İslam'a göre kamil insan; örnek insan, yüce insan, üstün insan demektir. Her şeyin kamili, kamil olmayanı olduğu gibi insanın da kamili ve gayri kamili vardır. Hem kusurlu hem de kusursuz insan vardır.
İnsan olarak hem içimizi ilgilendiren hem de dışımızı ilgilendiren iyi ve kötü hasletler vardır. Dışımızı ilgilendiren kötü hasletleri kabaca hırsızlık, darp, soygun, cinayet olarak nitelendirebiliriz. Yine dışımızı ilgilendiren iyi hasletleri ise yardımsever olmak, hayvanları, doğayı korumak, sosyal meselelerde duyarlı olmak olarak tanımlamak mümkündür.
İçimizi ilgilendiren iyi hasletler ise tevazu, cömertlik diğergamlık, başkalarının derdini dert edinmek vb. çoğaltabiliriz. İçimizi ilgilendiren kötü hasletlerse kaba hatlarıyla cimrilik, övülmesini istemek, gurur, kibir, kıskançlık gibi sıralamak mümkündür.
İnsanın dışını ilgilendiren kötü hasletlerin uygulanmasında caydırıcı dış etkenler vardır. Hırsızlık yaparsanız toplum sizi kınar, aileniz sizi ayıplar, suç işlediğinizden dolayı kanunlar sizi cezalandırır. Kısaca ailenin, toplumun ve yasaların sizin o fiili işlemek hususunda üzerinizde caydırıcı etkileri vardır. Fert bu kötü fiilleri işlemeyi düşünürken bütün bu sonuçları hesap ederek eylemini yapmaktan kaçınır. Yasa koyucular işlenilen suçların hapis ve hak mahrumiyetlerini koyarak suç oranlarını düşürmek için kafa yormakta, çareler aramaktadırlar.
İnsanın içini ilgilendiren kötü hasletlerin düzeltilmesi için elimizde bir mekanizma yoktur. Yani insan kalbinden geçen kötü duygulara, kendi öz benliğinden başkası tanık olmadığı için bu duyguların sebebi olan davranış ve eylemlerde bulunabilir. Kalbimizi ilgilendiren bu kötü hastalıklardan caydırıcı etki (dış etkenlerde olduğu gibi kınama, ayıplama, cezalandırma) söz konusu olmadığı için bunlardan sakınmak da, korunmak da zor olacaktır.
PEKİ, NEFSİMİZİN KÖTÜ HASTALIKLARINI NASIL TEDAVİ EDECEĞİZ?
Örneğin büyüklük taslamanın ruhsal bir hastalık olduğu ispatlanmıştır. Böyle bir insan gerçekten hastadır, ruhunda bir aksaklık vardır. Acaba böyle biri için eczanelerde tekebbürü / büyükleşmeyi tevazua / alçakgönüllülüğe dönüştürecek bir ilaç bulunur mu? Ki o kişi ilacı aldığında bu hastalığından derhal kurtulabilsin veya katı kalpli zalim birini yumuşak ve merhametli biri haline dönüştürebilecek bir iğne var mıdır?
İnsanda ruh ve beden ayrıdır.
Nefsin tezkiyesi ve tehzibini yaparak, ruhu karanlılardan, saplantılarından, hastalıklardan temizleyerek yapabiliriz bu tedaviyi.
Cenab-ı Hakk'ın isimlerinin bizim ruhumuz üzerinde olumlu tesirleri vardır. Her ismin insan üzerinde tecellisi vardır. Rad-28. ayette "Şunu bilin ki kalpler sadece ve sadece bir şeyle ıstırap ve çarpıntı ve rahatsızlıktan huzura kavuşur. Bu beşerin derdi bir şey vasıtasıyla sakinleşir! O da Hakk-ı zikretmektir." buyrulmaktadır.
Bu iş, öksüren insanın içtiği şurupla öksürüğünün geçmesi gibidir, insan bu işin nasıl olduğunu bilemez, bildiği şey ise öksürüğünün geçtiğidir. İçtiği ilacın bünyesinde hangi etkileşimi ve ameliyeler meydana getirdiğini bilmemekle beraber ağrısının, rahatsızlığının geçtiğini hisseder.
Allah (c.c)'ın isimlerinin de ruhumuz üzerinde olumlu etkilerini hissederiz. Ayette geçtiği şekliyle Cenab-ı Hakk'ı çokça zikretmek gerekli.
İkinci olarak Tövbe sûresi 119. ayette "Ey iman edenler Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun." buyrulmaktadır.
İyi insanlarla beraber olmak bir emirdir. Kimdir bu iyi insanlar. İnsan-ı Kamil dediğimiz insanlardır bunlar. Başta Resûlü Ekrem Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ve onun Hz. Ali efendimiz başta olmak üzere Ehl-i Beyt'i ve günümüzde onların temsilcisi durumunda olan Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdır kamil insanlar.
Onları tanımak, onlarla beraber olmak, onlarla yoldaş olmak onların yolundan gitmekle olur. Onlarla yoldaş olmak sadece onlara sevgi ve saygı beslemek anlamına gelmiyor. Onları tanımak onların şahıslarını tanımak değildir. Onların şahsiyetlerini tanımak demektir. Yani nerede doğup ne kadar yaşadıklarını, anne ve baba isimlerini bilmek değildir onları tanımak. Onları tanımak şahsiyetlerini tanımakla olur. Onları kendimize örnek alarak, onların yolundan giderek (lafzen değil) kendimize önder ve klavuz edinerek onları tanıyıp onlara tabi olmuş oluruz. Biz ancak böyle davranarak o zaman o kamil insanın taraftarı olabiliriz. Sadece felsefi ve ilmi olarak onları taklit etmekle de taraftar olunmaz. Sevgi ve alaka ile de taraftar olunmaz. Bu iş yoldaşlıkla olur. Bu taraftarlık belki sevgi ve alaka, felsefi ve ilmi olmakla birlikte hepsinden önemlisi ameli olmakla olmalıdır.
- Nuh'un gemisi / 08.07.2021
- Hz. Ali’nin adaleti / 03.06.2021
- İnsan-ı Kamil / 27.05.2021
- ‘Ben yoksulluktan sararmıştım, Yoksulların derdi beni soldurdu’ / 25.05.2021
- İnsanın derdi / 24.05.2021
- Sosyal çürüme ve yozlaşma / 01.04.2021
- Salihlerin süsü / 29.03.2021
- İmam Zeynelâbidîn’in duası / 22.03.2021
- Kadınlarımızın kurtuluşu / 15.03.2021