Başbakan'ın cumhurbaşkanı adayı gösterilmesiyle başlayan tartışmaya Yüksek Seçim Kurulu (YSK) noktayı koydu.Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu, cumhurbaşkanlığına aday gösterilen kamu görevlilerinin görevden çekilmiş sayılacağını âmirdir. Bu maddenin yasaya konuluş amacı, aday olan kamu görevlisinin sahip olduğu yetkiyi rakipleri aleyhine kullanmaması, adaletli seçim yapılabilmesi? Bu madde ve gerekçeye dayalı olarak, aday gösterilen Başbakan'ın da görevden çekilmesi için muhalefetin yaptığı başvuruyu YSK reddetmiştir. Red sebebi; yasada, görevden çekilmiş sayılacaklar arasında başbakanın bulunmamasıymış. YSK'ya soruyoruz, herhangi bir kamu görevlisi için bile "seçimi etkiler" sakıncası öngörülüyorken, yürütme gücünü elinde bulunduran bir başbakan mı sakıncasız olacak?Alın size, olaya cuk oturan bir Anayasa hükmü; Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinde aynen: "Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar" hükmü yer almaktadır.Dikkat edilirse, yüksek mahkemelerin başkan ve üyeleri Anayasa metninde belirtilirken, Bakanlar Kurulu üyeleri denilmiş, başkanından yani Başbakan'dan söz edilmemiştir. YSK kafasına göre, metinde başbakan lâfı yoktur, Yüce Divan'da yargılanamaz mı diyeceğiz, yoksa anayasa koyucunun asıl amacına uygun bir yorumla metinde yani sözde olmasa bile özde başbakanın da yargılanacaklar kapsamında olduğu sonucuna mı varacağız? Metinde adı geçmese bile doğru yorumla yakın zamanlarda önceki Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın Yüce Divanda yargılanmasına tanık olmuştuk.Şaibeli, sakat bir seçim sisteminde şaibeli sonuçlara damgasını vuran YSK, 30 Mart yerel seçimlerinde de nedense iktidar partisinden gelen itirazları kabul ederken, muhalefet partilerinden gelen itirazları reddetmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimi için de doğrusu başka bir tavır beklemiyorduk. Nitekim itiraz muhalefetten gelince YSK Başbakan gibi düşünmüş, istifasının gerekmediğini açıklamıştır.Bilmem farkına vardınız mı? Burada âdeta Başbakan'ın kibriyle YSK'nın kibri örtüşmektedir, nasıl mı;Başbakan, medikal teşhisini uzmanlara bırakıyoruz, kendini büyük görme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, her şeyi ben bilirim edasındadır.YSK, kararlarının kesin, denetlenemez olmasından da kaynaklanan, bilgilerinin tekelini oluşturan, toplumsal hiyerarşide kendilerini en üst noktada gören bir büyüklük karmaşası içinde.Kibirlerin örtüşmesi, isterseniz kesişmesi diye de bakabilirsiniz buna. Biz kibirleri tutsaklarına bırakalım ve gelelim asıl meseleye, yorum kabiliyetine.Yorum bilimi (Hermeneutik), Rönesans'ın edebi metinler üzerinde başlayan çalışmaların etkisi, filolojinin getirdiği birikim ve nihayet Reform hareketleriyle Protestanlığın kutsal metinlere yönelen tenkit anlayışıyla birleşerek bağımsız bir disiplin haline gelmiştir. Edebi, dini ve hukuki metinleri anlama çabası, her türlü yazılı metne, politik tavra, sanat ve etik alana sıçramıştır.Yorum biliminin en çok ilgilendiği alanların başında şüphesiz ki, hukuki metinler gelir.Türk yargısında yorum ve yorum yöntemi neredeyse tamamen mahkemelere bırakılmıştır. Şimdi iş, Anayasa Mahkemesi'ne kalmıştır. YSK'dan olumsuz yanıt alan muhalefet partileri Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunurlarsa, Yüksek Mahkeme; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası metinlerini yorumlayarak, metinle içinde bulunulan durum arasında bağ kurarak hukukun etik boyutunu da yoklayarak, yorumda isabet ve kalitenin dersini verebilir.Verilecek dersten nasibini alacakların başında, yorum kabiliyetinden yoksun, taklit içtihatların peşinde koşturanlar gelecektir şüphesiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023