ANAP'ın kongresinde Mesut Yılmaz tarafından tekrar tartışma konusu yapılan sivil-asker ilişkileri beklenenin de ötesinde ses getirdi. Demokrasi havarisi kesilenler hemen Mesut Yılmaz'ın yanında yer aldılar.
Kim bilir belki de böyle yaparak en büyük yanlışı yaptılar. Yani sivil-asker bütünlüğü yerine taraf olmakla bırakın demokrasiyi hayal etmeyi var olmanın temelini dinamitlediler.
Hak ve özgürlük adına da olsa bazı konularda taraf olmak iddia edildiği ve sanıldığı kadar haklı temeller üzerine oturmaz.
Nedir bu bazı konular? Bunlar bir milletin başta devleti olmak üzere A'dan Z'ye bütün kurum ve kuruluşlarının milli, manevi ve tarihi değerlerinin, inanç ve kültürünün bir bütünlük içerisinde birlik ve beraberliğinin korunması, yaşanması, yaşatılması konularıdır.
Bir bünyeye tepeden tırnağa sahip çıkmak yerine hangi maksatla olursa olsun bazı organlara sahip çıkmak neticede o bünyeyi parçalamaya götürür.
Korkarım bu zaman zaman gündeme getirilmek istenen sivil-asker ilişkileri bir zamanlar ilerici-gerici, sağcı-solcu, laik-antilaik, sünni-alevi ayırımcılığının bir devamı olmasın. Çünkü milletimizin iradesinin dışında yapılan bu ayırımcı ve bölücü hareketlerle bir yere gelmek isteyenler şimdi işi bir başka noktada ele almak istiyorlar.
Bakınız ANAP kongresinden sonra bu kadar kısa zamanda neler yaşandı. Önce kimileri Mesut Yılmaz'ın, kimileri de Genelkurmay'ın yanında yer aldı. Ardından Manisa'da bir protokol krizinde yine asker-sivil karşı karşıya geldi.
Hemen ardından Konya'nın bir beldesinde jandarma ile köylüler karşı karşıya geldi ve bir genç öldü...
Yine bir başka örnek; basında yer aldığı kadarıyla, Kütahya'da Tugay Komutanlığı'ndaki devir-teslim töreninde protokol krizi yaşanmış.
Her ne hikmetse biz de bütün kapılar krize gidiyor. Konuşmak, görüşmek, hatta karşı fikirleri ortaya atmak elbette şart. Ama bütün bunlar daha doğruyu, daha güzeli, daha iyiyi bilmek için değil mi? Peki bizde niçin bir kriz sebebi oluyor?
Eğer maksat kriz içinse başta da ifade ettik bu gerçekten çok tehlikeli. Burada taraf olmak fevkalade yanlıştır.
Eğer demokrasi aile fertleri arasında taraf olmak veya aile fertlerinin arasını açmak için kullanılıyorsa buna demokrasi denmez.
Yanlışı, eksiği, hatayı düzeltmek başka, ana ile babayı, kardeşle kardeşi kavga ettirmek başkadır.
Kaldı ki kurtla kuzuyu bir arada barındıran bir milletin evlatları bugün bu durumda mı olmalı...
Bence, bugün asker-sivil, amir-memur, köylü-kentli, zengin-fakir herkesin bu soruyu sorması gerekir.
Bu itiş-kakış, bu inkar ve yok sayma, bu değer vermeme, bu hiçe sayma, bu hep ben... ben... ben... niye?
Kim bilir belki de böyle yaparak en büyük yanlışı yaptılar. Yani sivil-asker bütünlüğü yerine taraf olmakla bırakın demokrasiyi hayal etmeyi var olmanın temelini dinamitlediler.
Hak ve özgürlük adına da olsa bazı konularda taraf olmak iddia edildiği ve sanıldığı kadar haklı temeller üzerine oturmaz.
Nedir bu bazı konular? Bunlar bir milletin başta devleti olmak üzere A'dan Z'ye bütün kurum ve kuruluşlarının milli, manevi ve tarihi değerlerinin, inanç ve kültürünün bir bütünlük içerisinde birlik ve beraberliğinin korunması, yaşanması, yaşatılması konularıdır.
Bir bünyeye tepeden tırnağa sahip çıkmak yerine hangi maksatla olursa olsun bazı organlara sahip çıkmak neticede o bünyeyi parçalamaya götürür.
Korkarım bu zaman zaman gündeme getirilmek istenen sivil-asker ilişkileri bir zamanlar ilerici-gerici, sağcı-solcu, laik-antilaik, sünni-alevi ayırımcılığının bir devamı olmasın. Çünkü milletimizin iradesinin dışında yapılan bu ayırımcı ve bölücü hareketlerle bir yere gelmek isteyenler şimdi işi bir başka noktada ele almak istiyorlar.
Bakınız ANAP kongresinden sonra bu kadar kısa zamanda neler yaşandı. Önce kimileri Mesut Yılmaz'ın, kimileri de Genelkurmay'ın yanında yer aldı. Ardından Manisa'da bir protokol krizinde yine asker-sivil karşı karşıya geldi.
Hemen ardından Konya'nın bir beldesinde jandarma ile köylüler karşı karşıya geldi ve bir genç öldü...
Yine bir başka örnek; basında yer aldığı kadarıyla, Kütahya'da Tugay Komutanlığı'ndaki devir-teslim töreninde protokol krizi yaşanmış.
Her ne hikmetse biz de bütün kapılar krize gidiyor. Konuşmak, görüşmek, hatta karşı fikirleri ortaya atmak elbette şart. Ama bütün bunlar daha doğruyu, daha güzeli, daha iyiyi bilmek için değil mi? Peki bizde niçin bir kriz sebebi oluyor?
Eğer maksat kriz içinse başta da ifade ettik bu gerçekten çok tehlikeli. Burada taraf olmak fevkalade yanlıştır.
Eğer demokrasi aile fertleri arasında taraf olmak veya aile fertlerinin arasını açmak için kullanılıyorsa buna demokrasi denmez.
Yanlışı, eksiği, hatayı düzeltmek başka, ana ile babayı, kardeşle kardeşi kavga ettirmek başkadır.
Kaldı ki kurtla kuzuyu bir arada barındıran bir milletin evlatları bugün bu durumda mı olmalı...
Bence, bugün asker-sivil, amir-memur, köylü-kentli, zengin-fakir herkesin bu soruyu sorması gerekir.
Bu itiş-kakış, bu inkar ve yok sayma, bu değer vermeme, bu hiçe sayma, bu hep ben... ben... ben... niye?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010