Kuruluşunun 75'inci yılında Birleşmiş Milletler'e (BM) soruyoruz: Sen ne işe yararsın?
Hani sen barış, kalkınma ve insan haklarına katkıda bulunmak için kurulmuştun!
Hani senin Uluslararası Adalet Divanı'n (UAD) vardı!
Hani senin Uluslararası Ceza Mahkemen (UCM) vardı!
Ne barışı sağlayabildin, ne başta yaşam hakkı olmak üzere, ağır insan hakları ihlâllerini önleyebildin… Ve ne de uluslararası sahip olduğun yargı yetkisini adaletten yana kullanabildin!
26 Haziran 1945'te San Francisco'da imzalanan BM kuruluş belgesi (BM Antlaşması/Şartı) yeterli sayıda devletçe onanması üzerine 24 Ekim 1945 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Nazi Almanya'sı, bu belgenin imzalanmasından bir ay kadar önce "yenilgi"yi resmen kabul etmiş ve Müttefiklere teslim olmuştu ama Japonya, savaşa devam ediyordu. Japonya, ABD uçaklarınca önce Hiroşima'ya (6 Ağustos 1945) ve ardından Nagazaki'ye (9 Ağustos 1945) atom bombalarının atılması üzerine teslim olmuştur. Bu bombalar, insanlığı ilk kez nükleer bir felaketle karşı karşıya getirmişti. O zamana kadar görülmemiş ölçüde büyük ve kalıcı etkiler meydana getiren bu durum karşısında Japonya da 2 Eylül 1945 tarihinde resmen teslim olmuştur.
BM örgütünün kurulmasında öncülük etmiş olan ABD'nin, Japonya'yı dize getirmek için Hiroşima'ya nükleer bomba atarak sivil halkı nükleer bir felakete uğratması, üstelik bunu üç gün sonra Nagazaki'de tekrarlaması, BM Antlaşmasının barışçıl ve insancıl amaçlarıyla bağdaşır bir durum sayılabilir mi? Pek üzerinde durulmayan bu olgu, BM'nin kuruluş aşamasında bir "ahlaki" sorun olmuştur.
Türkiye nasıl BM üyesi oldu?
İkinci Dünya Savaşı'nda, Nazi Almanya'sı-Japonya ittifakının karşıtı olan "demokrasi" cephesini oluşturan ABD, Sovyetler Birliği ve Birleşik Krallık (İngiltere), daha savaş sürmekte iken, savaş sonrasında Milletler Cemiyeti'nin yerini alacak bir örgütün kurulması konusunda anlaşmışlardı. Savaşın Nazi Almanya'sı-Japonya ittifakının yenilgisiyle sonuçlanacağının anlaşılması üzerine, 26 Haziran 1945 günü ABD'nin San Francisco kentinde bir uluslararası konferans toplanmış ve BM Örgütünün kurulmasına ilişkin uluslararası antlaşma imzalanmıştır.
Bu konferans, savaşın "galipler" tarafındaki devletlere açıktı; yani, katılmak için 1942 yılında Müttefiklerce yayımlanmış olan Birleşmiş Milletler Bildirisi'ni kabul etmek ve Almanya ve Japonya'ya karşı harp ilan etmiş olmak gerekiyordu.
Türkiye, Savaş'ın galiplerinin kim olacağının anlaşılmasından sonra bu gereği yerine getirdi; önce Almanya ile (2 Ağustos 1944) ve sonra da Japonya ile (3 Ocak 1945) siyasi ve iktisadi ilişkilerin kesildiği ilan edildi; bunu 23 Şubat 1945 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Almanya ve Japonya'ya karşı harp ilanı kararı alınması izledi. Bu savaş ilanı sadece simgesel bir anlam taşıyordu. Zaten bir tek el bile silah atılması söz konusu değildi.
Savaş ilanı ile birlikte 1 Ocak 1942 tarihli BM Bildirgesi'nin de kabul edilmesi, Türkiye'ye BM Antlaşması'nın hazırlanacağı San Francisco Konferansı'na katılmak ve BM Örgütü'nün kurucu üyeleri arasında yer almak olanağını vermiştir.
Ne var ki, Örgütün patronu, küresel güçlerin oluşturduğu BM Güvenlik Konseyi'dir. Dünya politikasına yön verme ve kendi çıkarları adına BM'yi sinsi emellerine alet etmektedirler.
Azerbaycan'da Ermenistan'ın işlediği savaş suçları karşısında, İsrail'in Filistin halkına karşı uyguladığı süregelen katliamına karşı, tüm dünyada yaşanan ağır insan haklarına karşı BM'nin sessiz kalışı bundandır.
Sadece içerde değil, uluslararası arenada da güçlülerin hukuku geçerliliğini korumaktadır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023