Sorularla Erdoğan, ABD, AKP ve İsrail -2-

Kaldığımız yerden sorulara devam edelim…
• Cumhuriyet tarihinde ilk kez Meclis’te “Türk-İsrail Dostluk Grubu” kurulması AKP döneminde ve çoğu AKP vekillerinin katılımıyla olmuştur. Ve yine cumhuriyet tarihinde başbakan, bakan ve resmi heyetlerin İsrail’i ziyaret sayısı, AKP döneminde zirve yapmış, İsrail heyetlerinin de, Türkiye ziyaretleri yine zirveye tırmanmıştır. Bu ani yakınlaşmaların sebebi ne olabilir?  
• AKP iktidarları sayesinde İsrail sermayesi, ilk defa Türkiye’de stratejik kaynaklara el koydu. İsrail’in, Türkiye’den para ile satın aldığı topraklar ve gayrimenkulleri kat kat arttı.
Satmasıyla ünlü zamanın bakanı Kemal Unakıtan ise Yahudi sermayesine karşı çıkanları, “ırkçı ve antisemitist” olmakla suçlamıştı. Acaba “nereden nereye sözünün” karşılığı bu mudur?
• Amerikan Yahudi Konseyi’nden, Yahudi Cesaret Ödülü olan “Davut Boynuzu”nu alan sadece Türkiye’den değil, tüm Müslüman dünyadan, tek devlet adamı Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan hangi cesaret ve hizmetinden ötürü bu ödüle layık görüldü? (Gerçi bu sorunun cevabı yukarıdaki sorularda açık ve net)
Burada şu gerçeği vurgulamak ta lazım; Erbakan, halk nazarında İsrail karşıtı olarak bilinirdi. Gel gör ki, Erdoğan’ın hocası Erbakan, AKP’den çok önce “İsrail ile Ticaret ve Askeri İşbirliği Antlaşması” imzalamıştı. Artı Manavgat suyunun İsrail’e taşınması projesi de Erbakan’a ait. Uygulaması herhalde talebesi tarafından yapılacak…
• AKP’nin kurucularından, ilk başbakanı ve şimdiki cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, o günlerde Washington Post’a verdiği demeçte “Milli Görüş’ten” aldığı terbiyeyi şöyle özetliyordu; “Benim neslimin kalbinde ABD, hep insan hakları ve demokrasinin koruyucusu olarak yer almıştır. Ortadoğu’ya çözüm getirebilecek tek süper güç olarak lütfen harekete geçin.”
Milli Görüş, kimin görüşüymüş? Sonra Erbakan’ın ölmeden önce  “AKP’ye oy vermek, Siyonizm’e oy vermektir” çıkışı, acaba geçmişi temizlemeye mi yönelikti? Yoksa AKP’nin karakterini vurgulamaya mı?
• Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2006’da Amerika’ya yaptığı ziyarette ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrook ile bir araya gelmiş. Ayrı ayrı yapılan görüşmelerde Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı Cüneyt Zapsu da bulunmuştu. Toplantılar basına kapalı yapılmış ve içerde neler konuşulduğuyla ilgili sorular cevapsız bırakılmıştı.
Günümüzde “İslam’ın doğan güneşi” sloganları ile adlandırılan Erdoğan, bu isimlerle gizli ne konuşabilir ki? Sonra ABD’ye gitme rekoru kıran Erdoğan, her ziyaretinde neden Yahudi örgütleri ile bir araya geliyor?
• İsrail, Lübnan’a saldırmış ama çamura saplanmıştı. Hatta o günlerde zamanın ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, “Yeni Ortadoğu için artık zaman geldi” demişti. Ama Hasan Nasrallah komutasındaki Hizbullah güçleri İsrail’e ağır kayıplar verdirmişti.  
Bunun üzerine ABD ve İsrail’in dayatması sonucu olarak oluşturulan “BM Barış Gücüne” Erdoğan hükümeti, Türk ordusunu dahil edip, Lübnan’a göndermişti.
Ey Erdoğan! Hangi milli ve manevi duygularla askerimizi Lübnan’a gönderdin? Bu barış gücünün Lübnan’daki amacı nedir? Filistinlileri vahşice katleden İsrail’i, Hizbullah’a karşı korumak mı?
Erdoğan döneminde bir atasözümüz tekrar tecelli etti ve “boynuz kulağı geçti”. Erdoğan hükümetleri, Erbakan’dan daha çok İsrail ile askeri, eğitim, tarım, ekonomi, haberleşme, istihbarat vs. hususlarda anlaşmalar imzaladı, Yahudilerin, Türk madenlerine uzanmalarının önünü açtı. Türkiye’den toprak ve gayr-i menkul edinmelerini kanunla hesapsız hale getirdi.
Şimdi işin komedi (!) (acı) boyutuna bakalım…
Erdoğan yaptığı askeri anlaşmalar ile İsrail askerlerinin eğitimleri Türkiye’de yapıldı. Gittiler, Filistinlileri katlettiler. Erdoğan ise ekranlarda Yahudileri “adam öldürmeyi çok iyi bilmekle” itham etti. Ama öldürme eğitimlerini senin verdiğin izinle ve benim ülkemde yaptılar.   
Filistinliler için hayatları boyu slogan atan, gözyaşı döken bu anlayış, Yaser Arafat’ı “barışın önündeki engel” olarak tanımlamıştı. AKP’li Ömer Çelik ise o yıllarda TBMM’de yaptığı konuşmada aynen şöyle demişti; “Filistinlilerin yaptığını terör, İsrail’in yaptığını ise şiddet”
AKP 2004’te Serbest Ticaret Anlaşması kapsamında “temel ve işlenmiş tarım ürünleri ticaretindeki tavizlerin karşılıklı genişletilmesini müzakere etme konusunda” anlaşmıştı. Komik olan ise Tarım Bakanının, Türk çiftçisine; “İsrail tohumu almayın” demesiydi...
Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin 49 yıllığına İsrailli bir şirkete verilmesi kararlaştırıldı. Türk halkının tepkisini ise Erdoğan “Yahudi düşmanlığı” olarak adlandırdı…
Davos şovundan sonra “alçak koltuk” krizi yaşadık. Hükümet paşa paşa İsrail’in çizgisine geldi. Hiçbir tehdidi kaale alınmadı. Mavi Marmara baskını ve 9 can hükümetin boynunda hala asılı duruyor.  
İsrail ile yapılan bu dalaşmalarda Türk halkı, İsrail mallarını boykot etmek istemiş ama dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, okullarda İsrail mallarının boykot edilmemesi için genelge yayımlamıştı…
Bugünlerde Konya ovasına su getirmenin hazzını yaşayan iktidarın, Konya ovasında en çok toprağı Yahudilere sattığını biliyor musunuz?
AKP’nin, İsrail’e bu denli sadakatinin şifresi Büyük Orta Doğu Projesinde” gizlidir. Bu projenin amacı bellidir. Zaten proje sahipleri de bu amacı açıkça anlattılar, anlatıyorlar.
Böyle bir projeye “evet” demek bir Müslüman için kabul edilemez bir durumdur. Ama Erdoğan bu projenin “eş başkanı” olduğunu gururla itiraf ediyor. Hangi amaç ve menfaate karşılık bu projeye eş başkan oldun? Sorusu ise hala cevap bekliyor…