Güzel yurdumuzun 11 ilini sarsan depremlerden sonra vatandaşlarımızın yaralarına merhem olmak adına gerek yurt içinden gerekse yurt dışından desteklere olan ihtiyaç devam etmekte. Bu kapsamda 20 Mart'ta Brüksel'de Avrupa Komisyonu ile Avrupa Birliği (AB) Konseyi Dönem Başkanı İsveç tarafından Türkiye ve Suriye'ye destek ve dayanışma temalı, Uluslararası Bağışçılar Konferansı düzenlendi.
Konferansta, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), AB ve Dünya Bankası'nın desteğiyle Türk hükümeti tarafından hazırlanan "Türkiye Deprem Toparlanma ve Yeniden İmar Değerlendirmesi" (TERRA) raporu hakkında katılımcı ülke ve uluslararası kuruluşlara bilgilendirmede bulunuldu. Uluslararası Bağışçılar Konferansında Türkiye için hibeler ve krediler dahil olmak üzere 6.05 milyar Euro taahhüt edildi.
Katılımcılara Cumhurbaşkanımız uzaktan çevrim içi bağlantıyla hitap ederken, Dışişleri Bakanımız fiziken iştirak etti. Bakan bey hazır Brüksel'e gitmişken orada başka temasları da oldu, doğal olarak.
Buraya kadar her şey güzel.
Ama bu konferansı AB Konseyi dönem başkanı olarak İsveç'in düzenlemiş olması, AB kadar İsveç'in de insani değerlere verdiği önemi göstermesi bakımından son derece manidar! Yoksa yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve PKK terör örgütüne destekleri ve Ermeni sorununda takındıkları tavır herkesin malumu. Hani İsveç'in NATO'ya üyelik sürecinde Türkiye'nin çekincelerine takılmış olması da İsveç'i harekete geçmeye itmiş midir diye akla gelmiyor değil yani.
Türkiye için açıklanan 6 milyar Euro paranın ne kadarının kredi olarak verildiğinin de gözden kaçırılmaması lazım. Bağış değil, faizli kredi olan bu miktar kaç milyar Euro ise artık yardım ettikleri Türk halkının cebinden bir güzel çıkacak sonunda. Yardım mı oldu, fırsattan istifade kazançlı bir tefecilik mi, size bırakıyorum kıymetli okurlar.
Takıldığım bir başka nokta da Türk ve Yunan dışişleri bakanlarının görüşmesi…
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, görüşme sonrası açıklamasında ülkesinde yaşanan tren kazasından sonra ilk arayanın Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olmasından, Cumhurbaşkanımızın taziye dileklerini de aktarmasından ve hatta yardım etme tekliflerinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ayrıca, Türkiye'de bulunan bir Yunan mahkûmun Tempi'deki kazada ölen oğlunun cenazesinde bulunması sağlandığı için de son derece mutlu olmuş Yunan tarafı. Çavuşoğlu da açıklamasında Yunanistan'ın depremler sonrası kurtarma ekibi göndermesi, Yunan bakanın Türkiye'ye gelmesi ve birlikte Hatay'a gitmelerinden duyduğu memnuniyeti ifade etti.
Bir de müjdeli bir haber duyurdular! Yunanistan ve Türkiye, uluslararası platformlardaki adaylıklarda birbirini destekleme kararı almışlar… Bu olumlu atmosferin uluslararası platformlardaki işbirliğine de yansıdığına işaret ediyor sayın bakanlar. Türkiye ve Yunanistan, Büyükelçi Suat Hayri Aka'nın IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) Genel Sekreterliğine adaylığı ile Yunanistan'ın BM Güvenlik Konseyi 2025-2026 dönemi geçici üyeliğine adaylığını karşılıklı olarak desteklemek üzere anlaşmaya varmış.
Türk büyükelçi denizcilik işlerinin başında olmakla Türkiye'ye dış politikada muazzam(!) katkılar sağlama imkanına kavuşurken, Yunanistan BM Güvenlik Konseyi'nde 2025-2026 döneminde geçici üye olacak. Yani söz konusu dönemde bu anlaşmadan Türkiye koca bir sıfır alacak. Yunanistan ise Ege'de, Doğu Akdeniz'de, Batı Trakya'da yaptığı hukuksuzluklar BMGK'de gündem edilirse, kendi aleyhine ve Türkiye lehine kararlar alınmasının önüne geçebilecek. Ne dahice siyaset!
Hatırlayalım; örneğin 2004'te Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB'ye girişini onaylamakla ne kazandık? Yunanistan ile bir olup her fırsatta bize yapacaklarından geri durmuyor Rumlar.
Yine hatırlayalım; 1992'de Türkiye'nin girişimleri ile Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü kuruldu. Pembe mesajlar vermek adına Yunanistan ve Ermenistan gibi ciddi sorunlar yaşadığımız iki ülkeyi de bu örgüte aldık.
1974'te NATO'nun Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesini engelleyememesini bahane eden Yunanistan NATO'nun askerî kanadından çekilmişken, 1980'de Türkiye'nin onayıyla geri dönebilmişti.
Ne değişti? Ermeniler soykırım iddialarından, vatanımızın bir kısmını Ermeni toprağı görmekten vaz mı geçtiler? Ya da Yunanistan kıta sahanlığı konusunda geri adım mı attı? Kara sularını 12 mile çıkarmaktan vaz mı geçti? Türkiye Yunanistan'ı BMGK geçici üyeliği hususunda desteklersek bundan sonra vaz mı geçecek? Veya işgal ettiği adalarımızdan geri mi çekilecek?
O gün Yunanistan'ın NATO'nun askerî kanadına geri dönmesine "hayır" deseydik, bugün Yunanistan'da olmasından rahatsızlık duyduğumuz NATO üsleri orada olamayacaktı. O takdirde de Türkiye'deki üslerin önemi daha da artacak hem NATO'ya hem de ABD'ye karşı eli daha güçlü olacaktı. (Yeri gelmişken hem AB, hem ABD, hem de NATO'ya karşı olduğumu belirteyim)
Sözün özü, konu Türkiye olunca Ermeni Ermeniliğini, Rum Rumluğunu, Yunan da Yunanlığını yapmaya devam etti, devam edecek.
Öyleyse biz bu işe neden destek veriyoruz? Bindiğimiz dalı niye kesiyoruz? Dışarıda lobileri olan ülkelerin bizim dış işlerimize ve hatta iç işlerimize etkilerinden mi çekiniyoruz? Bazı komplo teorisyenlerini haklı çıkarmak istemem ama her seçim öncesi olduğu gibi, yine içerdeki seçim uğruna içte ve dışta bir şeylerden daha vaz mı geçiyoruz ne?
- Kul, âşık, asker... / 18.04.2022
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 2 / 03.11.2021
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 1 / 02.11.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 5 / 08.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 4 / 07.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 3 / 06.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi (2) / 05.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - I / 04.08.2021
- Dini ve milli duygularla dolu bir haftanın ardından - II / 28.07.2021