Türkiyenin konumu ve karizması!

Suriye hava sahasını ihlal eden Türk uçağının düşürülmesi, Türkiye’nin bölgedeki konumunu yeniden tefekkür etme zaruretini doğurmuştur.Türkiye’nin, bölgede kabadayılık yapma lüksü yoktur.Türkiye’nin tahriklere kapılma lüksü yoktur.Türkiye’nin taşeronluk yapma lüksü yoktur.Başbakan R. T. Erdoğan, biz kimsenin taşeronluğunu yapmıyoruz, beyanatı vermek durumunda kaldı. Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığı ve bu kapsamdaki icraatlar, bu sözlü beyanı maalesef fiilen yalanlıyor.Zaten bu yüzden, maşeri vicdanda “Türkiye, Amerika ve Haçlı Avrupa’sının taşeronu haline geldiği” kanaati oluşmuştur.Ankara, gerçekten ülkemizin ve bölgemizin huzur ve sükûnetini istiyorsa, yaygın “taşeron Türkiye” kanaatini silip atacak yerli ve milli bir duruşa acilen dönmelidir.Bölgemizin problemleri, dünya küreselleşti bahanesine sığınarak Atlantik ötesinin işgal planları ve Haçlı aklıyla çözülmeye kalkışılırsa; aynı küresel dünyanın, Rusya ve Çin kanadına da doğal olarak söz hakkı doğmuş olur. O zaman da, Türkiye ve bölge ülkeleri, küresel devlerin manevraları ve ayakları altında kalan cücelerin ahvalini yaşar.Böyle bir süreçte en ağır darbeyi Türkiye alır.Türkiye şamar oğlanına döner.Son 5-10 yılda sürüklendiğimiz vaziyet budur!Ankara, İsrail’in Mavi Marmara katliamındaki vaziyetimizi ve bölgedeki konumumuzu, “one minutes(!)” tiyatrosuyla “şamar oğlanlığı pozisyonu”ndan kurtardığını mı zannediyor?!Kandil’de yuvalamış kanlı PKK terörü karşısındaki ABD ve Barzani eksenli ahvalimiz, rutin resmi beyanatlarla, kararlılık nutuklarıyla veya Genelkurmay Başkanı’nın gözyaşlarıyla değişmiş mi oluyor?!Akdeniz havzasını İsrail ile parselleyen AB üyesi Rum kesiminin, KKTC’nın burnunun dibinde petrol ve gaz araması karşısındaki Ankara’nın görmezden gelme durumu, Türkiye’nin prestijini kurtarıyor mu?!Bütün bu durumlar, Türkiye’yi “BOP taşeronu olma” veya “şamar oğlanına dönme” zilletine düşürmüyorsa; Suriye’nin hava sahasını ihlal eden bir uçağımızı düşürmesi sebebiyle kabadayılık yapmaya hiç gerek yok! Bir uçağımızın düşürülmesi, Türkiye’nin böyle bir karizmasını (!) hiç de çizmez!Mavi Marmara katliamı için İsrail’den talep ettiğimiz tazminatı gibi, Suriye’den de tazminat talep ederiz. İsrail’den özür dileme talebimiz gibi, Suriye’den de özür dileme talebinde bulunuruz. Zaten Erdoğan, AKP Meclis grubundan, İsrail’e ilişkin “one minutes” benzeri bir çıkışı, Suriye’ye karşı yapmış oldu! Oldu bitti.Bundan sonra artık, yeni dönemde Ankara’nın koltukları kendilerine gösterilenler gibi ayran kabartıp Türkiye’nin başına belalar sarmaya çalışanlar gibi, vaziyet almaya gerek yok!Türkiye’nin bölgedeki BOP eksenli gidişatı yanlıştı; bu yanlış, Suriye’nin uçağımızı düşürmesiyle bir kez daha burnumuzun dibinde belli oldu.Ankara, bu olaydan “bölgesel bir savaş” değil, bölgesel konumumuza dair “tarihi bir ders” çıkarmayı becermelidir. İktidar ve muhalefet, hem küresel şeflerle olan politik icazet ilişkileri ve bazı taahhütleri, hem de olayların sıcaklığı yüzünden yaşadıkları akıl tutulması sebebiyle, bu hassas süreçte gerçekten zorlanabilirler. ABD, AB ve Vatikan değirmenine su taşımaktan başka maharetleri olmayan aydın takımı ve kalemşörlerden de “taşeronluk ve şamar oğlanlığı”ndan başka bir şey çıkmaz. Onlar ulufe oğlanları çünkü!Bugün objektif, kuşatıcı, ayakları yere basan ve milli bir akl-ı selime ihtiyaç vardır… Bu bağlamda BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu medeniyet tahlilleri, birlik ve kardeşlik vurgusunun yanısıra, Türkiye’nin bölgesel ve küresel vaziyetine dair ısrarla altını çizdiği olmazsa olmaz ilke ve ölçüler, samimi olan herkes için rehber niteliğindedir. Ankara, Atlantik ötesine ve Haçlı AB’sine kulak vermekten boyun tutulması ve kireçleme yaşamıyorsa, başını biraz da Prof. Dr. Baş’a doğru çevirsin. Aksi halde ne Türkiye kaldı ortada, ne karizma!