1960'lı yıllardı, nostalji rüzgârının yabancı besteler üzerinden Türkçe sözlerle geçtiği dönem ve Fecri Ebcioğlu'nun Salvatore Adamo'nun "Tombe la neige" isimli ünlü bestesinden aranje ettiği "Her yerde kar var" şarkısı ortalığı kasıp kavuruyordu?Nereden geldi bu şarkı aklıma? Eski sevdalar mı, çoook uzaklarda kaldı da, yine uzaklardan gelen tanıdık bir ses esip gürlüyordu. Kar yoktu ama uçuşan sözcükler ortalığı buz kesmişti. Her yerde nefret vardı? Evet, Başbakan Almanya'dan verip veriştiriyordu.Huylu huyundan vazgeçmez! İçerde ne ise dışarda da aynı Tayyib Erdoğan; kendisi, şürekâsı, yâranı ve yandaşı dışında kalan herkesi, "diğerleri" olarak dillendiriyordu.Olumsuz, alaycı, hakaret, aşağılama ifadeleriyle ötekileştirdiği kesimleri hasım/düşman gibi sunarak, toplumdaki "öteki"ne karşı önyargıları ve nefret suçlarını kışkırtıyordu adeta. Suçladığı kesimler; muhalefet partileri, gençlik birlikleri, Gezi ve Kuzey Ormanları Platformu'nu oluşturan çevreciler, Barolar ve öbür meslek birlikleri, dik durabilen, yalakalaşmamış medya (görsel, sosyal ve yazılı) ve de tümüyle toplumsal muhalefeti kapsayan geniş bir yelpaze oluşturuyordu.Nefret söylemi, nefret suçuna giden yolun ilk adımı, tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışa vurumudur. Hedef gösterilen gruplara "muhalifseniz, toplumda size yer yok" mesajı verile verile baskı ve sindirme politikalarıyla demokrasi de ağır darbeler alır.Adını baştan söyledik ki, bu bir suçtur ve de Türk Ceza Kanunu bu davranışı cezalandırmaktadır; halkın bir kesimini aşağılamak, ötekileştirmek, kin ve düşmanlığa sevk etmek yasaklanmıştır.Hukuksal boyutu buysa, işin ruhsal değerlendirmesi nedir, ne değildir? Medikal teşhisi uzmanlarına bırakalım!Hukuksal teşhiste, nefret söylemi ve ifade özgürlüğü arasındaki çizgi iyi belirlenmelidir. Kendini her zaman kin ve öfke dolu ifadelerle ortaya koymadığı ve hatta zaman zaman normal ve mantıklı göründüğü için nefret söylemini teşhis etmek kolay olmayabilir. Nitekim suçlanan kişilerin savunması, ifade özgürlüklerinin ihlâl edildiği yolunda olmaktadır.Oysa siyasi aktörlerin söylemleri tartışma gerektirmeyecek kadar açık ve nettir, hınç ve kin doludur. Toplumun belli kesimlerine yukardan bakmakta, onları aşağılamakta, yok saymaktadırlar.Bu arkadaşlarda "üstünlük" duygusu mu hâkimdir? Nefis sorgulaması yapmazlar, eleştiri ve muhalefete hiç gelemezler. Muhalefet edenin vay hâline; kimine tokat, kimine tekme ve cezalandırma, tehditleri de saymaya gerek yok!Alternatiflerinin bulunmadığını mı sanmakta, olağanüstü olduklarına mı inanmaktadırlar? Her olayda ve her durumda ukalâyı allâme kesilmeleri bundan mıdır, bilinmez. Temelinde ne olursa olsun, ister siyasi hırs ister davranış bozukluğu ya da kan davalarında olduğu gibi örf âdet? Sonuçta nefretin neden olduğu katliam, cinayet, toplumsal yaralar, insan ve hukukunun hiçe gitmesi.Peki, nefret söylemine karşı barış söylemi nerelerde?Öncelikle gazetecilik namusu öne çıkmaktadır. UNESCO'nun 1983 yılında Paris toplantısında kabul edilen Profesyonel Gazetecilik Etiği Uluslararası İlkeleri'nin 8. maddesinde "Gazeteci, barış, demokrasi, insan hakları, toplumsal ilerleme ve ulusal özgürleşim gibi evrensel insani değerleri savunur?" ifadesi yer almaktadır. 9. maddesinde ise, evrensel insani değerlere bağlı bir gazetecinin savaşı, şiddeti, nefreti, ayrımcılığı, baskıyı haklılaştıracak bir gazetecilik anlayışından uzak duracağı ve barış için çaba göstereceği vurgulanmaktadır.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin hazırladığı 1997 tarihli Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi şöyle diyor: "Gazeteci başta barış, demokrasi, insan hakları olmak üzere insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur?"Emir, talimat ve tehditle gazeteciler üzerinde sindirme politikası uygulayanlara karşı meslek namuslarını ve onurlarını koruyan gazeteci dostlarımız, ülke ve dünya ölçeğinde "barış gazeteciliği"nin mücahitleri olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023