Acayip günlere kaldık! Kimin eli, kimin cebinde belli değil! Amir-memur belli değil! Niye başladığını henüz tam anlayamadığımız bir kavga izliyoruz! Hem dövüp hem ağlıyorlar! Küfrün, bedduânın bini bir para ve kavganın galibi belli değil! Seçilmemişi, seçmenle muhatap olmamış bir memuru, hatta özel kalem müdürünü Bakan edince Ala bir ânda, Âlâ'laştı ve kendi memleketinde çok özel bir konumu olan bir hemşerisine olmadık hakâretler etti! Beter olsunlar! "Arpa-buğday dirik, dirik, dirik!" tekerlemesiyle tırnaklarımı sürtmeğe devam ediyorum! Kavgaya tutuşmuş iki zâlimden herhangi birine destek vermek gibi bir zalimliğe hâşâ asla niyetim yok ama edep iyi şeydir Beğler! Yıllardır anlayamadığımız ve uzun yıllar anlaşılmayacağı belli olan sebeplerden yıllardır cezaevinde olan kişiler, tahliye sevinçleriyle Stockholm Sendromu yaşıyorlar! Hepsi cellatlarına aşık sanki! Sanki bunları; AKP ve Paralel yapılanma diye suçladığı bilinen gizli koalisyon ortakları değil de, millet hapsetmiş gibi! Diplomasi adına dışarıda, demokrasi adına içeride rezîl haldeyiz! Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, yargı reformu konusunda Erdoğan'ın tavrını soranlara; "Bu görüşmeyi fazla yorumlamak istemiyorum. Ama Erdoğan AB'nin kendisinden ne beklediğini iyi biliyor. Bundan daha açık söz olamaz" diyor ve hâlâ Recep Tayyip 'Allah'ın bütün vasıflarını kendinde toplayan' Dünya Lideri! Ankara'nın AKP'li Belediye Başkanı GÖKÇEK; "Seçimlere 15 gün kala maalesef suikastlar olacak. ... Bana da suikast düzenleyebilirler. Ama inanın çok önemli değil. Çünkü 2 evladıma 5 mektupla Türkiye'de karanlık bir düzen oluşturmaya çalışanların şifrelerini bıraktım. Eğer bana bir şey olursa hiç olmazsa ölüm işe yarasın. ... Benden alacak bir canları var. Ama onlara 100 kat zararı dokunacak her şeyi bu 5 mektupta yazdım. Sadece 2 evladıma değil onun dışında 3 kişiye daha bıraktım bu mektupları. Birini bulmalarına imkân, ihtimal yok. Ben öldükten sonra vasiyetim okunduğunda, Türkiye içinde ve dışında bu ülke üzerinde planları olanların oyunları dilden dile dolaşacak, herkes öğrenecek" diye çok tehlikeli ihbarlarda bulunuyor! İhbarları da oğullarına yapıyor! Ona cevabı; "Melih Gökçek'e hiçbir şey olmaz rahat olsun. Türkiye'de bir mermiyi boşa harcayacak adam yok, rahat yatsın!" diye dokunulmaz bölücü Altan Tan veriyor!... "Paralel Yapı"yı deşifre ettiği için tutuklanıp cezaevine konulan Hanefi Avcı; "Binlerce insanı dinleyip evrak biriktirdiler ve şantaj malzemesi yaptılar. Baykal ve MHP'lilerin kaset olayı da en net örnek. ... Polis eğer bir olayı çözmek istemiyorsa, o işte parmağı vardır. ... Aslında bu yapıyı bitirmek için 7 Şubat bir şanstı ama Başbakan ile hükümet bu şansı kullanamadı. ... Sanırım cemaate yakın bazı çalışma arkadaşları olayın 7 Şubat'la dondurulacağını söyleyip aldattılar Başbakan'ı. ... Devletin bir kurumunun yaptığına diğer kurumu mani olamaz. MİT bir şey sevk ediyorsa savcı buna bakamaz. ... Devlet isterse silah isterse başka şey nakleder. Eğer devlet bu benim malım bana ait diyorsa orada kimsenin müdahalesi söz konusu olamaz. ... TIR olayları bu örgütün sadece MİT'te değil aynı zamanda askerde de olduğunu ortaya koyuyor. O TIR'ları durduran polis değil, jandarmadır. ... Asker bunu bile bile durduruyorsa durup düşünmek lazım. ... Yargıtay imamının kim olduğunu bilmiyorum. ... MİT ve Genelkurmay imamlarının ismini savcıya verdim. Bu imamlar da tıpkı Yargıtay imamı gibi kurum içinden değil kurum dışından. ... Bir yandan Allah diyerek bir yandan da bu hukuksuzlukları nasıl içselleştiriyorlar? ... Sahte belgeler, atılan iftiralar ve haksız tutuklamalar onlara göre verdikleri savaşın bir parçası. Ve o talimatların kutsal bir yerden geldiğine inanıyorlar" diye beyanat veriyor!... En şaşırdığım cümlesi ise; "Balyoz ve Ergenekon davalarından yargılananlar şu anda hükümetin yanında tavır alınması gerektiğine inanıyor, muhalefetin tavrına kızıyorlar." Sahte belgelerle yıllardır Cezaevinde oldukları söylenen; istikbal ve itibar kaybetmiş asker, polis ve aydınların Stockholm Sendromu'nca, kendilerine zulmedene aşık olmak değilse ne bu?!... Bunun bir başka versiyonunu, Mustafa Balbay'ın ilk gözaltına alınıp bırakıldıktan sonraki; "Kimse fildişi kulelerde oturup bana dokunulmaz sanmasın!" diye başlattığı, korku propagandasından hatırlıyorum!... Yargıç, suçludan korkuyor; polis, hırsızdan! "Gereken durakta inilecek tramvay"ın freni patladı, yokuş aşağı gidiyor! Bir yere toslayacak ama bu toslamada tramvay mı, yoksa tosladığı yer mi dağılacak onu bilemiyorum! Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyâmete!... "OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017