliyor, senin büyük gayretlerle kurduğun şirketlerini kolaylıkla satın alabiliyorlar. Şehit kanlarıyla sahip olduğun toprağını, hem de en güzel yerlerini satın alabiliyorlar -nasıl olsa hükümetimiz yasal engelleri de kaldırdı-. Bu parayı emeği ile de kazanmadıklarından dolayı -sadece basmak için emek harcanıyor- arsalara, evlere bire on verebiliyorlar.
Şimdi anlıyor musunuz IMF'nin "Türkiye ekonomisi iyiye gidiyor" açıklamalarını yapmasını? Yolunacak kaz varken adam seni niye rahat bıraksın? Yolabildiği kadar yolacaktır.
Karanlığı fazlaca tasvir, ümitleri yok eder. Gelin herkes gibi yapmayalım ve karanlığa mum yakma erdemini gösterelim.
Çözüm tabii ki Türkiye'nin içerisinde. Okyanus ötesinden gelen çözümler(!) bizi daha fazla karanlığa götürür.
Türkiye'nin meselelerine en gerçekçi yaklaşımı gösteren, proje ve çözüm adamı Prof. Dr Haydar Baş' a kulak verelim.
Bakın Prof. Dr. Haydar Baş Bey' in Milli Ekonomi Modelinde nasıl bir döviz politikası düşünülüyor?
"Dalgalı kur Türk Milleti'nin emeğini ve üretimini ucuza getirmek, yabancı sermaye sahiplerine emeği ve üretimi peşkeş çekmektir. Bu sebeple, projemiz hayata geçirildiğinde dalgalı kur politikasına son verilecektir.
Sabit kur politikasına geçilecek, ihracatta yerli mamullerin pazarlanmasında zarar eden kesime devlet desteği verilerek, bu zararın önüne geçilecek, karşılıksız teşvik kredileriyle ihracat arttırılacaktır.
Sabit kura geçerken bir defaya mahsus olmak üzere devletin dış borçlarını ödemek için döviz alımı yapılacak, vatandaş kazansın diye mevcut kurun üzerinde % 30 karla vatandaş dövizini devlete satacaktır. Bu uygulama sadece bir ay gibi kısa bir dönemde uygulanarak dış borçlarımızın tamamı zamanı gelmeden ödenmiş olacaktır ve bu borçların faiz yükünden devlet kurtulmuş olacaktır."
Milli Ekonomi Modelinin bu döviz politikasıyla artık TL hakkettiği yere yerleşiyor ve yabancıların ülkemizde para oyunlarıyla istedikleri gibi at koşturmalarına engel olunuyor, hem de dövize endeksli bütün borçlarımız da ödenerek.
Bugün hiçbir gelişmiş ülkede dalgalı kur politikası uygulanmamaktadır. Dalgalı kur, sömürge olan manda ve himaye altındaki devletlere, onu sömürmek isteyenler tarafından uygulanan bir politikadır.
Derhal bağımsız bir iktisadi yapılanmaya ihtiyacımız var, hiçbir millet gelecek nesillerine ipotek altında bir ülke teslim etmek istemez.
Bu yazımızda IMF'nin bize dayattığı yanlış döviz politikalarından bahsedeceğiz.
Serbest ekonomi bahanesiyle dalgalı kur politikasına geçtik ve ülke içerisinde dövizin dolaşımını serbest bıraktık. Merkez bankasının piyasaya TL sürmesini de yasakladık. Şimdi bu ne demektir inceleyelim.
Milletimizin paraya ihtiyacı var, TL değil, döviz verdik. Halbuki TL ile işlerini çok rahat görebilirdi ve Merkez Bankası gerekli durumlarda piyasaya TL sürerek piyasayı rahatlatabilirdi.
TL' ye güven kalmadığından hem ithal ürünler, hem de yerli ürünler dövize endekslendi.
Ev satışları ve kiraları, arsa, bina satışları dövize endekslendi.
Ülkenin dört bir yanında dövizle alışveriş artık normal bir hadise oldu.
Kamu kurumları arasındaki borçlar dövize endekslendi ve iki kamu kuruluşu arasındaki borcu ödemek için bile dışarıdan döviz borç alır noktaya geldik.
Kısaca hem üretimimizin, hem de emeğimizin karşılığı döviz oldu.
Esasen bu çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü yaşamın her noktasında dövize endeksli bir toplumda hem ülkenizi, hem de milletinizin her bir ferdini birebir dışarıya bağımlı hale getirmiş oluyorsunuz.
Dalgalı kur politikasında da dövizin gerçek değerini belirleyen ne devlet, ne de yerli sermaye grupları. Türkiye'nin döviz konusunda kalbi olan Tahtakale' de günlük işlem hacmi 200-250 milyon dolar civarında. HSBC ve City Bank 'ın günlük işlem hacimleri ise 1-1,5 milyar dolara kadar çıkabiliyor. Şimdi dolar kurunu ve buna bağlı ülkenin ekonomik gidişatını kim belirliyor siz söyleyin?
Yabancı sermaye Türkiye'de istediği gibi oynayabiliyor. Para oyunlarıyla emeğimizi ve üretimimizi bir anda yok edebiliyorlar. İşleriniz yolundayken bir anda iflas edebiliyorsunuz. Maliyet hesabı yapamıyorsunuz. Yaptığınız hesapların tutma garantisi olmadığından bir anda zarar ediveriyorsunuz. Çünkü adından da belli dalgalı kur, ne olacağı belli olmaz ve üstelik ipin ucu yabancıların elinde.
Yabancılar, kendisine maliyeti yok denecek kadar az olan döviziyle geliyor, senin büyük gayretlerle kurduğun şirketlerini kolaylıkla satın alabiliyorlar. Şehit kanlarıyla sahip olduğun toprağını, hem de en güzel yerlerini satın alabiliyorlar -nasıl olsa hükümetimiz yasal engelleri de kaldırdı-. Bu parayı emeği ile de kazanmadıklarından dolayı -sadece basmak için emek harcanıyor- arsalara, evlere bire on verebiliyorlar.
Şimdi anlıyor musunuz IMF'nin "Türkiye ekonomisi iyiye gidiyor" açıklamalarını yapmasını? Yolunacak kaz varken adam seni niye rahat bıraksın? Yolabildiği kadar yolacaktır.
Karanlığı fazlaca tasvir, ümitleri yok eder. Gelin herkes gibi yapmayalım ve karanlığa mum yakma erdemini gösterelim.
Çözüm tabii ki Türkiye'nin içerisinde. Okyanus ötesinden gelen çözümler(!) bizi daha fazla karanlığa götürür.
Türkiye'nin meselelerine en gerçekçi yaklaşımı gösteren, proje ve çözüm adamı Prof. Dr Haydar Baş' a kulak verelim.
Bakın Prof. Dr. Haydar Baş Bey' in Milli Ekonomi Modelinde nasıl bir döviz politikası düşünülüyor?
"Dalgalı kur Türk Milleti'nin emeğini ve üretimini ucuza getirmek, yabancı sermaye sahiplerine emeği ve üretimi peşkeş çekmektir. Bu sebeple, projemiz hayata geçirildiğinde dalgalı kur politikasına son verilecektir.
Sabit kur politikasına geçilecek, ihracatta yerli mamullerin pazarlanmasında zarar eden kesime devlet desteği verilerek, bu zararın önüne geçilecek, karşılıksız teşvik kredileriyle ihracat arttırılacaktır.
Sabit kura geçerken bir defaya mahsus olmak üzere devletin dış borçlarını ödemek için döviz alımı yapılacak, vatandaş kazansın diye mevcut kurun üzerinde % 30 karla vatandaş dövizini devlete satacaktır. Bu uygulama sadece bir ay gibi kısa bir dönemde uygulanarak dış borçlarımızın tamamı zamanı gelmeden ödenmiş olacaktır ve bu borçların faiz yükünden devlet kurtulmuş olacaktır."
Milli Ekonomi Modelinin bu döviz politikasıyla artık TL hakkettiği yere yerleşiyor ve yabancıların ülkemizde para oyunlarıyla istedikleri gibi at koşturmalarına engel olunuyor, hem de dövize endeksli bütün borçlarımız da ödenerek.
Bugün hiçbir gelişmiş ülkede dalgalı kur politikası uygulanmamaktadır. Dalgalı kur, sömürge olan manda ve himaye altındaki devletlere, onu sömürmek isteyenler tarafından uygulanan bir politikadır.
Derhal bağımsız bir iktisadi yapılanmaya ihtiyacımız var, hiçbir millet gelecek nesillerine ipotek altında bir ülke teslim etmek istemez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025