Kıbrıs, suriçi İstanbul ve Güneydoğu topraklarımız üzerindeki 'global parselasyon' hesapları oldukça somutlaştı. Detaylar konuşuluyor.
Kıbrıs'ta pazarlıkların bitirilme tarihi ve kopartılacak işler açıkça belinlendi, müzakereler yoğunlaştı. Vahametin boyutlarını Kıbrıs'ın kurmaylarından yazarımız Hüseyin Mümtaz'ın yazılarından takip edebilirsiniz.
ABD'nin Irak hesaplarının açıkça konuşulduğu ve AB'nin, Lozan'daki 'sadece gayr-i müslimleri azınlık olarak tanımlayan esası' devre dışı bırakan 'çağdaş azınlık kriteri'nin baskılarının arttığı süreçte 'mikrokültürel dilekçeler' bir anda masalarda uçuşmaya başladı. 'Kürtçe eğitim' furyası başlatıldı. Bu arada Bakanlar Kurulu'na İngilizce metin halinde gelen 'azınlıklara bölgesel otonomi ve sair haklar sağlayan' BM metni, her nasıl olduysa imzaya açıldı. Ülkeyi bu noktaya getirenler, milleti bu derece dağılmışlığa sürükleyenler, bütün bu gelişmelere tesadüf diyebilirler. Ama öyle değil... Başka 'tesadüfler' de var. Ki külahlarımızı önümüze alıp onları da düşününce, bu gelişmelerin büyük bir şer senaryonun fragmanları olduğunu kolayca görürüz.
Nitekim dinlerarası diyalog faaliyetlerinden inanç turizmine çeşitli yöntemlerle son beş yılda yoğunlaşan 'modern misyonerlik' faaliyeti, suriçi İstanbul'da en az Kıbrıs konusu kadar yol aldı. Suriçi İstanbul'da Ortodoks Ekümenik Patriklik emelinin altyapısı, artık AB komisyonlarında ve ABD lobilerinde yerli yabancı misyon şefleri ve diyalog havarileri tarafından ortaklaşa pişirilmeye devam ediyor. Suriçi İstanbul'daki bölücü emeller, ABD ve AB komisyonlarında hukuki zemin kazanıyor.
Dahası, ABD'ye görücüye çıkan eski ve yeniyetme kimi siyasilerimiz, bu kabil 'en netameli konular'da bile politikekonomik çeşitli krediler karşılığında maalesef 'kabul ve bağlılık'larını arzediyorlar.
Böyle bir vakitte içerideki hukuki düzenlemeler de dikkatlarden kaçacak türden değil. BM'nin aziz milletimizin hiçbir ferdiyle yakından ve uzaktan ilgisi olmayan 'azınlıklara yönelik bölücü düzenleme'si Bakanlar Kurulu'nda ilginç bir AliCengiz oyunuyla imzaya açıldığı sırada nasıl ki dilekçe furyası başladı; aynen bunun gibi, yakında Ermeni, Rum ve sair azınlıklar da kısa zamanda 'tapu furyası'na başlayacaktır. Çünkü bu günlerde yabancı azınlık vakıfları ve kiliselerle ilgili Mustafa Kemal Atatürk'ün '1936 Beyannamesi'ni devre dışı bırakarak onlara her türlü malmülk edinmeyi sağlayacak çok önemli bir yasal düzenleme komisyondan geçirildi. Yasalaşma aşamasında. Düzenlemenin vahim detaylarını dilerseniz yarına bırakalım. İşte bu süreçte, kiliselerin etrafında sürdürülen gayrı menkul alımları 'tapu furyası'na dönüşecektir. Ardından da konu, AB komisyonlarına ve AİHM'ne gelecektir. Kıbrıs'tan bildiğimiz Luizido davasına emsal davalar, suriçi İstanbul'dan yükselmeye başlayacaktır.
Bütün bunların ve ülkenin şirazesi nedir, biliyor musunuz?
Binlerce şehidimizi bağrına basan Kuzey Kıbrıs'ımız... Eğer Türkiye, Kıbrıs konusunda tavizkâr davranır, başta şüheda olmak üzere toprak ve egemenliğimizin AB'ye satılmasına ve Ruma peşkeş çekilmesine rıza gösterirse; bilin ki, Ege de, Güneydoğu da, suriçi İstanbul da şirazeden çıkmıştır.
Türkiye'nin şirazesi Kıbrıs'tır; bu böyle biline... Böylece tedbirleri alına...
Suriçi İstanbul'daki ekümenik peşkeşe dönük yeni Vakıflar Yasası'nın vahim detaylarını yarın aktarırız.
Kıbrıs'ta pazarlıkların bitirilme tarihi ve kopartılacak işler açıkça belinlendi, müzakereler yoğunlaştı. Vahametin boyutlarını Kıbrıs'ın kurmaylarından yazarımız Hüseyin Mümtaz'ın yazılarından takip edebilirsiniz.
ABD'nin Irak hesaplarının açıkça konuşulduğu ve AB'nin, Lozan'daki 'sadece gayr-i müslimleri azınlık olarak tanımlayan esası' devre dışı bırakan 'çağdaş azınlık kriteri'nin baskılarının arttığı süreçte 'mikrokültürel dilekçeler' bir anda masalarda uçuşmaya başladı. 'Kürtçe eğitim' furyası başlatıldı. Bu arada Bakanlar Kurulu'na İngilizce metin halinde gelen 'azınlıklara bölgesel otonomi ve sair haklar sağlayan' BM metni, her nasıl olduysa imzaya açıldı. Ülkeyi bu noktaya getirenler, milleti bu derece dağılmışlığa sürükleyenler, bütün bu gelişmelere tesadüf diyebilirler. Ama öyle değil... Başka 'tesadüfler' de var. Ki külahlarımızı önümüze alıp onları da düşününce, bu gelişmelerin büyük bir şer senaryonun fragmanları olduğunu kolayca görürüz.
Nitekim dinlerarası diyalog faaliyetlerinden inanç turizmine çeşitli yöntemlerle son beş yılda yoğunlaşan 'modern misyonerlik' faaliyeti, suriçi İstanbul'da en az Kıbrıs konusu kadar yol aldı. Suriçi İstanbul'da Ortodoks Ekümenik Patriklik emelinin altyapısı, artık AB komisyonlarında ve ABD lobilerinde yerli yabancı misyon şefleri ve diyalog havarileri tarafından ortaklaşa pişirilmeye devam ediyor. Suriçi İstanbul'daki bölücü emeller, ABD ve AB komisyonlarında hukuki zemin kazanıyor.
Dahası, ABD'ye görücüye çıkan eski ve yeniyetme kimi siyasilerimiz, bu kabil 'en netameli konular'da bile politikekonomik çeşitli krediler karşılığında maalesef 'kabul ve bağlılık'larını arzediyorlar.
Böyle bir vakitte içerideki hukuki düzenlemeler de dikkatlarden kaçacak türden değil. BM'nin aziz milletimizin hiçbir ferdiyle yakından ve uzaktan ilgisi olmayan 'azınlıklara yönelik bölücü düzenleme'si Bakanlar Kurulu'nda ilginç bir AliCengiz oyunuyla imzaya açıldığı sırada nasıl ki dilekçe furyası başladı; aynen bunun gibi, yakında Ermeni, Rum ve sair azınlıklar da kısa zamanda 'tapu furyası'na başlayacaktır. Çünkü bu günlerde yabancı azınlık vakıfları ve kiliselerle ilgili Mustafa Kemal Atatürk'ün '1936 Beyannamesi'ni devre dışı bırakarak onlara her türlü malmülk edinmeyi sağlayacak çok önemli bir yasal düzenleme komisyondan geçirildi. Yasalaşma aşamasında. Düzenlemenin vahim detaylarını dilerseniz yarına bırakalım. İşte bu süreçte, kiliselerin etrafında sürdürülen gayrı menkul alımları 'tapu furyası'na dönüşecektir. Ardından da konu, AB komisyonlarına ve AİHM'ne gelecektir. Kıbrıs'tan bildiğimiz Luizido davasına emsal davalar, suriçi İstanbul'dan yükselmeye başlayacaktır.
Bütün bunların ve ülkenin şirazesi nedir, biliyor musunuz?
Binlerce şehidimizi bağrına basan Kuzey Kıbrıs'ımız... Eğer Türkiye, Kıbrıs konusunda tavizkâr davranır, başta şüheda olmak üzere toprak ve egemenliğimizin AB'ye satılmasına ve Ruma peşkeş çekilmesine rıza gösterirse; bilin ki, Ege de, Güneydoğu da, suriçi İstanbul da şirazeden çıkmıştır.
Türkiye'nin şirazesi Kıbrıs'tır; bu böyle biline... Böylece tedbirleri alına...
Suriçi İstanbul'daki ekümenik peşkeşe dönük yeni Vakıflar Yasası'nın vahim detaylarını yarın aktarırız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019