AB ülkelerinde gurbetçi olan vatandaşlarımız haykırıyorlar, "Kendi problemlerini çözemeyen Avrupa'ya niçin dahil olmak istiyorsunuz" diye.Evet, daha medeniyet olmayı başaramamış, ya da medeniyetsizliği medeniyet diye dünyaya yutturma gayretinde olan Batı'nın debelenip durduğu bir çok çıkmazı var.Tabii ki, sisteminin merkezine maddeyi yerleştiren bir anlayışın, insanı yerleştiren bir anlayış gibi muvaffak olması beklenemez. Çünkü işin doğasında, merkezde insan var ve onun fıtratından hareketle üretilen modeller ancak olması gerekeni ortaya koyar.Batılı bir düşünür, "Batı her şeyi insan için yaptı, ama bir şeyi ihmal etti. O da insan" diyerek Batı'nın çıkmazını özetlemiştir.Batı anlayışının temelinde "benlik duygusu"nun ön plana çıktığını görüyoruz. "İnsan insanın kurdudur", ya da "Gayeye ulaşmada her yol mubahtır" gibi Batı sisteminin temelini oluşturan ifadeler, bu benlik duygusunun bir neticesidir.Bu benlik duygusu ekonomik görüşlerine de hakimdir. Ekonomiyi "Sınırlı kaynaklarla, sınırsız ihtiyaçları karşılamak" olarak tanımlarlar.Böylece Batı insanı için aslolan kendi rahatıdır, kendi ihtiyaçlarını bir şekilde karşılamaktır. Kendi rahatını temin etmek, ihtiyaçlarını karşılamak için de sınırlı olarak tanımladığı kaynakların kendi elinde olmasını ister. İşgal eder, sömürür, öldürür, aç bırakır, kandırır? kendisine göre mubah olan, esasen tam bir zulüm olan her yolu uygular. Gaye kendi yaşamını garanti altına almaktır.Sonuçta bugünkü manzara ortaya çıkar. Bir grup Batılı dünyanın bütün üretimlerinden, kaynaklarından maksimum düzeyde istifade ederken, geride kalan ve çoğunluğu oluşturan insanlar ise sefil olarak hayat sürmeye çalışırlar.Yani bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul.Batı'nın dini hayatı da benlik duygusunun etkisi altındadır. Batı insanı her geçen gün dininden kopmasına rağmen, dindar gözükmeye çalışır. Çünkü din, onlar için dünyevi gayelerine ulaşmak için sadece bir araçtır. Onu kullanarak sömürecekleri ülkelerdeki insanların direncini kırmaya çalışırlar. Dini gösterip, ellerindeki pamuğu, petrolü, hatta topraklarını alırlar. Din anlayışı da insan merkezli olmaktan çıkmış, maddi menfaatler hakim olmuştur.Batı bu tutumuyla kendi kendini bitirmektedir. Çünkü zulümle payidar olunmaz. Gerçeği ne kadar gizlerseniz gizleyin, gün yüzüne mutlaka çıkacaktır.Benlik duygusu, bütün kaynakları ele geçirme arzusu, geçici bir süre için sizi huzurluymuş gibi yapabilir, ama bu aldatıcıdır.Kalıcı olan, insanları ezerek, sömürerek varolmak değil, onları yücelterek yücelmektir. Medeniyet budur, insanlık budur.Türk-İslam medeniyeti bunun en güzel örneğidir. Türk milleti bulunduğu bütün coğrafyalarda adaleti, sevgiyi, insanlığı doya doya yaşatmıştır. Zulüm yapmamıştır, aldığından fazlasını vermiştir. Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye bir nasihati vardır: "Milleti yaşat ki devlet yaşasın". Türk milleti bu nasihatten hareketle merkeze insanı oturtmuştur. Madde, para, devlet? kısaca dünyada varolan her şey insan içindir. Bereket paylaşmaktadır. Her şey paylaştıkça çoğalır. Devlet, baba gibidir. İmkanı olanın önünü açar, olmayana ise bakar. Ceza hak edene hak ettiği kadarıyla verilir. Öyle bir saygı ve sevgi oluşur ki, o toplumda suçlu zaten barınamaz. Herkes birbirinin elinden tutar. İnsanlar "Birlikten kuvvet doğar" anlayışını doya doya yaşar.Yanlış anlaşılmasın, ben bir hayal ülkesinden bahsetmiyorum. Bu anlattıklarımın Türk milletinin tarihinde örnekleri mevcuttur.Ne zaman ki biz bu gerçek medeniyetten yüz çevirip Batı'nın kokuşmuş kültürüne hayran olduk, işte o zaman elimizdeki bütün bu değerleri yitirdik.Batı'nın kendisine faydası olmayan projelerini bir çözüm zannedip, kendi doğrularımızı bir kenara attık. Bakın Gazi Mustafa Kemal, 6 Mart 1922'de TBMM'de yaptığı konuşmada neler söylüyor: "Efendiler! Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklâl vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir."Evet, "Hangi istiklâl vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?". Kulağımıza küpe yapmamız gereken bir söz.Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof Dr. Haydar Baş ise Batı'daki çözüm arayışları için -çözümsüzlük bataklığına gömülmek de diyebiliriz" bakın neler diyor: "AB; 5 bin yıllık Türk tarihinin, 15 asırlık İslam medeniyetimizin ve 80 yıllık laik demokratik cumhuriyetimizin haçlı mezarlığına gömülmesidir. Milli egemenliğimizin yabancılara devredilmesidir."Bir tarafta bizi daha da çözümsüzlüğe itecek, bize Sevr'den de öteye taşıyacak bir AB serabı, diğer taraftan bizi bütün dünyanın efendisi yapacak, dünyaya gerçek adaleti ve sevgiyi getirecek bir medeniyet anlayışı.Artık kendimize dönmeli, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalı ve yeniden tarih yazmalıyız.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türk’ün düşmanı, Kürt’ün katili ile ‘barış süreci’ / 18.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025