Eğitim Bakanı'nın ("Millî" nitelemesi neden unutuldu acaba?) Türk Milletinin tarihini Cumhuriyetle başlatmasından hemen sonra Suudilerin Ecyad Kalesi'ni yıkması tesadüf olamaz.
Öteki büyük tesadüf 200 yıllık kaleye ağız birliği ile "Osmanlı kalesi" denilmesi.
Resmî açıklamalarda da, basına yansıyan haber ve yorumlarda da hep "Osmanlı Kalesi" deniliyor.
Hani milletin milâdı Cumhuriyet'ti de, Osmanlı yoktu?
Eğitim Bakanı'nın ("Millî" nitelemesi neden unutuldu acaba?) tanımlamasından sonra kaleyi çıt çıkarmadan Osmanlı'ya mâl etmek tek kelimeyle samimiyetsizliktir, tarihte kafa karışıklığına davetiye çıkarmaktır.
O kale Türk Kalesi'dir hanımlar, beyler.
Türk deyince tarihin; Cumhuriyet, Osmanlı, Selçuklu, beylikler dönemi... ilh ile ister istemez bütünleşeceğinden korktuğunuz için mi ona "Osmanlı kalesi" diyorsunuz?
Suudi Elçisi de beyni tarih fakiri ilgililerin açtığı kapıdan giriyor, keyifle "Zeugma-Sinop Kalesi'nden ne haber?" diyor. Yetmiyor, tarihi de çarpıtıyor: "Ecyad Kalesi yaklaşık 200 yıllık. Çamur ve taştan yapılan kale, o dönemde hırsızlara ve çetelere karşı inşa edilmiş" diyor.
Hem kalenin Kâbe'yi Lawrence güdümündeki Araplara karşı korumak için inşa edildiğini görmezlikten geliyor hem "çamurdan yaratılmış yaratılanları" hor görüyor.
Adam haklı, entel tarihçilerimiz de bağlamayla "Önce Sinop kalesine bakalım" diye yol göstermişlerdi.
Kimse çıkıp Zeugma ve Sinop'un Türklükle ilgisi yok, Ecyad Kalesi ile nasıl aynı kefede tartarsınız dememişti.
Türkiye'nin kafası hayli karışık...
Hınca hınç dolu salonda Rahmetli Gün Sazak'ın oğlu Ergün Sazak "Selâm olsun gerçek ülkücülere" dediği zaman ortalık alkıştan yıkılıyor, tezahüratın ardı arkası kesilmiyor.
Ama muhalefette iken yapılan Türk Kurultay'ları nedense iktidarda iken yapılmıyor; Türkiye'de yapılmasına izin vermeyenler Avrupa'da Türk Federasyonu'nun Kurultayı'na katılıyor.
Katılıp AB'nin iki yüzlülüğünden dem vuruyorlar.
AB'nin, Dünya Bankası'nın, IMF'nin her dediğine imza atanlar IMF aleyhine konuşunca hiç de inandırıcı olamıyorlar. Hele Bankacılık yasasına evet dedikten sonra Derviş'i havaalanında protesto etmek de tribünlere oynamak oluyor.
Ergün Sazak'ın selâmı yerini buluyor.
Türkiye'nin kafası karışık ki, nasıl karışık!
Fener Rum Ortodoks Patriği, davetli olarak Şii İran'a gidiyor, başkent Tahran'daki Theotokos Yunan Ortodoks Kilisesi'nde düzenlenen pazar ayinine katılıyor. İran Kültür ve İslami İrşad Bakanı Ahmed Mescid Came'nin davetlisi olarak İran'a giden Bartholomeos, yönettiği ayin sırasında yaptığı konuşmada, İslam ile Hıristiyanlık arasında başlayan diyalogdan memnun olduklarını, ayrıca bu konuda kendi fikirlerine başvurulmasından da memnuniyet duyduklarını söylüyor.
İki tek tanrılı din arasında başlayan diyologun yanı sıra diğer bütün diyalogların da barışı sağlamasını ümit ettiklerini belirten Bartholomeos, komşu Afganistan'da yeniden savaşın ortaya çıktığı bir ortamda herkese barış ve huzur diliyor.
Törene, Yunanistan'ın Tahran Büyükelçisi Haralambos Kujevetopulos, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Tahran Büyükelçisi Marios P. İeronimides ve Vatikan Büyükelçisi Başpiskopos Angelo Mottola ile Tahran'daki değişik kiliselerden rahip ve rahibelerin yanı sıra Tahran 7. Bölge Belediye Başkanı Bayan Azam Talegani ve Tahran'daki küçük Rum Ortodoks Cemaati mensupları katılıyor.
Peki Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi neden karşılamıyor, yemek vermiyor onuruna Patriğin? Brüksel'dekiler daha geçen ay öyle yapmamışlar mıydı?
Barthalemeos Fatih Kaymakamı'na bağlı bir devlet görevlisidir. İzin alınmış mıdır bu gezi için kaymakamdan? İzin alınmışsa bir devlet görevlisi Lozan'a aykırı olarak nasıl olup da "politik" demeç verebilmektedir? Lozan'a aykırı olarak nasıl olup da "Türkiye dışındaki Ortodoksların" âyinine katılabilmektedir?
Bizdeki İslâmı beğenmeyen Şii İran'ın Rum Patriği ile bu yakınlaşması bizim yetkililer tarafından nasıl değerlendirilmektedir?
Türkiye'de "yetkili" mi var?
Olsa, alenen misyonerliği meşrûlaştıran televizyon programlarından sonra şimdi de benzer şekilde Karadeniz'de etnik ayrımcılık ve bölücülüğün meşrûlaştırılmasına çanak tutarlar mıydı zannediyorsunuz?
Öteki büyük tesadüf 200 yıllık kaleye ağız birliği ile "Osmanlı kalesi" denilmesi.
Resmî açıklamalarda da, basına yansıyan haber ve yorumlarda da hep "Osmanlı Kalesi" deniliyor.
Hani milletin milâdı Cumhuriyet'ti de, Osmanlı yoktu?
Eğitim Bakanı'nın ("Millî" nitelemesi neden unutuldu acaba?) tanımlamasından sonra kaleyi çıt çıkarmadan Osmanlı'ya mâl etmek tek kelimeyle samimiyetsizliktir, tarihte kafa karışıklığına davetiye çıkarmaktır.
O kale Türk Kalesi'dir hanımlar, beyler.
Türk deyince tarihin; Cumhuriyet, Osmanlı, Selçuklu, beylikler dönemi... ilh ile ister istemez bütünleşeceğinden korktuğunuz için mi ona "Osmanlı kalesi" diyorsunuz?
Suudi Elçisi de beyni tarih fakiri ilgililerin açtığı kapıdan giriyor, keyifle "Zeugma-Sinop Kalesi'nden ne haber?" diyor. Yetmiyor, tarihi de çarpıtıyor: "Ecyad Kalesi yaklaşık 200 yıllık. Çamur ve taştan yapılan kale, o dönemde hırsızlara ve çetelere karşı inşa edilmiş" diyor.
Hem kalenin Kâbe'yi Lawrence güdümündeki Araplara karşı korumak için inşa edildiğini görmezlikten geliyor hem "çamurdan yaratılmış yaratılanları" hor görüyor.
Adam haklı, entel tarihçilerimiz de bağlamayla "Önce Sinop kalesine bakalım" diye yol göstermişlerdi.
Kimse çıkıp Zeugma ve Sinop'un Türklükle ilgisi yok, Ecyad Kalesi ile nasıl aynı kefede tartarsınız dememişti.
Türkiye'nin kafası hayli karışık...
Hınca hınç dolu salonda Rahmetli Gün Sazak'ın oğlu Ergün Sazak "Selâm olsun gerçek ülkücülere" dediği zaman ortalık alkıştan yıkılıyor, tezahüratın ardı arkası kesilmiyor.
Ama muhalefette iken yapılan Türk Kurultay'ları nedense iktidarda iken yapılmıyor; Türkiye'de yapılmasına izin vermeyenler Avrupa'da Türk Federasyonu'nun Kurultayı'na katılıyor.
Katılıp AB'nin iki yüzlülüğünden dem vuruyorlar.
AB'nin, Dünya Bankası'nın, IMF'nin her dediğine imza atanlar IMF aleyhine konuşunca hiç de inandırıcı olamıyorlar. Hele Bankacılık yasasına evet dedikten sonra Derviş'i havaalanında protesto etmek de tribünlere oynamak oluyor.
Ergün Sazak'ın selâmı yerini buluyor.
Türkiye'nin kafası karışık ki, nasıl karışık!
Fener Rum Ortodoks Patriği, davetli olarak Şii İran'a gidiyor, başkent Tahran'daki Theotokos Yunan Ortodoks Kilisesi'nde düzenlenen pazar ayinine katılıyor. İran Kültür ve İslami İrşad Bakanı Ahmed Mescid Came'nin davetlisi olarak İran'a giden Bartholomeos, yönettiği ayin sırasında yaptığı konuşmada, İslam ile Hıristiyanlık arasında başlayan diyalogdan memnun olduklarını, ayrıca bu konuda kendi fikirlerine başvurulmasından da memnuniyet duyduklarını söylüyor.
İki tek tanrılı din arasında başlayan diyologun yanı sıra diğer bütün diyalogların da barışı sağlamasını ümit ettiklerini belirten Bartholomeos, komşu Afganistan'da yeniden savaşın ortaya çıktığı bir ortamda herkese barış ve huzur diliyor.
Törene, Yunanistan'ın Tahran Büyükelçisi Haralambos Kujevetopulos, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Tahran Büyükelçisi Marios P. İeronimides ve Vatikan Büyükelçisi Başpiskopos Angelo Mottola ile Tahran'daki değişik kiliselerden rahip ve rahibelerin yanı sıra Tahran 7. Bölge Belediye Başkanı Bayan Azam Talegani ve Tahran'daki küçük Rum Ortodoks Cemaati mensupları katılıyor.
Peki Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi neden karşılamıyor, yemek vermiyor onuruna Patriğin? Brüksel'dekiler daha geçen ay öyle yapmamışlar mıydı?
Barthalemeos Fatih Kaymakamı'na bağlı bir devlet görevlisidir. İzin alınmış mıdır bu gezi için kaymakamdan? İzin alınmışsa bir devlet görevlisi Lozan'a aykırı olarak nasıl olup da "politik" demeç verebilmektedir? Lozan'a aykırı olarak nasıl olup da "Türkiye dışındaki Ortodoksların" âyinine katılabilmektedir?
Bizdeki İslâmı beğenmeyen Şii İran'ın Rum Patriği ile bu yakınlaşması bizim yetkililer tarafından nasıl değerlendirilmektedir?
Türkiye'de "yetkili" mi var?
Olsa, alenen misyonerliği meşrûlaştıran televizyon programlarından sonra şimdi de benzer şekilde Karadeniz'de etnik ayrımcılık ve bölücülüğün meşrûlaştırılmasına çanak tutarlar mıydı zannediyorsunuz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002