Her sene başında âdet olmuştur, bir önceki senenin fotoğrafı çekilir ve onların etkisi ile sonraki senenin beklentileri oluşturulmaya çalışılır.
Bu beklentiler sadece size bağlı değildir. Önceki senenin etkileri ve meseleye dışarıdan etki eden dayatmalar, ulaşmak istediğiniz hedeflerin şeklini belirler.
Fakat nereden bakarsanız bakın 2001'e "iyi ki gittin" diyoruz; 2002'yi de hem umut fakirin ekmeği, hem de bir öncekinden kötü olamayacağını düşündüğümüz için sevinçle karşılıyoruz.
Devletimiz, milletimiz için hayırlar getirmesini diliyoruz. Hayırların başında da bu hükümeti başımızdan eksik edecek yeni seçimler umuyoruz.
KIBRIS:
İncelenecek konuların en başına 1960'lardan itibaren olduğu gibi yine Kıbrıs'ı koyduk. Siyasilerimiz Türk Devleti için AB'yi ulaşılacak en önemli hedef olarak ifade ettikleri için Kıbrıs bu yıl başlıca iki açıdan öne çıkacak; 1) AB yetkilileri "siz istemeseniz de Güney Kıbrıs Rum kesimini adanın tek temsilcisi olarak alacağız" diyorlar, 2) Yunanistan "Güney alınmazsa AB genişlemesini veto ederim" diyor.
Türkiye'de buna karşılık "entegrasyon" kartını elinde tuttuğunu ifade ediyor.
Entegrasyonun Türk millî hedeflerine uymayan bir hedef olduğunu, bunun Güneyi Rum'a terk anlamına geldiğini defalarca yazmıştık.
İşin kötüsü davanın bu kadar yıl bayraktarlığını yapmış olan Denktaş ta da keskin tavır değişiklikleri gözleniyor. Bir süre önce "bayrağı değiştirebiliriz" demişti. Şimdi de "Rumlarla bir arada yaşayabiliriz" düşüncesini seslendiriyor.
Sonuçları bakımından dünyada değilse bile Türkiye'de hayli gürültü koparan 9'uncu Türk Kurultay'ında yaptığı konuşmada "Rumlar'la birlikte Ada'da yaşamaya hazır olduklarını ve onları Ada'dan atmak gibi bir niyetlerinin bulunmadığını" ifade ederek, "İstediğimiz, onların bizi Ada'dan atma isteminden ve siyasetinden vazgeçmeleridir" demiştir.
Halbuki okuyucu; adada tek bir Rum'un bile varlığının Türk millî hedeflerine aykırı olduğunu şu an için Denktaş'tan iyi öğrenmiş durumdadır.
İşin kötüsü şu an Kıbrıs'ta beraberlik ve bütünlük ruhunun erozyona uğramış olduğunu tespit etmemizdir. ABD ve AB'nin dolar-mark-sterlin desteği ile son on yıldır oluşturmaya başladığı "işbirlikçi lobi" her geçen gün daha başarılı olmaktadır. Kıbrıs Türklerine para karşılığı "Bosna-Batı Trakya" Türk ve Müslümanları örneği önerdikleri hayat tarzı her geçen gün toplumun daha geniş kesimlerinde taraftar bulmaktadır.
Bir süre önce Denktaş'ın "İngiliz Aslanlı Resmî Konutu'na" yemek yemek için gelen Klerides'i az da olsa bir grup Kıbrıs Türk'ü bayan "alkışlarla, olumlu pankartlarla ve hoş geldin tezahüratı ile" karşılamıştı.
Denktaş'ın Rum kesimine yemeğe gidişi ise Rumların yoğun protestosu ile karşılanmıştır.
Rum tarafındaki yemeğe 3 otobüs dolusu Türk gazeteci gitmiş, fakat sadece 30 Rum gazeteci ilgi göstermiştir.
Yabancı burslarla yetişmiş lobi şu an Kıbrıs'ın kuzeyinde toplumun her kesimine sızmış ve en etkin rol oynar hâle gelmiştir.
YUNANİSTAN:
2002 denkleminin diğer ayağı, bir önceki ile bağlantılı Yunanistan meselesidir. Örneğini Kıbrıs'ta gördüğümüz aynı lobi-kamuoyu oluşturma faaliyetleri Türkiye'de de yapılmaktadır. Fikri, vicdanı, irfanı tersten devşirilmiş işbirlikçi siyaset ve kalem erbabının çabaları Türkiye'de de aynı şekilde ruhsuz, millî endişeleri yüreğinde taşımayan bir toplum modelinin yaratılmasına neden olmuştur.
Deprem yalakalıkları ve Cem'in Papandreu ile sirtaki dostluğunun karşılıklı toplumları getirdiği nokta Dışişleri ve Genelkurmay'ın ortaklaşa yaptıkları bir kamuoyu yoklaması ile tespit edilmiştir. Raporda, Türk ve Yunan medyası ile siyasetinde karşılıklı düşmanlığın ne ölçüde yapıldığı somut verilerle ortaya konuldu. Rapor, 1 Mayıs- 31 Ekim 2001 tarihleri arasında Türkiye'de ve Yunanistan'da yazılı basın ile siyasetçilerin iki ülke ilişkileriyle ilgili yorum ve değerlendirmelerini içeriyor. Söz konusu altı aylık dönemde Yunanistan'da yayınlanan en yüksek tirajlı beş ulusal ve üç yerel gazete her gün taranarak, Türkiye ile ilgili haber ve yorumlar belirlendi. Türkiye'de de ulusal gazetelerin hepsi incelendi. Yunanistan'da taranan ulusal gazeteler Ta Nea, To Vima, Ethnos, Kathimerini ve Elefteros Tipos.
Bu altı ay içinde Yunanistan'da Türkiye'ye ilişkin 2 bin 500 yorum ve haber gazetelerde yer alırken, aynı dönemde Türkiye'deki ulusal gazetelerde bu rakam sadece 987 oldu. Yunanistan'daki haber ve yorumların % 94'ünün Türkiye aleyhtarlığı içermesi dikkat çekti. Yunanistan'daki haberlerde ağırlıklı olarak Türkiye'nin Yunanistan'ı her an işgal edecek bir güç gibi gösterilmesi dikkat çeken bir diğer nokta oldu. Türkiye'deki ulusal gazetelerde bu ülkeyle ilgili çıkan 987 haber ve yorumdan 109'unun Yunanistan lehine olduğu da tespit edildi. Türk gazetelerinde haber ve yorumların sadece % 15'i Atina aleyhinde oldu.
Rapora göre, siyasetçilerin yaptığı konuşmalarda da benzer durumla karşılaşılıyor. Söz konusu dönemde Yunanistan'da 98 siyasetçi Türkiye karşıtı söylemde bulunurken, Türkiye'de Yunanistan aleyhine konuşan siyasetçi sayısı 17 olarak tespit edildi.
Bunun hemen arkasından Genelkurmay bir olguya daha dikkat çekti. Türk tarafının siyasileri ve basını tarafından pompalanan bütün "dostluk-diyalog-hoşgörü" havasına rağmen Ege'de Yunan savaş uçaklarının son günlerde gittikçe artan bir şekilde Türk hava sahası ihlallerine devam ettiği bildirildi.
Ne diyordu Helsinki; "2004'e kadar Ege ve Kıbrıs'ı çözün. Çözmezseniz ben re'sen karar alacağım".
Siz Rum-Yunanlı olsanız 2004'e kadar çözer misiniz, yeni anlaşmazlıklar mı yaratırsınız?
Bu beklentiler sadece size bağlı değildir. Önceki senenin etkileri ve meseleye dışarıdan etki eden dayatmalar, ulaşmak istediğiniz hedeflerin şeklini belirler.
Fakat nereden bakarsanız bakın 2001'e "iyi ki gittin" diyoruz; 2002'yi de hem umut fakirin ekmeği, hem de bir öncekinden kötü olamayacağını düşündüğümüz için sevinçle karşılıyoruz.
Devletimiz, milletimiz için hayırlar getirmesini diliyoruz. Hayırların başında da bu hükümeti başımızdan eksik edecek yeni seçimler umuyoruz.
KIBRIS:
İncelenecek konuların en başına 1960'lardan itibaren olduğu gibi yine Kıbrıs'ı koyduk. Siyasilerimiz Türk Devleti için AB'yi ulaşılacak en önemli hedef olarak ifade ettikleri için Kıbrıs bu yıl başlıca iki açıdan öne çıkacak; 1) AB yetkilileri "siz istemeseniz de Güney Kıbrıs Rum kesimini adanın tek temsilcisi olarak alacağız" diyorlar, 2) Yunanistan "Güney alınmazsa AB genişlemesini veto ederim" diyor.
Türkiye'de buna karşılık "entegrasyon" kartını elinde tuttuğunu ifade ediyor.
Entegrasyonun Türk millî hedeflerine uymayan bir hedef olduğunu, bunun Güneyi Rum'a terk anlamına geldiğini defalarca yazmıştık.
İşin kötüsü davanın bu kadar yıl bayraktarlığını yapmış olan Denktaş ta da keskin tavır değişiklikleri gözleniyor. Bir süre önce "bayrağı değiştirebiliriz" demişti. Şimdi de "Rumlarla bir arada yaşayabiliriz" düşüncesini seslendiriyor.
Sonuçları bakımından dünyada değilse bile Türkiye'de hayli gürültü koparan 9'uncu Türk Kurultay'ında yaptığı konuşmada "Rumlar'la birlikte Ada'da yaşamaya hazır olduklarını ve onları Ada'dan atmak gibi bir niyetlerinin bulunmadığını" ifade ederek, "İstediğimiz, onların bizi Ada'dan atma isteminden ve siyasetinden vazgeçmeleridir" demiştir.
Halbuki okuyucu; adada tek bir Rum'un bile varlığının Türk millî hedeflerine aykırı olduğunu şu an için Denktaş'tan iyi öğrenmiş durumdadır.
İşin kötüsü şu an Kıbrıs'ta beraberlik ve bütünlük ruhunun erozyona uğramış olduğunu tespit etmemizdir. ABD ve AB'nin dolar-mark-sterlin desteği ile son on yıldır oluşturmaya başladığı "işbirlikçi lobi" her geçen gün daha başarılı olmaktadır. Kıbrıs Türklerine para karşılığı "Bosna-Batı Trakya" Türk ve Müslümanları örneği önerdikleri hayat tarzı her geçen gün toplumun daha geniş kesimlerinde taraftar bulmaktadır.
Bir süre önce Denktaş'ın "İngiliz Aslanlı Resmî Konutu'na" yemek yemek için gelen Klerides'i az da olsa bir grup Kıbrıs Türk'ü bayan "alkışlarla, olumlu pankartlarla ve hoş geldin tezahüratı ile" karşılamıştı.
Denktaş'ın Rum kesimine yemeğe gidişi ise Rumların yoğun protestosu ile karşılanmıştır.
Rum tarafındaki yemeğe 3 otobüs dolusu Türk gazeteci gitmiş, fakat sadece 30 Rum gazeteci ilgi göstermiştir.
Yabancı burslarla yetişmiş lobi şu an Kıbrıs'ın kuzeyinde toplumun her kesimine sızmış ve en etkin rol oynar hâle gelmiştir.
YUNANİSTAN:
2002 denkleminin diğer ayağı, bir önceki ile bağlantılı Yunanistan meselesidir. Örneğini Kıbrıs'ta gördüğümüz aynı lobi-kamuoyu oluşturma faaliyetleri Türkiye'de de yapılmaktadır. Fikri, vicdanı, irfanı tersten devşirilmiş işbirlikçi siyaset ve kalem erbabının çabaları Türkiye'de de aynı şekilde ruhsuz, millî endişeleri yüreğinde taşımayan bir toplum modelinin yaratılmasına neden olmuştur.
Deprem yalakalıkları ve Cem'in Papandreu ile sirtaki dostluğunun karşılıklı toplumları getirdiği nokta Dışişleri ve Genelkurmay'ın ortaklaşa yaptıkları bir kamuoyu yoklaması ile tespit edilmiştir. Raporda, Türk ve Yunan medyası ile siyasetinde karşılıklı düşmanlığın ne ölçüde yapıldığı somut verilerle ortaya konuldu. Rapor, 1 Mayıs- 31 Ekim 2001 tarihleri arasında Türkiye'de ve Yunanistan'da yazılı basın ile siyasetçilerin iki ülke ilişkileriyle ilgili yorum ve değerlendirmelerini içeriyor. Söz konusu altı aylık dönemde Yunanistan'da yayınlanan en yüksek tirajlı beş ulusal ve üç yerel gazete her gün taranarak, Türkiye ile ilgili haber ve yorumlar belirlendi. Türkiye'de de ulusal gazetelerin hepsi incelendi. Yunanistan'da taranan ulusal gazeteler Ta Nea, To Vima, Ethnos, Kathimerini ve Elefteros Tipos.
Bu altı ay içinde Yunanistan'da Türkiye'ye ilişkin 2 bin 500 yorum ve haber gazetelerde yer alırken, aynı dönemde Türkiye'deki ulusal gazetelerde bu rakam sadece 987 oldu. Yunanistan'daki haber ve yorumların % 94'ünün Türkiye aleyhtarlığı içermesi dikkat çekti. Yunanistan'daki haberlerde ağırlıklı olarak Türkiye'nin Yunanistan'ı her an işgal edecek bir güç gibi gösterilmesi dikkat çeken bir diğer nokta oldu. Türkiye'deki ulusal gazetelerde bu ülkeyle ilgili çıkan 987 haber ve yorumdan 109'unun Yunanistan lehine olduğu da tespit edildi. Türk gazetelerinde haber ve yorumların sadece % 15'i Atina aleyhinde oldu.
Rapora göre, siyasetçilerin yaptığı konuşmalarda da benzer durumla karşılaşılıyor. Söz konusu dönemde Yunanistan'da 98 siyasetçi Türkiye karşıtı söylemde bulunurken, Türkiye'de Yunanistan aleyhine konuşan siyasetçi sayısı 17 olarak tespit edildi.
Bunun hemen arkasından Genelkurmay bir olguya daha dikkat çekti. Türk tarafının siyasileri ve basını tarafından pompalanan bütün "dostluk-diyalog-hoşgörü" havasına rağmen Ege'de Yunan savaş uçaklarının son günlerde gittikçe artan bir şekilde Türk hava sahası ihlallerine devam ettiği bildirildi.
Ne diyordu Helsinki; "2004'e kadar Ege ve Kıbrıs'ı çözün. Çözmezseniz ben re'sen karar alacağım".
Siz Rum-Yunanlı olsanız 2004'e kadar çözer misiniz, yeni anlaşmazlıklar mı yaratırsınız?
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002