Suriye iç savaşının başladığı günlerden beri ABD ve şürekâsı olan İsrail ve Türkiye başta olmak üzere, Esad’ın gitmesi temel görüş üzerinde birleşmişlerdir. Onlara göre Esad kanlı bir diktatör olup Suriye halkına zulmediyormuş. Bu yüzden Esad’ı gönderip yerine pür demokrat birini atayacaklar, ortalık bir anda güllük gülistanlık olacakmış. Aman ne insancıl ve hümanist duygular, doğrusu insanın gözü yaşarıyor! Bu gaye için de babasına günahını bile vermeyen emperyalistler iki de bir toplanıp kararlar almakla meşguller. Milyarlarca dolar masraf ta kriz içinde kıvranan Amerikalı seçmenin cebinden çıkmış ne yazar. Suriye halkına feda olsun. Bu yalanlara kendilerini de kaptıranlar utanmadan medyada bu görüşleri dillendiriyorlar.
İşin aslı, ortada ne bir diktatör ne de memnun olmayan bir halk var. 2006 yazında Suriye’ye gitmek nasip oldu. Kilis Öncüpınar sınır kapısından girerek kuzeyden ta Şam’a kadar Suriye’yi karayoluyla baştanbaşa gezdik. Kamışlı civarında ikamet eden Türkmen tercümanımız bizlere çok önemli bilgiler vermişti. Doğrusu o gün öğrendiklerim beni epey şaşırttı. Suriye’de elektrik ve su evlere bedelsiz veriliyordu. Aynı zamanda evdeki nüfusa göre aylık erzak ve iaşeleri devlet tarafından temin ediliyordu. Akaryakıt fiyatları temsili olup bir depo benzini 20 TL’ye doldurmanın mutluluğunu yaşadık. Eğitim ve sağlık hizmetleri de bedava olan Suriye’de halk son derece memnun bir hayat yaşamaktaydı. Asayiş berkemal huzur tam olarak temin edilmişti.
Suriye’nin en önemli özelliği diğer Arap ülkelerinden farklı olarak batı kaynaklı küresel sermayenin nüfuz alanına girmemiş olmasıdır. Hiçbir yerde ABD veya İngiliz mallarını biz göremedik. Olsa bile herkesin ulaşacağı yerde değil. Çünkü Halep’in ve Şam’ın alışveriş merkezlerinde veya çarşılarında yabancı markalara ait tabelalar gözümüze çarpmadı. Ayrıca Suriye, dünyada dış borcu olmayan ender ülkelerden biriydi. Hatırlanacağı gibi Libya da Kaddafi rejimi devrilmeden önce benzer durumdaydı. Üstüne üstlük Esad, Filistin davasına sahip çıkmak ve İsrail’in can düşmanı Lübnan Hizbullah’ına destek vermek gibi affı asla mümkün olmayan büyük günahları irtikâp etmişti ki acilen bahar havası alması gerekiyordu!
Bütün bu güzellikler Arap Baharı (!) için yeter de artan sebeplerdi. Düğmeye basıldı ve malum gelişmeler yaşandı. ABD’nin iddiasına göre hedef kesinlikle Suriye değildir, bütün mesele Esad’ın alaşağı edilip Suriye halkının aynen Irak halkı gibi hür(!) kılınmasıdır. Suriye halkının Esad’ın yanında olup milyonlarca kişinin katılımıyla mitingler tertip etmesi bir şey ifade etmemekte olup, ABD ve müttefikleri Suriye’yi güya Suriye halkından çok daha fazla düşünmekte ve bu konuda gece gündüz yanıp tutuşmaktadırlar.
Cenaze yıkayan gassallar arasında çok anlatılan bir hikâye var. Gassalın biri cenazeyi yıkarken ölü canlanmış. Cenaze sahiplerinden alacağı paradan olacağını düşünen gassal, bu duruma oldukça bozulur ve hınçla adamın başına bakır tasla vurarak “Benden daha mı fazla biliyorsun, sen ölüsün” diyerek parasını kurtarmaya çalışır. Şimdi bunlar da Suriye halkına sen esirsin Esad ta diktatör havasındalar. Suriyeliler aksini söylese de yağmacılar karar vermiş bir kere.
Esad’ın, düşürülmesi halinde Filistin davası ölümcül bir yara alacaktır. İsrail, bu şekilde ebedi düşmanını ekarte edecektir. Hizbullah’ın bölgedeki hamisinden yoksun bırakılarak tepelenmesi planın bir başka boyutunu oluşturmaktadır. ABD’nin ve İsrail’in hesabı apaçık ortadayken AKP Hükümetinin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Gazze’deki timsah gözyaşları, içtenlikten tamamen sıyrılmış bir görüntü olarak hafızalara kazınmıştır.
İşin aslı, ortada ne bir diktatör ne de memnun olmayan bir halk var. 2006 yazında Suriye’ye gitmek nasip oldu. Kilis Öncüpınar sınır kapısından girerek kuzeyden ta Şam’a kadar Suriye’yi karayoluyla baştanbaşa gezdik. Kamışlı civarında ikamet eden Türkmen tercümanımız bizlere çok önemli bilgiler vermişti. Doğrusu o gün öğrendiklerim beni epey şaşırttı. Suriye’de elektrik ve su evlere bedelsiz veriliyordu. Aynı zamanda evdeki nüfusa göre aylık erzak ve iaşeleri devlet tarafından temin ediliyordu. Akaryakıt fiyatları temsili olup bir depo benzini 20 TL’ye doldurmanın mutluluğunu yaşadık. Eğitim ve sağlık hizmetleri de bedava olan Suriye’de halk son derece memnun bir hayat yaşamaktaydı. Asayiş berkemal huzur tam olarak temin edilmişti.
Suriye’nin en önemli özelliği diğer Arap ülkelerinden farklı olarak batı kaynaklı küresel sermayenin nüfuz alanına girmemiş olmasıdır. Hiçbir yerde ABD veya İngiliz mallarını biz göremedik. Olsa bile herkesin ulaşacağı yerde değil. Çünkü Halep’in ve Şam’ın alışveriş merkezlerinde veya çarşılarında yabancı markalara ait tabelalar gözümüze çarpmadı. Ayrıca Suriye, dünyada dış borcu olmayan ender ülkelerden biriydi. Hatırlanacağı gibi Libya da Kaddafi rejimi devrilmeden önce benzer durumdaydı. Üstüne üstlük Esad, Filistin davasına sahip çıkmak ve İsrail’in can düşmanı Lübnan Hizbullah’ına destek vermek gibi affı asla mümkün olmayan büyük günahları irtikâp etmişti ki acilen bahar havası alması gerekiyordu!
Bütün bu güzellikler Arap Baharı (!) için yeter de artan sebeplerdi. Düğmeye basıldı ve malum gelişmeler yaşandı. ABD’nin iddiasına göre hedef kesinlikle Suriye değildir, bütün mesele Esad’ın alaşağı edilip Suriye halkının aynen Irak halkı gibi hür(!) kılınmasıdır. Suriye halkının Esad’ın yanında olup milyonlarca kişinin katılımıyla mitingler tertip etmesi bir şey ifade etmemekte olup, ABD ve müttefikleri Suriye’yi güya Suriye halkından çok daha fazla düşünmekte ve bu konuda gece gündüz yanıp tutuşmaktadırlar.
Cenaze yıkayan gassallar arasında çok anlatılan bir hikâye var. Gassalın biri cenazeyi yıkarken ölü canlanmış. Cenaze sahiplerinden alacağı paradan olacağını düşünen gassal, bu duruma oldukça bozulur ve hınçla adamın başına bakır tasla vurarak “Benden daha mı fazla biliyorsun, sen ölüsün” diyerek parasını kurtarmaya çalışır. Şimdi bunlar da Suriye halkına sen esirsin Esad ta diktatör havasındalar. Suriyeliler aksini söylese de yağmacılar karar vermiş bir kere.
Esad’ın, düşürülmesi halinde Filistin davası ölümcül bir yara alacaktır. İsrail, bu şekilde ebedi düşmanını ekarte edecektir. Hizbullah’ın bölgedeki hamisinden yoksun bırakılarak tepelenmesi planın bir başka boyutunu oluşturmaktadır. ABD’nin ve İsrail’in hesabı apaçık ortadayken AKP Hükümetinin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Gazze’deki timsah gözyaşları, içtenlikten tamamen sıyrılmış bir görüntü olarak hafızalara kazınmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024