Her ay açıklanan açlık-yoksulluk sınırı rakamları, vatandaşların maruz kaldığı gerçek enflasyonu gözler önüne seriyor.
Açlık sınırındaki artış, gıda enflasyonunu ifade ederken, yoksulluk sınırındaki artış ise genel anlamda enflasyonu ortaya koyuyor.
Milyonlarca emekçimizin maaşlarını belirleyen Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda işçileri temsil eden Türk-İş'in Eylül 2023'e ilişkin verilerine göre, 4 kişilik bir ailenin mutfak masrafını ifade eden "açlık sınırı" 13 bin 334 liraya, mutfak masrafı da dahil diğer masraflarını da ifade eden "yoksulluk sınırı" ise 43 bin 433 liraya yükseldi.
Açlık sınırındaki bir ay önceye göre artış 1136 lira iken, yoksulluk sınırındaki aylık artış 3 bin 700 lira oldu.
Peki, masraflar bu kadar artarken maaşlarda bir artış oldu mu? Elbette ki hayır. Maaşlar zaten sürekli eriyordu, bu bir aylık süreçte de ciddi manada erimeye devam etti.
Hatırlarsanız, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ağustos ayı itibarıyla yıllık enflasyonu yüzde 58,94 olarak açıklamıştı. TÜİK tarafından en son açıklanan veri bu, eylül ayı verisi ekim ayı başında açıklanacak.
Tabi bu enflasyon verisi, TÜİK'in oluşturmuş olduğu enflasyon sepetine ve vatandaşlarımızın geneline göre.
Peki, işçilerin maruz kaldıkları enflasyon ne kadar?
Türk-İş'in açlık-yoksulluk verileri bize bu konuda ipucu veriyor.
Türk-İş'e göre Eylül 2022'de açlık sınırı 7 bin 425 liraydı. Dolayısıyla açlık sınırındaki yıllık artış, yüzde 79,5 oranında oldu.
Diğer bir ifadeyle, açlık sınırı, gıda harcamaları olduğu için, bir işçi ailesinin yıllık enflasyonu Türk-İş'e göre yüzde 79,5 olarak gerçekleşmiş oldu.
Şimdi de işçi ailesinin genel enflasyon oranını hesaplayalım. Türk-İş'in verilerine göre Eylül 2022'de yoksulluk sınırı 23 bin 600 liraydı. Eylül 2023'de 43 bin 433 lira olduğuna göre, işçi ailesinin yıllık enflasyonu yüzde 84 olarak gözüküyor.
TÜİK ne açıklamıştı, yüzde 58,94; Türk-İş'e göre işçilerin enflasyonu ne kadar çıkıyor, yüzde 84; arada 25 puanlık ciddi bir fark var.
Eğer 4 kişilik bir ailenin aylık geliri durumunda olan asgari ücret her zaman olduğu gibi TÜİK'in enflasyonuna göre belirlenmeye devam ederse –ki maalesef genelde böyle oluyor- bu 25 puanlık fark, işçi ailelerinin neden alım güçlerinin düştüğünü net olarak gösteriyor.
Asgari ücret bu yılın temmuz ayında yapılan ara zamla birlikte, net 11 bin 402 liraya yükseltilmişti. İşçilerin daha cebine girmeden açlık sınırının altına düşen bu zamlı asgari ücret, eylül itibarıyla açlık sınırının oldukça gerisinde kaldı, fark 1932 liraya kadar çıktı.
Yılsonuna kadar bu fark kim bilir nerelere ulaşır? Her ay 1100 liralık bir artış olabileceğini hesaba katarsak, açlık sınırı 16-17 bin lirayı bulabilir ve asgari ücretle açlık sınırı arasındaki fark, 5 bin 600 liraya ulaşabilir.
Ama olması gereken, asgari ücretin açlık sınırında konumlanması değil, yoksulluk sınırının üstünde olması. Çünkü asgari ücret ülkemizde artık bir taban maaş değil, 4 kişilik bir ailenin aylık geliri. O halde sadece mutfak masrafına göre bir maaş belirlemek sosyal devlet ahlakına asla uymamaktadır.
İşçi ailelerinin aylık geliri mutlaka ve mutlaka yoksulluk sınırının üstünde olmalıdır. Bu da Türk-İş'in verilerine göre en az 43 bin 433 liradır. Bu rakam şimdiki asgari ücretin 3,8 katıdır. Diğer bir ifadeyle bir işçi ailesinin alması gereken maaşla, bugün yaklaşık 4 işçi ailesi geçinmeye çalışıyor.
Vatandaşlarımızı bu açlığa ve yoksulluğa mahkum eden siyasilerimiz, bir de kalkmışlar anayasayı tartışmaya açıyorlar!
Siz mevcut anayasanın gereklerini yerine getiriyor musunuz ki yenisinin arayışındasınız? Mevcut anayasanın ilk 3 maddesinde sosyal devlet, hukuk devleti vurgusu var, devletin sahibinin millet olduğu net bir şekilde ifade ediliyor.
Milyonlarca vatandaşımız, hak ettiğinin çok çok altında açlık sınırının altında bir geçime zorlanırken, sosyal hukuk devleti anlayışı bunun neresinde?
Hükümet vatandaşlarına anayasal haklarını veremediği zaman, anayasa değil, hükümet değişmesi lazım gelir.
Her zaman ifade ediyoruz, devletimizi anayasada ifade edildiği gibi sosyal hukuk devleti yapacak, milleti de gerçekten bu devletin sahibi yapacak tek ekonomik sistem Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve bu modelin siyasi açılımı olan Sosyal Devlet Milli Devlet tezidir.
Bu eşsiz model ve tezin hayata geçirilmesi için Bağımsız Türkiye Partisi'ne ve lideri Hüseyin Baş'a millet olarak fırsat vermeliyiz.
- YPG’nin silah bırakmayacağı kesinleşti / 12.03.2025
- Suriye'de bundan sonra birlik sağlanabilir mi? / 11.03.2025
- Bu faiz oranıyla, bu enflasyon mümkün mü? / 07.03.2025
- PKK bitecek mi, daha da güçlenecek mi? / 06.03.2025
- Teröristbaşının çağrısının muhatabı kim? / 05.03.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025