Kırık kaburgalı demokrasimizin, içine zorla sokulduğu bu AB sarmalında en kırılgan noktası herhalde "İdam" ve "Anadilde yayın".
İki gündür yoğun bir şekilde kimliği belirsiz ama asker kaynaklı haberler uçuşuyor. Bahçeli Çin'den şartlarını sıralayınca "içerdeki mihraklar" süratle askeri yumuşatmaya soyundular. Bahçeli aslında bir şey demedi, "Dosya Meclis'e getirilsin" dedi. Daha önce çıtlattığı "Meclisin kararına saygı duyarız, koalisyonu bozmayız" söylemi dikkate alınınca "bir defa daha", ortaklarının koalisyon dışında yeni ittifaklar aramasına göz yumacağı anlaşılıyor.
İyi de bu nasıl koalisyon?
Ben de Genelkurmay'daki kendi kaynaklarımla görüştüm. "Öyle Hess formülü, Kurs formülü diye bir şey yok" diyorlar, "Muvazzaf askerler usulünce, emekli askerler açıkça zaten ifade ediyor, idam devletin egemenlik meselesidir, başka dilde eğitim ve yayın da vatanın bütünlüğü meselesidir" diyorlar.
Aslında idam tartışmasıyla yaratılan suni gündemin gözden kaçırdığı bir şey var. Hem bu sefer kaynak gizli filan değil, rütbe ve makamıyla açık bir asker, 2'inci Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer Sivas'ın Gürün ilçesinde 29 Mayıs günü basının ve halkın önünde açık açık dedi ki; "Sizlere ordu dine karşı, diyecekler. Böyle bir şeyin olması elbette mümkün değil. Ordu başörtüsüne karşı değil. ordu, başörtüsünü belli bir biçimin siyasi amaçlarla istismar etmesine karşı. Ordu, dini inançların da sömürülmesine karşı. Çünkü ordu dine çok saygılıdır... Devletin temeli o devletin vatandaşı ve halkıdır.. Size bazı çevreler, 'Atatürk dinsizdir' diyeceklerdir. Onlara deyin ki, 'Dinsiz dediğin insan, yanı başında ömrünün son gününe kadar bir hafız bulundurmuş'. Onlara şunu da söyleyin. 'Sizin dinsiz dediğiniz O insan olmasaydı, şimdi bu topraklarda hür olmayacaktık. Hür irademizle camilere mescitlere gidip, ibadetimizi yapamayacaktık."
İşte kırık kaburgalı demokrasimizin sırat köprüsünden geçmesine yardımcı olacak, başka kaburgalarının da kırılmamasını sağlayacak, "iç ve dış mihrakların" elinden en önemli kozlarını alacak kilit kavram budur; "asker başörtüsüne karşı değil".
Okuyucu iyi bilecektir. Aynı kavramı, aynı kelimelerle defalarca bu köşede dile getirmiştik. Sakalımız yoktu, inanmadılar. Gerçi Edip Paşa'nın da sakalı yok ama üzerinde halen üniforması var. Askerin başörtüsüne karşı olmadığını açıklaması, bunun daha yüksek sesle söylenmesi, aralarının şu veya bu sebeple açılması istenilen, derin uçurumlar konulmaya çalışılan asker ile milleti et ve tırnak gibi tekrar birleştirecektir. Millet askeri ile bir ve beraber olunca yalancıların yatsıya kadar yanan mumu yatsıda değil akşam vaktinde sönecektir. O zaman bütün problemler kolayca halledilecek, Öcalan da asılacaktır, başka dilde eğitim ve yayın da gündeme gelmeyecektir. Şimdiye kadar yazdıklarımızın kelimesi kelimesine Orgeneral Başer tarafından teyit edilmesi bizi sevindirmiştir. İdam ve eğitim ve yayın konusunda yazdıklarımız da böyledir.
Ne demek Hess formülü, Kurs formülü? Asker; Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin orasından burasından didiklenmesine çalışıldığı siyaset ortamında, Öcalan için "affı mümkün olmayan müebbet hücre" cezası yöntemiyle anayasa değişikliği yapılarak idamın kaldırılmasına inanacak kadar saf mıdır? Ya başka bir Rahşan birkaç sene sonra içi acıyarak yeni bir af, anayasa değişikliği talep ederse? Adamın dirisinin Türkiye'yi kullandığını, İmralı'dan patronluk tasladığını halâ mı görmüyorsunuz?
Şu satırlar MGK'nın Kasım 1998 toplantısından hemen sonra Genelkurmayın "Kamuoyunun Dikkatine" başlığı ile yayınladığı "PKK Terörizmi" başlıklı rapordan alınmıştır:
"1) Türkiye ile olan sorunlarını terörle çözmek amacı güden ve örtülü faaliyetlere başvuran totaliter rejimlerin bu desteğinin yanısıra belli bazı batılı ülkeler de terör örgütü PKK'nın faaliyetlerini göz ardı etmektedir. 2) PKK, Marksist-Leninist yapısı ile bölgede bir Kürt Devleti kurma iddiasındadır ve bu oluşuma TSK izin vermeyecektir. 3) Kürt dili ile eğitim ve TV yayınlarının uygulama alanına konulması pratikte mümkün değildir. Bu zorlu beş lehçe ve çok miktarda ağız farklılığından ileri gelmektedir. Ayrıca Türkiye'de Türk kimliği ile bütünleşmiş bir çok değişik köken aleyhine Kürt kökenli vatandaşlara ayrıcalık tanınması Anayasanın eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacağı gibi, eğitim birliği yasası ile de bağdaşmaz."
Şimdi "üst rütbeli ve yetkili bir askerin" çıkıp " okullarda üçüncü yıldan sonra ve ders saatlerinin dışında başka dilde kurslar ve GAP TV'de Haber yayını olabilir" dediğini yansıtmanın âlemi yoktur. Asker dün dündür, bugün bugündür mantığı ile hareket etmez.
Fuzuli işlerle uğraşmayın, Başer Paşanın cümle AB yalakalarına suçüstü yaptığı cümleyi bir daha okuyun.
İki gündür yoğun bir şekilde kimliği belirsiz ama asker kaynaklı haberler uçuşuyor. Bahçeli Çin'den şartlarını sıralayınca "içerdeki mihraklar" süratle askeri yumuşatmaya soyundular. Bahçeli aslında bir şey demedi, "Dosya Meclis'e getirilsin" dedi. Daha önce çıtlattığı "Meclisin kararına saygı duyarız, koalisyonu bozmayız" söylemi dikkate alınınca "bir defa daha", ortaklarının koalisyon dışında yeni ittifaklar aramasına göz yumacağı anlaşılıyor.
İyi de bu nasıl koalisyon?
Ben de Genelkurmay'daki kendi kaynaklarımla görüştüm. "Öyle Hess formülü, Kurs formülü diye bir şey yok" diyorlar, "Muvazzaf askerler usulünce, emekli askerler açıkça zaten ifade ediyor, idam devletin egemenlik meselesidir, başka dilde eğitim ve yayın da vatanın bütünlüğü meselesidir" diyorlar.
Aslında idam tartışmasıyla yaratılan suni gündemin gözden kaçırdığı bir şey var. Hem bu sefer kaynak gizli filan değil, rütbe ve makamıyla açık bir asker, 2'inci Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer Sivas'ın Gürün ilçesinde 29 Mayıs günü basının ve halkın önünde açık açık dedi ki; "Sizlere ordu dine karşı, diyecekler. Böyle bir şeyin olması elbette mümkün değil. Ordu başörtüsüne karşı değil. ordu, başörtüsünü belli bir biçimin siyasi amaçlarla istismar etmesine karşı. Ordu, dini inançların da sömürülmesine karşı. Çünkü ordu dine çok saygılıdır... Devletin temeli o devletin vatandaşı ve halkıdır.. Size bazı çevreler, 'Atatürk dinsizdir' diyeceklerdir. Onlara deyin ki, 'Dinsiz dediğin insan, yanı başında ömrünün son gününe kadar bir hafız bulundurmuş'. Onlara şunu da söyleyin. 'Sizin dinsiz dediğiniz O insan olmasaydı, şimdi bu topraklarda hür olmayacaktık. Hür irademizle camilere mescitlere gidip, ibadetimizi yapamayacaktık."
İşte kırık kaburgalı demokrasimizin sırat köprüsünden geçmesine yardımcı olacak, başka kaburgalarının da kırılmamasını sağlayacak, "iç ve dış mihrakların" elinden en önemli kozlarını alacak kilit kavram budur; "asker başörtüsüne karşı değil".
Okuyucu iyi bilecektir. Aynı kavramı, aynı kelimelerle defalarca bu köşede dile getirmiştik. Sakalımız yoktu, inanmadılar. Gerçi Edip Paşa'nın da sakalı yok ama üzerinde halen üniforması var. Askerin başörtüsüne karşı olmadığını açıklaması, bunun daha yüksek sesle söylenmesi, aralarının şu veya bu sebeple açılması istenilen, derin uçurumlar konulmaya çalışılan asker ile milleti et ve tırnak gibi tekrar birleştirecektir. Millet askeri ile bir ve beraber olunca yalancıların yatsıya kadar yanan mumu yatsıda değil akşam vaktinde sönecektir. O zaman bütün problemler kolayca halledilecek, Öcalan da asılacaktır, başka dilde eğitim ve yayın da gündeme gelmeyecektir. Şimdiye kadar yazdıklarımızın kelimesi kelimesine Orgeneral Başer tarafından teyit edilmesi bizi sevindirmiştir. İdam ve eğitim ve yayın konusunda yazdıklarımız da böyledir.
Ne demek Hess formülü, Kurs formülü? Asker; Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin orasından burasından didiklenmesine çalışıldığı siyaset ortamında, Öcalan için "affı mümkün olmayan müebbet hücre" cezası yöntemiyle anayasa değişikliği yapılarak idamın kaldırılmasına inanacak kadar saf mıdır? Ya başka bir Rahşan birkaç sene sonra içi acıyarak yeni bir af, anayasa değişikliği talep ederse? Adamın dirisinin Türkiye'yi kullandığını, İmralı'dan patronluk tasladığını halâ mı görmüyorsunuz?
Şu satırlar MGK'nın Kasım 1998 toplantısından hemen sonra Genelkurmayın "Kamuoyunun Dikkatine" başlığı ile yayınladığı "PKK Terörizmi" başlıklı rapordan alınmıştır:
"1) Türkiye ile olan sorunlarını terörle çözmek amacı güden ve örtülü faaliyetlere başvuran totaliter rejimlerin bu desteğinin yanısıra belli bazı batılı ülkeler de terör örgütü PKK'nın faaliyetlerini göz ardı etmektedir. 2) PKK, Marksist-Leninist yapısı ile bölgede bir Kürt Devleti kurma iddiasındadır ve bu oluşuma TSK izin vermeyecektir. 3) Kürt dili ile eğitim ve TV yayınlarının uygulama alanına konulması pratikte mümkün değildir. Bu zorlu beş lehçe ve çok miktarda ağız farklılığından ileri gelmektedir. Ayrıca Türkiye'de Türk kimliği ile bütünleşmiş bir çok değişik köken aleyhine Kürt kökenli vatandaşlara ayrıcalık tanınması Anayasanın eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacağı gibi, eğitim birliği yasası ile de bağdaşmaz."
Şimdi "üst rütbeli ve yetkili bir askerin" çıkıp " okullarda üçüncü yıldan sonra ve ders saatlerinin dışında başka dilde kurslar ve GAP TV'de Haber yayını olabilir" dediğini yansıtmanın âlemi yoktur. Asker dün dündür, bugün bugündür mantığı ile hareket etmez.
Fuzuli işlerle uğraşmayın, Başer Paşanın cümle AB yalakalarına suçüstü yaptığı cümleyi bir daha okuyun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002