Ülkemizde öyle bir siyaset anlayışı var ki, bütün iyilikler, güzellikler onlara ait, ne kadar sorun varsa da başkalarından kaynaklanıyor! Çağın en büyük sorununun mesuliyetsizlik hastalığı olduğu ifade edilir, görünen o ki bu, siyasilerimizde zirve yapmış durumda...
En başta şu gerçeği ifade edelim ki; siyasi irade, ülkemizde yaşanan tüm sorunlardan kendini mesul tutmadığı ve bu sorunların çözümü için gayret etmediği müddetçe asla bir çözüme kavuşamayız.
İşin başındakiler kendini sorumlu hissetmiyor ve bir arayışa sahip değilse, elbette ki milletin atması gereken adım, asli görev olarak, demokrasinin gereğini yerine getirmektir.
Siyasilerin mesul oldukları konularda topu taca atma siyasetine tepeden tırnağa birçok örnek var ama en güncel olanlardan birini aktaralım.
AKP Elazığ Milletvekili Sermin Balık, kentteki oda başkanlarıyla yapmış olduğu toplantıda ekonomik kriz ve esnaflara gelen yüksek faturaları küresel güçlerden kaynaklı olduğunu söyledi. Ekonomik krizin farkında olduklarını belirten Balık şu ifadeleri kullandı:
"Hepimiz biliyoruz ki dünya ekonomik bir kriz içerisinde dünyada ekonomi küçülürken Türkiye'nin bundan ayrı bir yerde değerlendirilebilmesi mümkün değil… Elbette ki pandemiden kaynaklı, ekonomik krizden kaynaklı sıkıntılar, küresel ısınmadan ve küresel güçlerin yaptıklarından dolayı elbette ki ekonomik sıkıntılar bize de yansıdı."
Bu ve benzeri ifadelere söylenmesi gereken tek cümle var: Küresel dış güçler bunları yapıyorken içerideki "iç güçler" ne yapıyordu?
Devleti yöneten Hükümetin yapması gereken en önemli vazifelerden birisi, ülkenin dışarıya olan bağımlılığını önce minimuma indirmek ardından da tamamen ortadan kaldırmaktır.
Eğer ülke olarak bizler kendi paramızı devreye koyabiliyor, kendi hammadde ve enerji kaynaklarımızı işletebiliyor, elimizdeki kozları en mükemmel bir şekilde kullanabiliyor, her konuda kendi kendimize yetiyorsak o zaman dünyada yaşanan olumsuzlukların bize olan etkisini minimuma indirmiş oluruz.
Tabiri caizse dünya yıkılsa, sen bundan zarar görmezsin. Ama bugünün Türkiye'si olarak böyle miyiz? Dünyanın en kırılgan 5 ülkesinden biriyiz, diğer ifadeyle ülkemiz dışında yaşanan olumsuz gelişmelerden en fazla etkilenen ülkelerden biriyiz.
ABD ekonomisinde olumsuz bir veri açıklanıyor, Türkiye ekonomisi bu olumsuzluk konusunda ABD'den daha fazla etkileniyor. İşte kırılganlık bu...
İngiltere ekonomisi hapşırsa, Türkiye ekonomisi zatürree oluyor.
Her yaşanan sorunu "küresel ısınma"ya, "dış mihraklar"a bağlamak işin kolaycılığıdır.
Bu siyasilerimize şunu sormak gerekiyor: Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde bu dış güçler yok muydu? Elbette ki vardı; tarihin her döneminde de olmuştur.
Özellikle de kıtaların birleştiği, dünyanın merkezi konumunda olan, tarihte birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış, toprakları üzerinde onlarca menfur işgal ve bölme projesinin bulunduğu ülkemiz için bu dış güçler, dış tehditler her zaman ziyadesiyle olmuştur.
Ama kim bu vatanı güçlü yönettiyse, tam bağımsızlık esaslarına bağlı kaldıysa, o bu dış güçlerin bütün tuzaklarını rahatlıkla bertaraf etmiştir.
Ama tarihte bu coğrafyada yıkılan imparatorlukların en büyük zafiyeti elbette ki iç gücünü, iç enerjisini kullanmamak ve dış mihraklara boyun eğmek olmuştur.
Bugün Atatürk'ün döneminden daha fazla nüfusa sahibiz, tarımda ve sanayide daha fazla teknolojik imkanlar var, ordumuz silah ve teknoloji anlamında daha fazla imkana sahip ama Atatürk'ün Türkiye'sinin gücü bugün maalesef yok.
Çünkü Atatürk gibi bir lider, Atatürk döneminin bağımsızlık duruşu yok.
Bugün dünyada, küresel kaynaklı dış güçlere dayalı olumsuzlukları bertaraf eden ülkeler var; örneğin Çin, örneğin Rusya...
Çin, pandeminin çıkış noktası olmasına rağmen, dünyada pandemiden en az etkilenen ülke oldu. Batılı ülkelerin tüm ticari, siyasi, stratejik saldırılarını geri püskürttü, ABD ile yaşanan ticaret savaşının kazananı oldu, ABD'ye geri adım attırdı ve de bütün bunları Türkiye'deki siyasilerin hep mazeret olarak gösterdiği pandemi döneminde gerçekleştirdi.
Peki, Çin bunları nasıl başardı? İşin sırrı; 5 Mart 2013 tarihinde saklı...
Bu tarihte Çin Ulusal Halk Kongresi toplandı ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni "tüketim odaklı model" olarak tümüyle uygulama kararı aldı.
Bu tarihten sonra Çin, ABD'nin dayattığı "ihracat modeli"ni ayağının altına aldı, Milli Ekonomi Modeli'nin para politikası ve sosyal devlet projelerini hayata geçirerek iç talebe bağlı olarak büyümeye başladı. Yerli üretim ve yerli tüketim, işin sırrı buydu.
Üretim içerde, tüketim de içerde olursa, dış mihraklar ne yapabilir?
Bugün bu eşsiz modeli ülkemizde uygulayacağını ifade eden tek bir parti ve lider var, o da Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) ve BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş...
Millet olarak artık mazeret üreten, topu taca atan siyasileri değil, "Biz bu işi biliyoruz ve yaparız" diyen ve sorumluluğu üstüne alan siyasileri tercih edelim.
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024