Önceki yazılarımızda Türk sözcüğünün bir kavim adı olmaktan ziyade bir inanç, kültür ve medeniyeti ifade ettiğine yer vermiştik. Türk kelimesinin Hz. Nuh'un oğlu Yafes'ten olan torunlarından birinin ismi olduğunu, daha sonraki dönemlerde Türk adlı bu insan gibi inanan, düşünen, yaşayan insanları tanımlamak için Türk ve Türkî kavramının kullanıldığından bahsetmiştik. Hz. Nuh, kendisine şeriat verilen ululazim bir peygamberdir. Hz. Adem'den beri süregelen İslâm dinini, insanları Allah'a ulaştıracak yegane yol olan tevhid inancını yaşamak ve tebliğ etmekle vazifelendirilmiştir. Torunu olan Türk de dedesinin yolundan giden salih bir kuldur. Türklük, tevhid akidesi üzerine kurulu bir inanç ve medeniyettir. Turanî kavimlerin hepsine Türk denmez. Allah'ın bir olduğuna inanan, Allah katında geçerli olan tek dine inananlara Türk denir. Türk töresi, Hz. Nuh'un şeriatı, onun ve oğullarının, torunlarının yaşantısıdır, güzel ahlakıdır.
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem'den sonra zaman zaman Allah'ın şeriat verdiği elçileri vasıtasıyla dinin yaşanmasında bazı değişiklikler olmuşsa da tevhid özü saklı kalmış ve ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed (S.A.A.) efendimizle din kemale ermiş, güzel ahlak tamamlanmıştır. Türklerin Hz. Muhammed (S.A.A.)'den sonra Müslümanlar ile buluşması, bir nevi yitiğini bulması, eksik olan parçasını tamamlaması gibidir. Bu buluşma ve İslâm'ın kâmil hali ile şereflenme, Ehl-i Beyt evlatları eli ve nefesiyle olmuştur.
Müslümanlar ile Türklerin karşılaşması Rasulullah efendimiz zamanına kadar uzanır. Kureyş kabilesinin demircisi ve kılıç ustası bir Türk'tür. İslâm'ın ilk kadın şehidi Hz. Sümeyye bint-i Hayyat (Hubbat)'ın adı Pamuk'tur. Yemen'den gelmiştir. Yemen'e Türklerin gidişi, Bizans'a bağlı Habeş Krallığı'nın Hive Krallığı'na bağlı Yemen'e saldırması üzerine onlara yardım gönderen Sasanî Devleti eliyle 570 yılında gerçekleşmiştir. Sasanî askerlerinin arasında bulunan çok sayıda Eftalit Türkü, Yemen'de kalmıştır. Eftalitler, kökeni Hunlara dayanan Türklerdir.
Oğuzname'de anlatılanlara göre, Oğuz kağan bir gece rüyasında Peygamber efendimizi görüp ona iman etmiş ve ondan dinimizi öğrensin diye üç kişilik bir heyeti kendisine göndermiştir. Yeri gelmişken ifade edelim, Türklerin tarihinde Oğuz Kağan isminde birden çok kişiye rastlanır. Az önce bahsettiğimiz de bunlardan biridir. Oğuz Kağan Destanı daha önceki devirlere dayanır. Destanda anlatılanlar ile Kur'an'da Kehf suresinde Zülkarneyn hakkında anlatılanların benzerliği açıkça ortadadır. Ayrıca Türkçe oğuz kelimesi ve Arapça Zülkarneyn kelimesinin anlamı aynıdır; iki boynuzlu, öküz. Oğuz Kağan hakkında anlatılanlarda başına giydiği iki boynuzlu sorguçtan bahsedilmektedir. Bu benzerliklerden hareketle Prof. Dr. Haydar Baş, Oğuz Kağan ile Zülkarneyn'in (a.s.) aynı kişi olabileceğine işaret etmiştir.
Kerbela'da şehit olanlardan Hz. Hüseyin efendimizin Vazih isimli kölesinin de Türk olduğu Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İmam Hüseyin adlı eserinde yazılıdır.
Kerbela faciasından sonra, Emevî sülalesinin yönetimi süresince başka topluluklardan da Türklerden de İslâm'a geçişlerin çok az olduğu bir gerçektir. Bunda Emevîlerin cihat ve tebliğ yerine fethettikleri yerlerden vergi alma, savaşlardan ganimet, esirlerden fidye, idarelerine boyun eğen gayrimüslim ahaliden yüksek vergiler almayı benimsemeleri etkili olmuştur. Müslümanları Müslüman olmayanlardan, Müslümanlar içinde Arapları öbür kavimlerden, Araplar içinde Kureyş Kabilesini, Kureyş'in içinden de Ümeyye oğullarını (Emevî sülalesini) diğerlerinden üstün görüp tebaası arasında ayrımcılığın had safhaya çıkmasının etkisi de olmuştur. Hilafet adı altında dinî bir idare biçimi olduklarını iddia ederken,dinî meselelerdeki bilgisizlikleri, işine geldiği gibi dini kullanabilmek için yalan hadisler uydurtup bunları delil gösteren yalan fetvalara dayanmaları, çokça bidatleri dine karıştırmaları etkili olmuştur. Hepsinden çok da, hilafetin Allah'ın ayetlerle sabit emirleri ve Peygamber Efendimizin beyanatları apaçık meydanda iken hile, yalan ve kılıç zoruyla hilafeti Hz. Ali ve Ehl-i Beyt evlatlarından alıp kendilerine yamamaları etkili olmuştur. Allah'ın emrini hiçe sayarak Rasulullah (S.A.A.) efendimizin ikazlarını göz ardı ederek, onun ve pak neslinin hatırını gözetmemeleri, itibarını ortadan kaldırmaya çalışmaları ve ellerindeki devlet gücünü kaybetmeme adına Ehl-i Beyt evlatlarını katletmeleri, boykot ve karartma uygulamalarının etkisi olmuştur.
- Kul, âşık, asker... / 18.04.2022
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 2 / 03.11.2021
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 1 / 02.11.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 5 / 08.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 4 / 07.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 3 / 06.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi (2) / 05.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - I / 04.08.2021
- Dini ve milli duygularla dolu bir haftanın ardından - II / 28.07.2021