Eskiler, şimdi Ankara'da sahnelenen AB tiyatrosuna benzer durumlar için Ali-Cengiz oyunu derlerdi.
Başkent'teki AB-ABD oyununu biz de Yılmaz-Bahçeli-Çiller tiyatrosu olarak nitelemeyi uygun bulduk
Tansu Çiller'in ABD çıkışı ile Devlet Bahçeli'nin AB çıkışı arasında ilginç bir benzerlik sözkonusu.
Ancak Çiller, koltuk kapma uğruna net, açıkça ve "tabiatına aykırı" olarak daha "erkekçe" konuşuyor.
ABD'ye açıkça diyor ki, başbakanlık koltuğunu bana ayarlarsanız, muhtemel Kuzey Irak müdahalenizde her işinizi görürüm.
Koltuk ihtirası neler yaptırıyor, neler sattırıyor.
Bahçeli ise "ürkekçe" ve biraz da geçmişini örtmeye yönelik "AB'ci ama AB karşıtı müşkil bir tavır" takınıyor.
Bahçeli, hem koltukta oturmak istiyor, hem de millet nezdinde güya AB'ci görünmek istemiyor. Müşkilat burada.
Tansu hanımda bu müşkilat yok.
Bahçeli, ilk defa AB işini güya Meclis'e havale ediyor.
Bugüne kadar AB'nin tüm isteklerini, Yılmaz koordinatörlüğünde ortaklar, hep beraber yerine getirdiler. Apo'yu beraber idamdan kurtardılar.
Bahçeli'nin çıtı çıkmadı. Çıt çıkarmak bir yana; bilakis, tam destek verdi.
Bahçeli, Mesut Yılmaz'ın yanında dura dura "Yılmaz bir AB'ci" oldu çıktı.
Birgün bile demedi ki, şu Ulusal Program diye altına imzayı bastığımız evrakı, madem "ulus"a sormadık, hiç olmazsa "ulusun vekilleri"ne, Meclis'e şöyle bir soru verelim. Tüm tavizleri meşhur uyum içinde hallettiler.
Koltuk gidince Meclis'i hatırladı...
Bahçeli, ayağının altından tüm zeminin kaydığını hissedince, milletin kendilerinden tüm desteğini çektiğini görünce, AB işini Meclis halletsin, diyor.
Güya bir taraftan AB'nin ne menem şey olduğunu mırıldanıyor; bir yandan da Türkiye batsa da koltuğu bırakamıyor.
Millet sormaz mı; bugüne kadar taviz üstüne taviz verdiğiniz AB, şimdi mi kötü oldu, şimdi mi tu kakalık oldu?
Hesap kabarık olduğu için soruların sonu yok...
Millet şunu da soruyor:
Bahçeli'nin, tu kakalık bir AB'yi Meclis'e havale ederek koltuğumda kalayım demesi, ne kadar insaflı bir iş? Hangi vatanperverliğe sığar bu tarz?
Bahçeli diyor ki, bugüne kadar bulaştığımız kafi, bundan böyle artık AB'nin pis işlerine bizi bulaştırmayın, biz yine koltuğumuzda oturalım ama Meclis bu işleri halletsin.
Maşaallah; şu vatanperverliği görüyor musunuz...
Bahçeli AB'ye ve AB'cilere diyor ki, ben koltukta kalayım; ama AB işlerinin Meclis tarafından halledilmesine göz yumayım. Türkiye'ye ne yaparsanız yapın ama yeter ki şu koltuğuma birşey olmasın.
Tansu hanım ise diyor ki ABD'ye, bana koltuğu ayarlarsanız ben de size Kuzey Irak'ı ayarlarım.
Allah Allah...
Bahçeli ile Çiller arasındaki farkı bulun bakalım, bulabilecek misiniz?
Ancak bu oyun burada biter.
Hatırlarsanız Yılmaz, geçen Mart ayının ortasında Türkiye içinde AB üyeliğini istemeyen çevreler güçlü ve aktif hale geldi, diye feryad etmişti.
Bu feryadın üzerine dış güdümlü medyamız hemen anketler yayınladı. Millet AB'yi şöyle istiyor, böyle istiyor, manşetleri attı. Ey millet, AB'yi istemeden istiyorsun, AB'ye karşı duruyorsun ama AB'yi istiyorsun kabilinden çarpık anketler sürdüler piyasaya.
Tutmadı.
Millet, iktidar ve muhalefetteki tüm dış güdümlülerden, hariçten icazetlilerden desteğini çekti.
Milletin, AB'ye karşı Kuvay-ı Milliye ruhuyla Prof. Dr. Haydar Baş beyin etrafında tek yürek tek bilek olduğunu dünya alem gördü.
The Times gibi Batı basını bile "AB-ABD oyunu"nu bozacak büyük oluşu farketti; birkaç günden beri de elinizi çabuk tutun uyarısı yapıyor.
Bizimkiler farketmez mi?
Bahçeli de farketti. Yılmaz da, Çiller de. Gerekirse papaz elbisesine bürünürüz diyen sair yeniyetmeler de. Dış güdümlü medya da; örmekte zorlanıyorlar şimdi.
Bahçeli'nin ilkesiz çarkları bundan. Yılmaz'ın Brüksel'de soluklanması bundan. Çiller'in yeter ki koltuk kapalım her işi yaparız kabilinden çıkışı bundan. Diğerlerinin hep beraber AB korosuna katılıp, ne yapalım ne edelim, önce şu AB işini aradan çıkartalım türünden gayretkeşlikleri bundan.
Ama Prof. Dr. Haydar Baş beyin Bostancı Gösteri Merkezi'nden dünyaya duyurduğu gibi, korkunun ecele faydası yok.
Bağımsız Türkiye çağı açılıyor.
Başkent'teki AB-ABD oyununu biz de Yılmaz-Bahçeli-Çiller tiyatrosu olarak nitelemeyi uygun bulduk
Tansu Çiller'in ABD çıkışı ile Devlet Bahçeli'nin AB çıkışı arasında ilginç bir benzerlik sözkonusu.
Ancak Çiller, koltuk kapma uğruna net, açıkça ve "tabiatına aykırı" olarak daha "erkekçe" konuşuyor.
ABD'ye açıkça diyor ki, başbakanlık koltuğunu bana ayarlarsanız, muhtemel Kuzey Irak müdahalenizde her işinizi görürüm.
Koltuk ihtirası neler yaptırıyor, neler sattırıyor.
Bahçeli ise "ürkekçe" ve biraz da geçmişini örtmeye yönelik "AB'ci ama AB karşıtı müşkil bir tavır" takınıyor.
Bahçeli, hem koltukta oturmak istiyor, hem de millet nezdinde güya AB'ci görünmek istemiyor. Müşkilat burada.
Tansu hanımda bu müşkilat yok.
Bahçeli, ilk defa AB işini güya Meclis'e havale ediyor.
Bugüne kadar AB'nin tüm isteklerini, Yılmaz koordinatörlüğünde ortaklar, hep beraber yerine getirdiler. Apo'yu beraber idamdan kurtardılar.
Bahçeli'nin çıtı çıkmadı. Çıt çıkarmak bir yana; bilakis, tam destek verdi.
Bahçeli, Mesut Yılmaz'ın yanında dura dura "Yılmaz bir AB'ci" oldu çıktı.
Birgün bile demedi ki, şu Ulusal Program diye altına imzayı bastığımız evrakı, madem "ulus"a sormadık, hiç olmazsa "ulusun vekilleri"ne, Meclis'e şöyle bir soru verelim. Tüm tavizleri meşhur uyum içinde hallettiler.
Koltuk gidince Meclis'i hatırladı...
Bahçeli, ayağının altından tüm zeminin kaydığını hissedince, milletin kendilerinden tüm desteğini çektiğini görünce, AB işini Meclis halletsin, diyor.
Güya bir taraftan AB'nin ne menem şey olduğunu mırıldanıyor; bir yandan da Türkiye batsa da koltuğu bırakamıyor.
Millet sormaz mı; bugüne kadar taviz üstüne taviz verdiğiniz AB, şimdi mi kötü oldu, şimdi mi tu kakalık oldu?
Hesap kabarık olduğu için soruların sonu yok...
Millet şunu da soruyor:
Bahçeli'nin, tu kakalık bir AB'yi Meclis'e havale ederek koltuğumda kalayım demesi, ne kadar insaflı bir iş? Hangi vatanperverliğe sığar bu tarz?
Bahçeli diyor ki, bugüne kadar bulaştığımız kafi, bundan böyle artık AB'nin pis işlerine bizi bulaştırmayın, biz yine koltuğumuzda oturalım ama Meclis bu işleri halletsin.
Maşaallah; şu vatanperverliği görüyor musunuz...
Bahçeli AB'ye ve AB'cilere diyor ki, ben koltukta kalayım; ama AB işlerinin Meclis tarafından halledilmesine göz yumayım. Türkiye'ye ne yaparsanız yapın ama yeter ki şu koltuğuma birşey olmasın.
Tansu hanım ise diyor ki ABD'ye, bana koltuğu ayarlarsanız ben de size Kuzey Irak'ı ayarlarım.
Allah Allah...
Bahçeli ile Çiller arasındaki farkı bulun bakalım, bulabilecek misiniz?
Ancak bu oyun burada biter.
Hatırlarsanız Yılmaz, geçen Mart ayının ortasında Türkiye içinde AB üyeliğini istemeyen çevreler güçlü ve aktif hale geldi, diye feryad etmişti.
Bu feryadın üzerine dış güdümlü medyamız hemen anketler yayınladı. Millet AB'yi şöyle istiyor, böyle istiyor, manşetleri attı. Ey millet, AB'yi istemeden istiyorsun, AB'ye karşı duruyorsun ama AB'yi istiyorsun kabilinden çarpık anketler sürdüler piyasaya.
Tutmadı.
Millet, iktidar ve muhalefetteki tüm dış güdümlülerden, hariçten icazetlilerden desteğini çekti.
Milletin, AB'ye karşı Kuvay-ı Milliye ruhuyla Prof. Dr. Haydar Baş beyin etrafında tek yürek tek bilek olduğunu dünya alem gördü.
The Times gibi Batı basını bile "AB-ABD oyunu"nu bozacak büyük oluşu farketti; birkaç günden beri de elinizi çabuk tutun uyarısı yapıyor.
Bizimkiler farketmez mi?
Bahçeli de farketti. Yılmaz da, Çiller de. Gerekirse papaz elbisesine bürünürüz diyen sair yeniyetmeler de. Dış güdümlü medya da; örmekte zorlanıyorlar şimdi.
Bahçeli'nin ilkesiz çarkları bundan. Yılmaz'ın Brüksel'de soluklanması bundan. Çiller'in yeter ki koltuk kapalım her işi yaparız kabilinden çıkışı bundan. Diğerlerinin hep beraber AB korosuna katılıp, ne yapalım ne edelim, önce şu AB işini aradan çıkartalım türünden gayretkeşlikleri bundan.
Ama Prof. Dr. Haydar Baş beyin Bostancı Gösteri Merkezi'nden dünyaya duyurduğu gibi, korkunun ecele faydası yok.
Bağımsız Türkiye çağı açılıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019