Anayasasında "hukuk devleti" yazan bir ülkede, asıl olan "iktidarın hukuka uyması"dır. Ne çare ki, uygulama tam tersini göstermektedir. Hukuk iktidara uymaktadır!
Konuyu somutlaştıralım; "ahmak davası" gündemdedir. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı'nın sarf ettiği öne sürülen "ahmak" lafının yargıya yansıması "hapis" ve "siyaset yasağı" cezası ile karara bağlanmıştır… Şimdilik. Şimdilik diyoruz zira, kararın kesinleşmesi için İstinaf ve Yargıtay aşamalarından geçmesi gerekiyor.
"Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz" (Anayasa, madde 38, fıkra: 4). "Ahmak davası"yla ilgili hüküm henüz sabit olmadığından, yani İstinaf ve Yargıtay aşamalarından geçmediği için İBB Başkanı için "suçlu" diyemeyiz.
Anahtar soru: Söz konusu dava için bağımsız yargı sürecinin işlediği söylenebilir mi?
Keşke hukuku söyleyebilseydik!
Davaya bakmakta olan önceki yargıç Samsun'a "sürülmüşken", dava dosyasına sunulmuş yetkin hukukçu görüşlerinin raporları ortadayken, tüm deliller ve tanık beyanlarına rağmen davaya bakan yargıç "ihsas-ı rey"de bulunmuşken, bağımsız yargıdan söz etmek gülünç ötesi bir durumdur.
Yargı bağımsızlığının olmazsa olmaz koşulu olarak birincisi, bir bütün olarak kurumsal açıdan yargının yürütmeden bağımsızlığının sağlanması, ikincisi bireysel olarak yargıçların bağımsız davranmasını sağlayacak güvencelerin olması gerekmektedir. Bu çerçevede örneğin yargıçların görev süreleri, görevden alınamamalarını, mesleki güvenceleri bireysel olarak bağımsızlıklarını ilgilendirir.
Kurumsal bağımsızlık, "kuvvetler ayrılığı" anlamındadır. İktidarın keyfiliğini otokrasiyi önlemek için, benimsenen yasama-yürütme-yargı erklerinin ayrılığıdır kuvvetler ayrılığı sistemi.
Bağımsızlık bakımından en önemli koşul yargıç ve savcıların mesleğe kabul ve atamaları da dahil olmak üzere onları yakından ilgilendiren pek çok konuda karar veren makamın diğer devlet erklerinden bağımsız bir yapıya sahip olmasıdır. Türkiye'de bu konularda karar veren makam Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) olduğuna göre, öncelikle bu kurulun yapısı üzerinde durmak gerekmektedir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Tavsiye Karar'larında vurgulandığı gibi, yargıçların seçimi ve kariyerleri konusunda karar veren merci hükûmet ve idareden bağımsız olmalıdır.
Demokratik ülkelerdeki ve uluslararası yaklaşımdaki bu yönelim çerçevesinde adalet bakanı ve yardımcısı gibi yürütme unsurlarının HSK'da yer almaması tercih edilmelidir.
Ancak bizde Adalet Bakanı HSK'nın başkanıdır ve bu yetmezmiş gibi, yardımcısı da kurulun tabii üyesidir. Deyim yerindeyse, bağımsız olması gereken yargının amiral gemisinin kaptanı Adalet Bakanı yani yürütmedir.
Yargıçlar açısından bireysel olarak konuyu yokladığımızda;
Mahkemelerde görev yapan bir yargıç, ilke olarak, başka bir yargısal makama veya başka bir yerdeki göreve, yükselme yoluyla da olsa özgür iradesi olmadan atanamaz (Yargıçların Statüsü Hakkında Avrupa Şartı).
Yargının tarafsızlığının sağlanması için temel koşul yargının diğer erklerden bağımsız olmasıdır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023