Yürütme'nin Başı'nın anadil meselesi

Yahudi soykırımı ile ünlü ve suçlu Almanlar, İsrail'e destek veriyorlar!Hıristiyan Batı, İngiltere ve Amerika'nın yaşama hakkı tanımadığı, Osmanlı'ının -sonra gaflete dönüşen bir- merhametle bağrına basıp İslâm âleminin bağrına hançer, Ortadoğu'nun başına belâ ettiği Yahudilerin yaptıklarını dünyayla birlikte seyrediyoruz! Yeniden Osmanlı'cıların, yani AKP'lilerin üstelik BOP Eş Başkanı olarak, İsrail'e ne yapması bekleniyor ki? Gerçekten merak ediyorum!İsrail konsoloslukları önündeki protestolarda Recep Tayyip'in Kızı Esra'da siyah çelenk koymuşmuş! Yürütmenin Başı'nın iç politikadaki "Van minüt"ü de bu! Yeni Mesaj'dan Mehmet Emin KOÇ; "O çelengi, İsrail Konsolosluğu'na değil, Babanın kapısına koyman lazımdı!" diyerek müthiş doğru bir tespit yapmış!Hepimize aptal muamelesi yapılıyor, biliyor musunuz?Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İHSANOĞLU, katıldığı programlarda Türkiye'nin içeride ve dışarıda çok sıkıntılı günler yaşadığına dikkat çekerek; "... Türkiye'nin dışarıdaki itibarını, komşularıyla olan münasebetlerini düzeltecek bir insana ihtiyaç vardır. ... Suriyeli, Iraklı Kerküklü ve Telaferli kardeşlerimiz mağdur! Kaçan kardeşlerimiz 50 derece sıcakta susuz, yemeksiz ve barınaksız yaşıyorlar! BM'nin, Kürtler için yaptıklarını biz neden Türkmenler için talep etmiyoruz? Neden güvenli bölgeler oluşturmuyoruz? Bu kardeşlerimize neden kapılarımızı açmıyoruz? Biz her yerde insanlık için gayret eden millet olarak neden Türkmenlerle ilgilenmiyoruz?" diye sorgularken çareleri de belirtiyor! BOP Eş Başkanı Başbakan ise hâlâ argo Kasımpaşalı üslûbuyla; "Monşer"i aşağılayıcı bir tonlama ile kullanarak, şirret mahalle çocukluğuna devam ediyor ama gariptir ki O'nun mahalleden olmadığını, milletin bildiğini bilmiyor! Bir de okur-yazarlarımızın veya sadece okuyanların, okumakla övünürken bilgi güncelleyememe gibi bir sıkıntıları var! Meselâ; baskı sayısına göre çok okunan bir kitap, anlaşılıyor demek midir? Veya kişinin çok okuması çok anladığı anlamına mı gelir? Batılı mantığıyla mes'elelere konjonktürel baktığımızda zannediyorum şu ân dünyada en çok okunan kitap Kur'ân'dır ve okuyanlar da; -Ramazan'da hatim indirmeğe gayret eden samimi Anadolu Müslümanları haricinde- Yahudiler ve Hıristiyanlardır! Bu kadar çok okunması, Kur'ân'ın anlaşıldığına yorumlanabilir mi? Kur'ân okunduğu kadar anlaşılsa, dünya şu anda İslâm dünyasının yaşadığı zûlme izin verir mi?Bir başka rahatsızlığım daha var; okur-yazarlar olarak ne zamana kadar ölmüşleri yarıştırmaya devam edeceğiz? Yaşarken görevini yapıp düşüncelerini yazılı olarak tarihe emanet etmişlerden; doğru söyleyeni mezardan çıkarıp ödüllendirme veya yanlış söyleyeni mezardan çıkarıp cezalandırma şansımız var mı? Mademki yok; bilgi ile günü harmanlayıp meselelere çözüm söylemek varken, niye ölülerin arkasına saklanılır? Falan, üç yüz sene önce şöyle demişmiş, filan dört yüz sene önce böyle demişmiş! Savunma veya yapılan iltifatlara teşekkür şansı olamayan, iz bırakarak gitmişleri, niye rahat bırakmayız? "Şeytan teferruatta gizlidir" şeklindeki müthiş çarıklı erkân-ı harb tesbitini görmezden gelip teferruatla boğuşarak niye zaman israf ederiz? Kelime-i şehâdet'ini ikrar edip Müslüman olduğunu gösteren ve kendi hayatını yaşayan bilgisiz bir Müslüman mı, yoksa Kur'ân'ı hıfz ettikten sonra tercüme eden ama yetmezmiş gibi yüzlerce yıl evvel İslâmı konjonktürel yaşamış ve o gün için düşüncelerini yazmış biri veya birilerinin teferruatını, bize de aktarıp akılları karıştıran, "Çok bilen(!)" biri mi daha zararlıdır? Çok, hatta çoktan da çok gariptir ki Suriye ve Irak'ta "Allahüekber" diye Müslüman başı kesen Müslüman geçinenler, Arapça biliyorlar! Yani Kur'ânı tercümansız anlamaları gerek ama bir başka Müslümanın başını, Haçlı'ya yardım olsun diye Allah için(!) kesebiliyorlar! İşte burada; ferâset, iz'ân, algılama ve yorumlama yeteneği devreye giriyor! Demek ki kişinin okuduğu kitap diliyle konuşuyor olması, okuduğunu anladığı anlamına gelmiyormuş! Meselâ; Recep Tayyip de Türkçe konuşuyor ama bana göre hiç Türk'çe düşünmüyor! Anladıkları da, anlattıkları da Türk'çe değil ve ma'lesef biz; aynı dilden konuşan-yazan kişiler olarak Tayyip'i anlama ve anlatmayı beceremiyoruz! Bir İngiliz, bir Fransız okur-yazarın bu sıkıntısı var mıdır diye ciddi meraktayım! Aziz Nesin'in; "Tekonolojiye katkımız kâfirin ürettiği arabaya maşallah takmaktan öteye geçmiyor!" diye tarif ettiği; son model, maşallahlı, teknoloji harikası bir otobüsün direksiyonuna, şoför olmayan birini oturtursanız, otobüsü devirir elbette! Sonra da olana "Otobüs kazası" der, otobüsü suçlarız!Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi en az üç bin yıllık teamülleri olan bir devletin Başında ehliyetsiz, liyâkatsız biri var ve Devlete kaza yaptırmak üzere! Türk Milleti! Bu liyakatsız kişiyi, yönetimden indirmezsen devireceği Devlet, senin!Sen bu kadar aymaz olamazsın!Sen bu kadar; malından, canından, yarınlarından vazgeçmiş olamazsın!Et-obur olmana rağmen ot-oburca "Armudun sapı, üzümün çöpü" ile oyalanamazsın!Ya mes'elene sahip çık ya da yemin olsun -korkarım ki- 10 Ağustos'tan sonra sen de kalmayacaksın, mes'elen de... Haberlere ve resimlerine dikkat eden herkes fark edecektir: Ekmel Beğ'i bizzat millet, sevgi izdihâmından korurken; Yürütmenin Başı'nı 1.500 - 2.000 seçilmiş Tayyîban Ordusu mensubu polis, milletten koruyor! Bir de; "Allah'tan başka kimseden korkumuz yok" diye böbürleniyor Allah'tan korkmaz!...Kişi, yabancı bir dili anadili kadar iyi konuşsa da rüyasını anadiliyle görür, hayallerini anadiliyle kurar! Bir dilci olarak son zamanlarda bende Yürütmenin Başı'nın anadilinin Türkçe olmadığı şeklinde, ciddi kanaat oluştu! Başka türlü olsa kim; dün söylediğini bugün, demin söylediğini şimdi, hiç söylememiş gibi inkâr edebilir? "OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...