Hain darbe girişiminden sonra Türk siyasetinin yapması gereken en acil ve an hayati iş, tam bir basiret ve akl-ı selim ile otokritiktir, nefs muhasebesidir.
Darbe girişimin yerli taşeronu FETÖ ve küresel ölçekteki aktörleri hususunda siyaset erkanı, "çok yanıldık, fena kandırıldık, Allah ve milletimiz bizi affetsin" derken; hiç kimse pişkinliğe vurmasın.
İktidar kendi kendine yanılmadı ki?
İktidarın ve devlet çarkının bizzat içinde olanlar, yanında-yakınında duranlar ve etrafını kuşatanların istisnasız hepsinin, bu aldanma ve yanılmada ağır veballeri var.
MİT'ten TSK'ya, Emniyet'ten STK'ya, Diyanet'ten cemaatlere kadar maalesef herkes ve her kesim, FETÖ güruhu hususunda siyaseti ve toplumu yanlışlara sürüklediler.
Siyasete yanlış yaptıran masum yüzlü cemaat yaverleri bunlar!
FETÖ hususunda somut tehditleri setrettiler, apaçık yanlışları doğru diye yutturdular, aldananları aldattılar, yanılanları yanıttılar.
El birlik millete zokayı yutturdular.
Sadece siyaset değil; siyasetten önce asıl bütün bu kesimlerinvicdan ve iman muhasebesi yapmaları gerekmektedir? Hiç kimsenin pişkinlikle kendini yaşanan ağır tablonun vebalinden sıyırma lüksü ve hakkı yoktur.
Siyasetin ve devletin gözlerini perdeleyen bu kesimlerin büyük çoğunluğu, FETÖ'nün yanlış ve batıl işlerinin bilfiil ortakçılarıdır. Bu hizmetlerine karşılık FETÖ'dan yemlenmişlerdir.
Sadece FETÖ konusunda değil; Amerika'nın BOP namlı işgal projesine stratejik ortaklıktan Medeniyetler İttifakı yalanında misyon üstlenilmesine, Barzani öncülüğünde Büyük İsrail eksenli bölgesel Kürdistan oluşumundan terör örgütü ile aylarca aynı masanın etrafında pazarlıkların sürdürülmesine, Libya'nın İzmir üzerinden vurulmasından Suriye'de kirli iç savaş çıkartılmasına ve Rus savaş uçaklarının düşürülmesine, özelleştirme furyasından dinlerarasıdiyalog fitnesine kadar en hayati hususlarda siyaseti yanılttılar, devletin gözünü kör ettiler, gerçekleri setrederek topyekun bir otomatik aldatmayı becerdiler.
Bu süreçte gözü, gönlü, aklı ve basireti açık, yanıltılamayan ve aldatılamayan tek lider Prof. Dr. Haydar Baş, kadrosu ve onu can kulağıyla dinleyen vatandaşlarımızdır.
Prof. Dr. Baş ve kadrosu, sadece yanıltılamayan tek kesim değil; FETÖ ve sair devlet ve milletimizi hedef alan dahilî ve haricî her türlü yıkıcı faaliyetlere karşı toplumu uyaran, tehditleri yıllar öncesinden haber veren ve çözümler sunan yegane kadrodur.
Dolayısıyla bugün Türkiye'nin varoluş-yokoluş sınavından geçtiği bu kavşakta; siyaset ve devlet erkanının aklına, ilmine, irfanına, öngörüsüne ve adaletine güvenip danışabileceği tek sağlam ve yegane güvenilir adres Prof. Dr. Baş'tır.
Yıllarca siyaset ve devlet erkanının gözünü perdeleyin aldatan ve yanıltanlar, şimdilerde dünden çok daha vahim bir pişkinlik ve işgüzarlıkla akıl veriyorlar, devleti ve milleti "milli oluş ve milli birlik"ten gayrı adreslere sürüklüyorlar.
Canına kastedilen siyaset ve millet evladını, can pazarının yaşandığı darbe girişimi sürecinin zorluğunu fırsata çevirerek adaletten, milli birlikten, milli ekonomiden, milli diplomasiden ve akl-ı selim adımlar atmaktan savurmaya çalışıyorlar. Düne kadar yanıltanlar, bugün çok daha vahim bir yanıltma tezgahını yürütüyorlar.
Siyaset ve devlet erkanımızın en çok dikkat etmesi gereken tehdit budur. Bu can yoldaşı gibi görünen yeni aldatıcı yaverlerin oyunlarını boşa çıkarmanın yolu, Prof. Dr. Haydar Baş'a candan kulak vermektir.
Darbe girişimin yerli taşeronu FETÖ ve küresel ölçekteki aktörleri hususunda siyaset erkanı, "çok yanıldık, fena kandırıldık, Allah ve milletimiz bizi affetsin" derken; hiç kimse pişkinliğe vurmasın.
İktidar kendi kendine yanılmadı ki?
İktidarın ve devlet çarkının bizzat içinde olanlar, yanında-yakınında duranlar ve etrafını kuşatanların istisnasız hepsinin, bu aldanma ve yanılmada ağır veballeri var.
MİT'ten TSK'ya, Emniyet'ten STK'ya, Diyanet'ten cemaatlere kadar maalesef herkes ve her kesim, FETÖ güruhu hususunda siyaseti ve toplumu yanlışlara sürüklediler.
Siyasete yanlış yaptıran masum yüzlü cemaat yaverleri bunlar!
FETÖ hususunda somut tehditleri setrettiler, apaçık yanlışları doğru diye yutturdular, aldananları aldattılar, yanılanları yanıttılar.
El birlik millete zokayı yutturdular.
Sadece siyaset değil; siyasetten önce asıl bütün bu kesimlerinvicdan ve iman muhasebesi yapmaları gerekmektedir? Hiç kimsenin pişkinlikle kendini yaşanan ağır tablonun vebalinden sıyırma lüksü ve hakkı yoktur.
Siyasetin ve devletin gözlerini perdeleyen bu kesimlerin büyük çoğunluğu, FETÖ'nün yanlış ve batıl işlerinin bilfiil ortakçılarıdır. Bu hizmetlerine karşılık FETÖ'dan yemlenmişlerdir.
Sadece FETÖ konusunda değil; Amerika'nın BOP namlı işgal projesine stratejik ortaklıktan Medeniyetler İttifakı yalanında misyon üstlenilmesine, Barzani öncülüğünde Büyük İsrail eksenli bölgesel Kürdistan oluşumundan terör örgütü ile aylarca aynı masanın etrafında pazarlıkların sürdürülmesine, Libya'nın İzmir üzerinden vurulmasından Suriye'de kirli iç savaş çıkartılmasına ve Rus savaş uçaklarının düşürülmesine, özelleştirme furyasından dinlerarasıdiyalog fitnesine kadar en hayati hususlarda siyaseti yanılttılar, devletin gözünü kör ettiler, gerçekleri setrederek topyekun bir otomatik aldatmayı becerdiler.
Bu süreçte gözü, gönlü, aklı ve basireti açık, yanıltılamayan ve aldatılamayan tek lider Prof. Dr. Haydar Baş, kadrosu ve onu can kulağıyla dinleyen vatandaşlarımızdır.
Prof. Dr. Baş ve kadrosu, sadece yanıltılamayan tek kesim değil; FETÖ ve sair devlet ve milletimizi hedef alan dahilî ve haricî her türlü yıkıcı faaliyetlere karşı toplumu uyaran, tehditleri yıllar öncesinden haber veren ve çözümler sunan yegane kadrodur.
Dolayısıyla bugün Türkiye'nin varoluş-yokoluş sınavından geçtiği bu kavşakta; siyaset ve devlet erkanının aklına, ilmine, irfanına, öngörüsüne ve adaletine güvenip danışabileceği tek sağlam ve yegane güvenilir adres Prof. Dr. Baş'tır.
Yıllarca siyaset ve devlet erkanının gözünü perdeleyin aldatan ve yanıltanlar, şimdilerde dünden çok daha vahim bir pişkinlik ve işgüzarlıkla akıl veriyorlar, devleti ve milleti "milli oluş ve milli birlik"ten gayrı adreslere sürüklüyorlar.
Canına kastedilen siyaset ve millet evladını, can pazarının yaşandığı darbe girişimi sürecinin zorluğunu fırsata çevirerek adaletten, milli birlikten, milli ekonomiden, milli diplomasiden ve akl-ı selim adımlar atmaktan savurmaya çalışıyorlar. Düne kadar yanıltanlar, bugün çok daha vahim bir yanıltma tezgahını yürütüyorlar.
Siyaset ve devlet erkanımızın en çok dikkat etmesi gereken tehdit budur. Bu can yoldaşı gibi görünen yeni aldatıcı yaverlerin oyunlarını boşa çıkarmanın yolu, Prof. Dr. Haydar Baş'a candan kulak vermektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019