Bağımlı politikalar, ülkeleri bir taraftan yalnızlaştırırken, diğer taraftan da hangi ülkelere bağımlı ise onların kontrolüne girmesine neden olmaktadır.
Bağımlılık her zaman yalnızlığın ve esaretin aynı anda yaşanmasıyla sonuçlanır. Maalesef ülkemiz de, siyasilerin uyguladıkları yanlış politikaların neticesinde aynı girdabın içinde bulunmaktadır.
Temelinde Atatürk'ün "bağımsızlık benim karakterimdir" ilkesinin gereği tam bağımsızlık esasları olan ülkemiz, maalesef siyasilerin bu temel ilkelerden sapması sebebiyle bir o tarafa bir bu tarafa savurulur vaziyete düşmüştür.
Bu yaşadığımız tabloya birçok örnek verebiliriz ama biz güncel bir örnekle durumu anlatmaya çalışalım.
Malum, önceki gün Türkiye'nin üye olduğu Akdeniz Parlamenter Asamblesi Yunanistan'ın başkenti Atina'da toplandı.
Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz'de yaşanan sorunların çözümü için Akdeniz ülkelerinden oluşan bir birlik… Bu birlikle alakalı detaylı bilgileri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) resmi internet sitesinde bulabilirsiniz.
Üye olan ülkeler şunlar:
Andora, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Cezayir, Fas, Filistin, Fransa, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hırvatistan, İsrail, İtalya, Karadağ, Libya, Lübnan, Makedonya, Malta, Mısır, Monako, Portekiz, Sırbistan, Slovenya, Suriye, Tunus, Türkiye, Ürdün, Yunanistan…
Romanya ve Vatikan ise ortak ülkeler statüsünde…
Akdeniz Parlamenter Asamblesi'nin Atina'da yapılan son toplantısında Türkiye aleyhinde skandal bir karar alındı. Toplantıda Mısır'ın girişimiyle, Türkiye ve Libya arasında imzalanan deniz yetki anlaşmasının "kanunsuz" olduğuna ilişkin bir karar tasarısı oylandı.
Oylamada sadece, toplantıda hazır bulunan beş Türk milletvekili ile Ürdün'den gelen bir miletvekili Mısır'ın sunduğu karar tasarısına "hayır" oyu verdi.
Hatta Libyalı ve Filistinli vekiller bile "evet" oyu vererek Türkiye'nin Libya ile yapılan bu anlaşmasının "kanunsuz" olduğuna onay verdiler.
Diğer bir ifadeyle, yukarıda tek tek saydığımız Akdeniz ülkelerinin tamamına yakını Türkiye'nin Serrac hükümetiyle imzaladığı anlaşmayı reddetmiş oldu.
Toplantıya TBMM heyeti içinde katılan Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç onaylanan bu skandal kararla ilgili olarak şunları söyledi:
* "Atina'daki toplantıda yaşananlar, AKP hükümetinin izlediği yanlış politikalar nedeniyle Türkiye'nin ne kadar yalnızlaştığını gösterdi."
* "Mısır'ın Türkiye-Libya anlaşmasını kanun dışı olarak tanımlayan önergesine biz 5 Türk delegenin dışında sadece bir Ürdünlü vekil ret oyu verdi. Filistinli vekil bile Türkiye'nin yanında yer almadı."
* "Libya'yı temsilen toplantıda hazır bulunan vekiller de anlaşma aleyhine oy kullandı ve Türkiye'yi kınadıklarını açıkladılar."
* "Sadece Libya anlaşması konusunda değil, daha pek çok konuda Asamble'deki vekiller Türkiye'yi hedef alan konuşmalar yaptı. Ne çok düşman edinmişiz."
Siyasilerimiz, bu yalnızlaşma sürecine "değerli yalnızlık" diyorlardı, her noktada aleyhimize işleyen böyle bir yalnızlığın neresi değerli merak konusu…
Ülkeleri dış politikada güçlü kılacak ve yalnızlıktan kurtaracak tek çözüm "tam bağımsızlık"tır.
Tam bağımsız olan ülkeler, dost ya da düşman fark etmez ilişki kurdukları ülkelerle daha sağlıklı ve kalıcı adımlar atabilirler.
Bağımlı olduğunuz zaman, otomatikman bağımlı olduğunuz ülke ya da ülkelerin postacısı, elçisi gibi oluyorsunuz. Sizin ulusal çıkarlarınız çok farklı olmasına rağmen, bağımlı ülkelerin sizden beklediği adımları atmak zorunda kalıyorsunuz.
Türkiye, tam bağımsız bir duruşla Akdeniz'deki bölge ülkeleriyle sağlam ve kalıcı ilişkiler kurabilseydi, bugün Libya böyle olmayacaktı, Mısır, Lübnan, Filistin, Suriye, Cezayir ve daha niceleri bizim yanımızda yer alacaktı.
Her şeyden önemlisi biz bu bölgede Libya'da en zayıf halka olan Serrac hükümetine muhtaç kalmayacaktık.
Bu bölgedeki Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi hariç tüm ülkelerle münhasır alan anlaşmaları imzalayabilecektik. KKTC'nin tanınması konusunda da sıkıntı yaşamayacaktık.
Doğu Akdeniz'in hidrokarbon kaynaklarında söz sahibi olan ülke Türkiye olacaktı.
Ama maalesef bağımlı ve yanlış politikalarla geldiğimiz nokta ortada…
Bugün Türkiye nasıl bir ekonomi politikası uygulamalıdır, ekonomide nasıl tam bağımsız olmalıdır sorularının cevabı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir.
Bugün Türkiye, bölgesinde ve dünyada nasıl söz sahibi olabilir, dış politikada nasıl güçlü bir pozisyon elde edebilir, nasıl caydırıcı bir güç haline gelebilir, yalnızlıktan kurtulabilir sorularının cevabı ise Prof. Dr. Baş'ın Sosyal Devlet Milli Devlet tezidir, bu tezden yola çıkan Bağımsız Türkiye Partisi'nin dış politika anlayışıdır.
Çözümden kaçtıkça, uluslar arası toplantılarda daha çok aleyhimize karar çıkar, bölgemizde ve dünyada aleyhimize daha çok olaylar cereyan eder.
Ayıkmak dileğiyle…
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025