AKP hükümeti, her yeni ekonomik program açıkladığında temel hedeflerinin enflasyonla mücadele olduğunu vurguluyor. Hatta son Orta Vadeli Programda (OVP), enflasyonu tek haneye düşürmek iddiasında bile bulundular. Uyguladıkları ithalata ve borca dayalı ekonomik sistemde, dolar kuru, faiz ve mazot fiyatlarının ciddi bir oranda artacağını öngörerek enflasyonu nasıl düşürecekler gerçekten merak konusu.
Ateşe atlarken, donmak gibi bir şey! Yani o kadar gerçekçi!
Enflasyon artışında en fazla etkiye sahip ürünlerin başında şüphesiz tarım ve gıda ürünleri geliyor. Tarımsal üretimde ithalata bağımlılık yüksek maliyetlere neden olurken, mazot zamları, vergi artışları ve aracılık sistemi de tarladan sofraya ürünlerin 5-6 kat hatta bazı ürünlerde 8 kat daha pahalı gelmesine neden oluyor.
Çiftçilerle konuştuğunuzda, maliyetlerdeki artıştan, alım fiyatının düşüklüğünden, tüccarın insafına bırakılmaktan, doğal afetlerin verdiği zarardan ve de desteklerin azlığından şikayet ediyorlar. Kısaca, çiftçilerimiz tarım üretiminin her aşamasında ciddi sorunlar yaşıyor ve bu sorunların aşılması konusunda kendisini yalnız hissediyor, devletin gücünü, desteğini arkasında göremiyor.
Bu büyük bir sorun; çünkü tarım üretimindeki en büyük problem, geleceğe dair umutların yitirilmesi, tarımda bir gelecek görmemektir. Böyle bir durumda gençler asla tarıma yanaşmazlar, tarım üretiminde yaş ortalaması sürekli yükselir, çiftçilerimiz tarımdan uzaklaşır, toprağa küser.
İşte Türkiye, AKP'nin yanlış tarım politikalarıyla bugün bunu yaşıyor.
Tarıma desteklerin yetersizliğinden bahsettik; bakın, hükümet çiftçilere 2023 yılının tarım desteklerini daha yeni açıkladı. Dikkat ederseniz ekimi başlanan 2024 yılının destekleri değil, hasadı yapılmış olan 2023 yılının destekleri… Destekler üretimden sonra, tabiri caizse iş işten geçtikten veriliyor. O da destek olsa…
Mazot bu yıl seçimlerden sonra yüzde 115 zamlandı; verilen destek zaten yetersizdi, buna rağmen destek miktarı yüzde 37 arttı. İşin garip tarafı, yem bitkilerine mazot desteği hiç artırılmadı. Hayvancılık zaten ciddi kan kaybında, ülkemizde büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısında azalma yaşanıyor, buna rağmen yem bitkilerine destek artırılmıyor. Hükümetin mantığını anlamak gerçekten zor.
TÜİK'in ağustos verilerine göre, tarımda üretici maliyeti (tarım-ÜFE) bir yılda yüzde 76,35 arttı. Destekler TÜİK'in verileriyle bile uyumlu değil.
Son üç aydır sürekli zamlanan ve son dönemde çiftçiyi oldukça zorlayan temel girdilerden gübrede de hiçbir destek artışı yapılmaması dikkat çekti.
Gübre fiyatları 2021'de Anadolu'da ekilebilir arazi fiyatlarını sollayarak gündem olmuştu. O dönem TZD Genel Başkanı olan Hüseyin Demirtaş, "Bir ton gübre parasına İç Anadolu'da üç dönüm arazi alınabilir hale gelindi" demişti.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez desteklerdeki bu yetersizliği şu cümlelerle eleştirdi:
"Girdi maliyetlerindeki artış oranları ortadayken, verilen desteklerin bu artışların altında kalması, çiftçiye 'Ekme, alandan çekil' demektir."
"Yem bitkilerinde geçen yılki mazot desteğini hiç artırmamak, 'Bu bitkilerin ekilmesini istemiyoruz, hayvancılığı geliştirmeyeceğiz' demektir."
"Geç destek, destek değildir. Yetersiz destek üretimi yönlendirmez."
"Tarıma yönelik uygulanan bu ve benzeri kararlar gelecek yıllarda tarımdan kopuşu hızlandıracak. Bu durum çiftçiye alandan uzaklaştırır, kendimize yeterlilik sorununu da çözmez. Üretim sorunu çözülmeden tüketim sorunu çözülemez, gıda enflasyonu artarak devam eder."
Diğer önemli bir husus ise, geç açıklanan bu son derece yetersiz desteklerin sadece Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) kayıtlı çiftçilere veriliyor olması. Milyonlarca çiftçimiz ise değişik nedenlerle ÇKS'ye üye olamadıkları için, bilfiil tarımla uğraşmalarına, ülkemiz adına katma değer üretmelerine rağmen bu geç ve yetersiz destekleri bile alamıyorlar.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar da desteklerin tüm çiftçilere üretim öncesi verilmesi gerektiğini vurguluyor: "Ülkenin önemli temel ürünlerinden olan ve Türkiye'deki ekiliş alanlarının yüzde 40'tan fazlasını kapsayan buğday, arpa ve kırmızı mercimekte ekime kısa süre sonra başlanacak. Üreticiler, gübrenin yaklaşık yüzde 50'sini, tarımda toplam kullanılan mazotun yüzde 25'ini bu dönemde kullanıyor. 2023-2024 ekim dönemi öncesi üreticilerin desteklenmesi gerekiyor. En ucuz üretim sürdürülebilir üretimdir, sürdürülebilir üretim için de üreticilerimizin yeterli girdi temin etmesi ve alın terinin karşılığını alması gereklidir. Ekim ayında verilecek mazot ve gübre destekleri bir an önce artırılarak verilmeli, sezona başlayan üreticilerimizin önü açılmalıdır. Aksi takdirde üreticilerimizin üretme isteği ve tüketicilerimizin gıdaya erişimi açısından zor günler bizi bekliyor."
AB ve ABD güdümlü tarım politikalarını uygulayan hükümetin bu çağrılara cevap vermesi mümkün gözükmüyor. Uyguladıkları kapitalist sistem buna müsaade etmiyor. BTP lideri Hüseyin Baş'ın dediği gibi bu sorunun da çözümü için ekonomik sistemin değişmesi lazım ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde bulunan tarım politikalarının acilen uygulanması lazım.
Modelde bulunan avans sistemi, ürün alım garantisi, ürün alım fiyatını çiftçilerin belirlemesi, mazottaki dolaylı vergilerin kaldırılması ve daha nice proje çiftçilerin sorunlarına en güzel çözüm olacaktır.
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024