Körlerin filin tarifinde anlaşmaları elbette mümkün değildir. Bundan dolayı kınanmaları, ayıplanmaları veya suçlanmaları da hiç kimsenin aklına gelmez. Çünkü ortada aklın ve mantığın kabul ettiği bir mazeret vardır. Ancak gören gözün görmemesi veya yanlış görmesi, duyan kulağın duymaması veya yanlış duymasının öyle elle tutulur, gözle görülür bir mazereti yoktur. Aynı olayı, aynı metni, aynı kişiyi farklı hatta zıt algılamak gözle, kulakla alakalı değildir. Bunda kalp ve beyin yani inanç ve düşünce devreye girer.Bugün ülkemizde başta siyasiler, akademisyenler, aydınlar olmak üzere hemen hiç bir konuda bırakınız aynı inancı, aynı düşünceyi paylaşmayı; şartlar zorlasa bile geçici bir uzlaşmanın dahi olmaması işte bu inanç ve düşünce farklılığından kaynaklanıyor. Herkesin kendisine mahsus bir inancı ve düşüncesi elbette olabilir. Ancak bir ailenin, bir cemiyetin ve bir milletin meydana gelmesi ve varlığını devam ettirebilmesi içinde müşterek bir inancın ve düşüncenin olması da şarttır. Buna milli ülkü, milli mefkure ve milli ideal denir. Tarihte ve günümüzde her toplumun ve milletin mutlak manada müşterek bir ülküsü, mefkuresi ve ideali olmuştur. Bununda kaynağı o toplumun ve milletin dini inançları, örfü, ananeleri ve gelenekleridir. Tarih boyunca yaşadığı bütün sevinçler, hüzünler, umutlar, kaygılar, zaferler, yenilgiler, bayramlar, düğünler hep bu müşterek inanç ve düşünceden beslenmiş ve hayat bulmuştur.Tarih ve edebiyat böyle bir hayatın yaşandığı coğrafyanın ölmez ve en güçlü iki kanadıdır. Fertler, aileler ve toplumlar yüksek ideallere bu kanatlarla ulaşır. Bela ve musibetlerden, felaket ve sefaletlerden de tarih ve edebiyat şuur ve kültürü ile kurtulurlar. Tarihi ve edebiyatı biraz merak eder ve anlamaya çalışırsak, kendi toplumun dininden, örfünden, adet ve geleneklerinden doğduğunu, onlardan farkı olmadığını görürüz. Bu durum her millet için geçerli, tabii ve sosyolojik bir gerçektir. Hayat da bunun dışında bir şey değildir. Fertler, aileler ve toplumlar bu ruh ve şuurla doğarlar, büyürler, gelişirler ve tarih sahnesindeki yerlerini alırlar. Artık onların ortak bir gözü, ortak bir kulağı, ortak bir dili, ortak bir kalbi ve ortak bir beyni vardır. Ve onlar bir fert ve aile olduğu kadar bir millet, bir parti ve bir cemiyet olduğu kadar da bir devlet olma şuuruyla olaylara ve kişilere bakarlar. Aynı şeyi görürler, aynı sesi duyarlar, aynı dili konuşurlar... Çünkü onlar artık hem bir millettir ve hem de bir devlettir. Ancak bütün tabii ve zaruri gerçeklerden günümüze döndüğümüzde nasıl bir acı tablo ile karşı karşıya olduğumuzu da artık herkesin görmesi gerekir. Halkın önündeki idareciler, siyasiler, aydınlar, akademisyenler, medya mensupları, sanatçılar, sanayici ve iş adamları yani önde gelen fert ve kurumlar hem birbirleriyle ve hem de kendi aralarında paramparça. Mevcut anayasayı anlamada birbirinden farklı ve zıt görüşler. Anayasa değişikliğinde herkes hem fikir ancak herkes kendisine göre bir anayasa istiyor.Bu sıkıntılar eğitimde, kıyafette, sanatta, ahlak ve kültürde aynen yaşanıyor. Devletin zirvesindeki kaygıya bakınız. Ortada rekabet veya hizmet yarışı yok. Birbirini inkar var ret var, itham var, suçlama var. İşin bir başka acı tarafı da bütün bunları şahsi ihtirasları, iktidarları, menfaatleri için halkı yönlendirmek adına yapıyorlar. Yani bir başka ifade ile Meclisteki milletvekilleri milletin gözü ile görmüyor, milletin kulağı ile duymuyor, milletin dili ile konuşmuyor, milletin kalbi ile inanmıyor, milletin beyni ile düşünmüyor. Dolaysıyla işin bu noktasında devletin zirvesindeki kavgada taraf olmak yanlışlığına düşmeden bu kavganın sebep ve neticelerine ve aktörlerine bakarak gerekli tedbirleri almak ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli ile Milli Devlet - Sosyal Devlet" projeleri ile hem barış ve huzura ve hem de kalkınma ve refaha kanat açmak gerekir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010