ABD’nin ve İsrail’in Türkiye üzerindeki en büyük planlarından birisi İran ile çatışmasıdır.
Tabi, bu çatışmayı başlatabilmek öyle kolay bir hadise değil.
Neticede 1639 yılında İranlılarla imzalanan Kasr-ı Şirin anlaşmasından bu yana ne Türkler ne de İranlılar birbirlerine namlu dahi doğrultmamıştır.
Birbiriyle en ufak bir sorunu olmayan, ortak bir tarihe, inanca, kültüre, değerlere sahip olan, sınırları karşılıklı mutabakatla belirlenmiş iki kadim milleti birbirine düşürmek kolay bir hadise mi? Elbette ki hayır.
Böyle bir çatışmayı gerçekleştirmek iknası zor, her iki taraf için de hazmedilmesi zor bir süreçtir. Bu sebepten olacak ki Türkiye topyekun bir ikna sürecine tabi tutulmuştur.
Hemen hemen her sahada yerli işbirlikçilerin de desteğiyle dış kaynaklı operasyonlar yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Siyasete operasyon yapılmaktadır. Bu çatışmaya hayır diyebilecek bütün siyasi hareketler meclis dışında kalmaya mahkum edilmiştir. İktidar alternatifi olabilecek ittifaklar engellenmiş, kurulan ittifakların da başarısız olması için her türlü senaryo devreye sokulmuştur.
Meclise ABD’nin BOP planlarına hayır diyemeyecek siyasi iradeler süzülerek alınmıştır. Ana muhalefet partisi de operasyona uğramış ve lideri devre dışı bırakılmış yerine gelen ise bu noktada en ufak bir eleştiri getirmeyen hatta destekleyen bir kişi olmuştur.
Her türlü taşeronluğa evet demesine rağmen çatışma süreci hazmedilmesi zor bir süreç olduğu için iktidar partisine bile operasyon yapılmaktadır. Başbakan’ın hastalığıyla beraber AKP’nin içinden yükselen farklı sesleri bu kapsamda bir ince ayar olarak görmekte fayda var. Bu süreçte ben ABD’ye daha iyi hizmet verebilirim yarışına girilmiştir.
Yıllardan beri askere yapılan operasyon bütün hızıyla devam etmektedir. Tutuklamaların genelkurmay başkanlığına kadar yükselmesi operasyonun hangi boyutlara geldiğini göstermektedir.
Neticede bir çatışma yaşanacaksa bunun en önemli unsuru askerdir. Asker ikna edilemezse bu çatışma asla gerçekleştirilemez. Çatışmaya karşı duruş sergileyebilecekler bir bir etkisiz hale getirilirken bir taraftan da oluşan gözdağı geri kalanları sindirmektedir.
İstihbarata operasyon yapılmaktadır. Uludere’de yaşanan hadiseleri bu kapsamda değerlendirmekte fayda var. İstihbaratta ABD’nin taleplerine en ufak bir muhalefet istenmiyor.
İran konusunda siyaset, asker, istihbarat ve diğer devlet kurumları ikna edilmeye çalışılıyor da Türk milleti için herhangi bir ikna ve hazmettirme süreci yok mu? Elbette ki var. İşte son zamanlarda medya ve basına yansıyan İran ve Şii dünyası aleyhindeki açıklamaları bu kapsamda değerlendirmek lazım…
Önce bir cüppeli çıkıyor, Türk askeri Suriye ordusuyla çarpışırsa ve ölürse şehit olur fetvaları vererek, Türk milletini gönüllü neferliğe hazırlıyor, diğer taraftan da bir üniversite rektörü çıkarak Şiileri din dışı olarak tanımlıyor.
Ne gariptir ki, Müslüman ve Ehli Beyt sevdalısı olan Şiileri dinin dışına çıkartan rektör, teslis inancına sahip, Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu olarak tanımlayan ve halklarında birçok ayet olan Hıristiyanları ise cennete koyacak kadar da hoşgörülü. Bu iddiaları dillendirenlerin Pensilvanya bağlantılarını ifade etmeme gerek yok herhalde…
Amaç yarın bir gün Türkiye-İran çatışması çıkarsa, Türk milleti buna hayır demesin ve hatta gönüllü olarak askerlik yapsın.
ABD, İsrail ve AB ülkeleri bu siyaseti, askeri, istihbaratı ve milleti ikna sürecinde milyarlarca dolar para harcıyorlar ve de onbinlerce ajan kullanıyorlar.
Adamlar bunu babalarının hayrına yapmıyor. ABD’yi stratejik müttefik, AB’yi medeniyet projesi olarak gören taşeron siyasilerimizin dahi ikna olmakta bu kadar zorlandığı, hazımsızlığın yaşandığı, paraların döküldüğü bir hadise Türkiye’nin hiç hayrına olabilir mi bunu da siz değerlendirin.
Tabi, bu çatışmayı başlatabilmek öyle kolay bir hadise değil.
Neticede 1639 yılında İranlılarla imzalanan Kasr-ı Şirin anlaşmasından bu yana ne Türkler ne de İranlılar birbirlerine namlu dahi doğrultmamıştır.
Birbiriyle en ufak bir sorunu olmayan, ortak bir tarihe, inanca, kültüre, değerlere sahip olan, sınırları karşılıklı mutabakatla belirlenmiş iki kadim milleti birbirine düşürmek kolay bir hadise mi? Elbette ki hayır.
Böyle bir çatışmayı gerçekleştirmek iknası zor, her iki taraf için de hazmedilmesi zor bir süreçtir. Bu sebepten olacak ki Türkiye topyekun bir ikna sürecine tabi tutulmuştur.
Hemen hemen her sahada yerli işbirlikçilerin de desteğiyle dış kaynaklı operasyonlar yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Siyasete operasyon yapılmaktadır. Bu çatışmaya hayır diyebilecek bütün siyasi hareketler meclis dışında kalmaya mahkum edilmiştir. İktidar alternatifi olabilecek ittifaklar engellenmiş, kurulan ittifakların da başarısız olması için her türlü senaryo devreye sokulmuştur.
Meclise ABD’nin BOP planlarına hayır diyemeyecek siyasi iradeler süzülerek alınmıştır. Ana muhalefet partisi de operasyona uğramış ve lideri devre dışı bırakılmış yerine gelen ise bu noktada en ufak bir eleştiri getirmeyen hatta destekleyen bir kişi olmuştur.
Her türlü taşeronluğa evet demesine rağmen çatışma süreci hazmedilmesi zor bir süreç olduğu için iktidar partisine bile operasyon yapılmaktadır. Başbakan’ın hastalığıyla beraber AKP’nin içinden yükselen farklı sesleri bu kapsamda bir ince ayar olarak görmekte fayda var. Bu süreçte ben ABD’ye daha iyi hizmet verebilirim yarışına girilmiştir.
Yıllardan beri askere yapılan operasyon bütün hızıyla devam etmektedir. Tutuklamaların genelkurmay başkanlığına kadar yükselmesi operasyonun hangi boyutlara geldiğini göstermektedir.
Neticede bir çatışma yaşanacaksa bunun en önemli unsuru askerdir. Asker ikna edilemezse bu çatışma asla gerçekleştirilemez. Çatışmaya karşı duruş sergileyebilecekler bir bir etkisiz hale getirilirken bir taraftan da oluşan gözdağı geri kalanları sindirmektedir.
İstihbarata operasyon yapılmaktadır. Uludere’de yaşanan hadiseleri bu kapsamda değerlendirmekte fayda var. İstihbaratta ABD’nin taleplerine en ufak bir muhalefet istenmiyor.
İran konusunda siyaset, asker, istihbarat ve diğer devlet kurumları ikna edilmeye çalışılıyor da Türk milleti için herhangi bir ikna ve hazmettirme süreci yok mu? Elbette ki var. İşte son zamanlarda medya ve basına yansıyan İran ve Şii dünyası aleyhindeki açıklamaları bu kapsamda değerlendirmek lazım…
Önce bir cüppeli çıkıyor, Türk askeri Suriye ordusuyla çarpışırsa ve ölürse şehit olur fetvaları vererek, Türk milletini gönüllü neferliğe hazırlıyor, diğer taraftan da bir üniversite rektörü çıkarak Şiileri din dışı olarak tanımlıyor.
Ne gariptir ki, Müslüman ve Ehli Beyt sevdalısı olan Şiileri dinin dışına çıkartan rektör, teslis inancına sahip, Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu olarak tanımlayan ve halklarında birçok ayet olan Hıristiyanları ise cennete koyacak kadar da hoşgörülü. Bu iddiaları dillendirenlerin Pensilvanya bağlantılarını ifade etmeme gerek yok herhalde…
Amaç yarın bir gün Türkiye-İran çatışması çıkarsa, Türk milleti buna hayır demesin ve hatta gönüllü olarak askerlik yapsın.
ABD, İsrail ve AB ülkeleri bu siyaseti, askeri, istihbaratı ve milleti ikna sürecinde milyarlarca dolar para harcıyorlar ve de onbinlerce ajan kullanıyorlar.
Adamlar bunu babalarının hayrına yapmıyor. ABD’yi stratejik müttefik, AB’yi medeniyet projesi olarak gören taşeron siyasilerimizin dahi ikna olmakta bu kadar zorlandığı, hazımsızlığın yaşandığı, paraların döküldüğü bir hadise Türkiye’nin hiç hayrına olabilir mi bunu da siz değerlendirin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025