Şimdi yandım anam diyorsunuz

Son altı ayda hemen her türlü bela ve musibetlerle tanıştık. İnşallah kaynaşmayız. 

En çok konuşulan başlık; Devlet ve millet olarak bu tip olağanüstü durumlara ne kadar hazırız, sorusunun cevabı.

Millet (bireyler) olarak hazır olmadığımızı bir virüs ispatladı. İnsanlar birbirinden adeta yiyecek, içecek kaçırıyor. Herkes birbirine tedbirle değil şüpheyle bakıyor. 

Peki, devlet hazır mı? Ekranlara ve sosyal medyaya bakarsak virüse karşı büyük ve başarılı mücadele veriyormuş gibi görürsünüz.

Ama dünyaya baktığımızda bir kez daha laf ile gemi yürüttüğümüz ortadadır. Örnek mi? 

En başta vatandaşın anında stokçuluğa başlaması devlete olan güvensizliğin bir işaretidir. 

Diğer yandan dünya ülkeleri peş peşe, salgınla mücadele için milyarlarca dolar ve Euro'luk ek bütçeler oluşturduklarını açıkladılar. 

Aynı mealde yine birçok ülke salgın tehdidi bitene kadar vatandaşına elektrik, su, doğalgaz, internet gibi hizmetleri bedava sağlayacağını açıkladı. Hatta bazı ülkeler buna gıda maddelerini de ilave ettiler.

Yine bu salgının yaşandığı bir çok ülkede vatandaşa ücretli izinler verildi. Her türlü sosyal hakları aynen korunacağı garantisi verildi. 

ABD ve Japonya ne yaptı biliyor musunuz? 

15 yıldan fazladır Prof. Dr. Haydar Baş'ın, "bizim iktidarımızda her bireye vatandaşlık maaşı vereceğiz" projesini hayata geçirme kararı aldı.

Evet, ABD iki haftada bir her vatandaşına biner dolar karşılıksız para vererek tüketimi canlandırmayı (haliyle üretimde canlanacak) planladığını açıkladı. Japonya zaten uygulamada. 

Ya bizde? Evet, çok maddeli bir mücadele planı açıklandı. Peki, bu planın, 'nasıl, memnun musunuz' şeklindeki teyidi kimden alındı?

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'ndan. Yani bir eylem planında zenginlerin memnuniyeti gözetilmişse fakirlere düşen dua ve sabırdı. Aynen öyle oldu ve milletimize sabır ve dua telkin edildi.

Ama en düşük emekli maaşı 1.500 TL'ye çıkarıldı. 1.000 TL'ye çıkarıldığında da, "insanca yaşayabilecekleri bir seviyeye çıkardık" demişlerdi! 

Konu sağlık, sağlık sektörü, 'benim eğitimli, donanımlı personele ihtiyacım var' diye çığlık atıyor ama öğretmen ataması müjdesi veriliyor. 

Halka, 'evden çıkmayın' tavsiyesi ardından konaklama vergisinin ertelendiği, ulaşımda KDV'nin %1'e çekildiği müjdesi veriliyor. Alakayı yakala, yakalayabilirsen…

Özetle zenginlere net rakam, yaşlılara maske, kolonya, işsiz ve çalışanlara gönül selamı ile dua.

Baştan söyleyeyim; Kul hakkına, yetim hakkına, harama, faize, rüşvete, adam kayırmaya, yolsuzluğa karışmış ve bunlara susmuş bedenlerin dilinden çıkan dua kabul olmaz. isteyen ayet ve hadisleri incelesin…

Bizim inancımızda, kültürümüzde var olan ve hala adı dillimizde olan 'baba devlet' fiili olarak hayatta değil.  

İşte deprem gerçeği! İşte salgın gerçeği! İşte kapıdaki savaş gerçeği! 

Can güvenliğinden endişesi olmayan var mı? Mal güvenliğinden endişesi olmayan var mı? Sağlık güvenliğinden endişesi olmayan var mı? İş, aş güvencesinden endişesi olmayan var mı? Kısacası yarınından endişesi olmayan var mı? Yok.

Bu endişeleri bitirecek, 'baba devlet-devlet baba' bedenine ruh olacak modeli milletimiz, kendi eliyle kenara itip, serbest piyasa adı altında çok kazananın daha çok kazandığı, az kazananın daha da az kazanmaya başladığı, kazanamayanın ise canı çıksın dediği anlayışa evet, dedi. 

Bu endişeli hayata bilerek, isteyerek evet, dediniz. Nasıl mı? Prof. Dr. Haydar Baş vatandaşlık, çocuk, ev hanımlarına maaş, emeklilik hakkı vereceğim dedi. Hayır, dediniz.

Asgari cüreti fakirlik sınırı üzerinde yapacağız dedi. Hayır, dediniz. Eğitimi, sağlığı devlet eliyle bedava yapacağım dedi. Hayır, dediniz. 

Maliyetine 20 yıl vadeli faizsiz konutlarda oturacaksınız dedi. Hayır, dediniz. Kalp dedi. Gönül dedi. Önce insan dedi. Kardeşiz dedi. Hepsine hayır dediniz. Şimdi yandım anam diyorsunuz.