Hocam vefat edeli üç ay oldu.
Nasıl bir boşluktayım… Hayatımın bütün alanını kuşatan bir insanın merkezden kaybolduğunu, her şeyin O'na doğru, o merkeze doğru hareket ettiğini düşündüğümde; nasıl bir karmaşanın meydana geldiğini anlatmak mümkün değil… Ruhen, mânen büyük bir karmaşa ve anlamsızlık içindeyim.
En küçük meselemizin bile O'na sorarak çözüldüğü bir ortamdan; hayatî meselelerimizin cevabının arandığı ama 'öyle mi olsun, böyle mi olsun' diye sorulduğu zaman cevabı verenden bir şey alamadığımız yahut da cevabı verenin soruyu sorandan daha yetkin olmadığı bir ortamda bulduk kendimizi.
Nasıl doldurmuş hayatı, hayatımızı bir insan… "Bu kadar da olmaz" dedirten şey meğer olmuş. Kaybedince anlıyor insan değerini yitirdiğinin…
Ruhumuzu sevgisiyle nasıl kuşatmış…
Nasıl en güvenilir insanı olmuş hayatımızın… Sadece benim değil, herkesin sığınılacak sığınağı, emanetini teslim edeceği emini olmuş…
Şimdi kendi yalnızlığımın içinde O'nu bulmaya, anıları gözümün önünde canlandırarak O'nu yaşamaya çalışıyorum; elem ve keder içinde…
Kimle teselli edeceğim kendimi…
Ne ile avutayım kendimi…
Sevgi açlığımı, hasret acımı kiminle dindireyim şimdi…
Feleğe küsemem.
Yaşlı gözlerimle kabrindeki çiçekleri sulasam, geçer mi kalbimin ufuneti…
Sevdiğin arkadaşlarını kucaklasam, gider mi hasretim… Yoksa onlardaki hasret bana sirayet eder de, benim hasretimi daha mı katmerleştirir…
Çocuklarından hangisiyle sohbet edeyim, Seni bulmak için; Ahmet'le mi, Mehmet'le mi, Hasan'la mı, Osman'la mı; hangisiyle?.. Onların mahcub, utangaç ve hüzün dolu gönüllerinde mi bulayım Seni?..
Mübarek annemizin başörtüsü ile sildiği gözyaşında mı…
Ardından yakılan ağıtlarda mı, gizlenen hıçkırıklarda mı, hüzünlü gözlerde mi…
Kimde bulayım, kimde?...
Televizyonda izlediğim sohbetlerinde mi, yazdığın kitaplarda mı, oturduğun mescidde mi?..
Yoksa sabah namazından sonra işrak vaktine kadar oturduğun, evin önünde soğuk altında beklediğimiz asmanın altında mı?..
Ruhumuzun Senin pak ruhuna karışmasını isteyemeyiz elbette. Ancak ruhumuzu, Senin ruhunun çekim alanının dışına çıkarmak istemiyoruz.
Hemcivar olmak istiyoruz Sana, komşun olmak istiyoruz Beytine… Ne olur kabul buyur, komşu eyle bizi Hânene… Dünyadaki gibi, hayatımızdaki gibi…
Kavuşmak için bizi yakan hasretinin dinmesi gerek. Bırak yaksın bu hasret bizi, taa haşre kadar… Bitmesin hasretimiz…
Ancak o zaman diri kalır ruhumuz, bedenimiz…
- 14 Nisan’ın ardından / 21.04.2022
- Nuh'un gemisi / 08.07.2021
- Hz. Ali’nin adaleti / 03.06.2021
- İnsan-ı Kamil / 27.05.2021
- ‘Ben yoksulluktan sararmıştım, Yoksulların derdi beni soldurdu’ / 25.05.2021
- İnsanın derdi / 24.05.2021
- Sosyal çürüme ve yozlaşma / 01.04.2021
- Salihlerin süsü / 29.03.2021
- İmam Zeynelâbidîn’in duası / 22.03.2021