İstanbul’da Pazar günü Bostancı Gösteri merkezi’nde yapılan Milli Kahramanları Anma Programı tarihi bir gündü.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın ifade ettiği gibi “Aşıkla maşukun vuslat günü”ydü.
Sayın Baş bu anlamlı ifadeyi, Hacı Bektaş-ı Veli’nin torunu olan Timurcan Ulusoy Bey’in BTP’ye katılımı sebebiyle söyledi.
Timurcan Bey; ismini Prof. Dr. Haydar Baş’tan sıkça duyduğumuz, selamlarını her Milli Kahramanlar programında aldığımız, kendisiyle bizzat tanışmadığımız halde Sayın Baş’ın anlattıklarıyla gönülden sevdiğimiz Hacı Bektaş’ın torunu Arife Ninemizin oğlu… Arife Ninemizin ellerinden öpüyoruz.
Prof. Dr. Baş, bu birliktelik için , “BTP’ye herkes katılabilir, ama Timurcan Bey’in katılımı başkadır. Bu hareket Hacı Bektaş-ı Veli’nin onayını almıştır. Bu, âşıkla maşukun vuslat günüdür. Hayırlı uğurlu olsun” dedi.
Timurcan Bey de yaptığı konuşmada, “Ölene kadar mücadelemiz beraber olacaktır” dedi. Timurcan Bey, Hacı Bektaş’ın dervişlerinden birisinin bir keşişle olan menkıbesini anlattı. Dervişi kaynar suya atıyorlar, su onu haşlamıyor, sapa sağlam çıkıyor. Ateşe atacaklar, “bir şartla” diyor, “Sizin şu keşişiniz de benle beraber ateşe girecek. Hangimiz sağ çıkarsak onun dinine gireceksiniz”. “Tamam” diyorlar.
Ateşe iki kişi giriyorlar ve derviş tek başına çıkıyor ve şu anlamlı sözü söylüyor:
“Keşiş bize elini verdi ateşte yandı gitti, gönlünü verseydi onu da sapa sağlam çıkarırdık.”
(Bir not: bu Hacı Bektaş dervişlerini görüp de Müslüman olmamak, sonra da “Ben Türküm” dememek mümkün mü?)
Ve Timurcan Bey, bu menkıbenin hemen ardından şu tarihi cümleyi ekledi:
“Haydar Baş Hocaya biz gönlümüzü verdik.”
Bu gönülden ifadeler üzerine salonda bulunan herkes, başta Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere oldukça duygulandı.
Gerçekten de Sayın Baş’ın da ifade ettiği gibi bu aşıkla maşukun vuslat günüydü.
Timurcan Bey, anlamlı sözlerine devam etti:
“Haydar Baş bizim gerçek dostumuzdur biz de ona gerçek dost olacağız inşallah”
Ehl-i Beyt aşıklarının aynı çatı altında bir ve beraber olması, hem gönül hem de zahiri birliktelikler kurması, emin olun ki yepyeni bir çağın, bolluk ve bereket çağının yeniden başlangıcı anlamını taşımaktadır. Ehl-i Beyt’le açılan bereket kapıları, Ehl-i Beyt’e sırtını dönmediğin müddetçe kapanmaz.
Ehl-i Beyt’in nefesiyle Anadolu’ya gelen İmam Musa Kazım’ın torunu Hacı Bektaş-ı Veli, Cenab-ı Hakk’ın ve Hz. Peygamberin aşkını, Ehl-i Beyt’in aşkını getirmiştir, birliği beraberliği, kardeşliği getirmiştir. Bu aşk onbinlerce mana eri doğurmuştur.
Bu aşkla, Anadolu’da bulunan herkes İslam’ı severek kabul etmiş ve Hacı Bektaş Türk olduğu için “Ben de Türküm” demiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş bu gerçeği her toplantıda, her programda ifade etmektedir.
Bugün Hacı Bektaş’ın torunu ile Ehl-i Beyt sevdalısı Prof. Dr. Haydar Baş gönül birlikteliğini siyaset arenasında da devam ettirmiştir.
Bu tarihten sonra bu millet üzerinde oynanan oyunlar artık son bulacaktır.
Gün tek bilek tek yürek olma günüdür.
Gün Ehl-i Beyt’in gemisine binme günüdür.
Gün yiğidin hakkını yiğide verme günüdür.
Gün aşıkla maşukun vuslat günüdür.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın ifade ettiği gibi “Aşıkla maşukun vuslat günü”ydü.
Sayın Baş bu anlamlı ifadeyi, Hacı Bektaş-ı Veli’nin torunu olan Timurcan Ulusoy Bey’in BTP’ye katılımı sebebiyle söyledi.
Timurcan Bey; ismini Prof. Dr. Haydar Baş’tan sıkça duyduğumuz, selamlarını her Milli Kahramanlar programında aldığımız, kendisiyle bizzat tanışmadığımız halde Sayın Baş’ın anlattıklarıyla gönülden sevdiğimiz Hacı Bektaş’ın torunu Arife Ninemizin oğlu… Arife Ninemizin ellerinden öpüyoruz.
Prof. Dr. Baş, bu birliktelik için , “BTP’ye herkes katılabilir, ama Timurcan Bey’in katılımı başkadır. Bu hareket Hacı Bektaş-ı Veli’nin onayını almıştır. Bu, âşıkla maşukun vuslat günüdür. Hayırlı uğurlu olsun” dedi.
Timurcan Bey de yaptığı konuşmada, “Ölene kadar mücadelemiz beraber olacaktır” dedi. Timurcan Bey, Hacı Bektaş’ın dervişlerinden birisinin bir keşişle olan menkıbesini anlattı. Dervişi kaynar suya atıyorlar, su onu haşlamıyor, sapa sağlam çıkıyor. Ateşe atacaklar, “bir şartla” diyor, “Sizin şu keşişiniz de benle beraber ateşe girecek. Hangimiz sağ çıkarsak onun dinine gireceksiniz”. “Tamam” diyorlar.
Ateşe iki kişi giriyorlar ve derviş tek başına çıkıyor ve şu anlamlı sözü söylüyor:
“Keşiş bize elini verdi ateşte yandı gitti, gönlünü verseydi onu da sapa sağlam çıkarırdık.”
(Bir not: bu Hacı Bektaş dervişlerini görüp de Müslüman olmamak, sonra da “Ben Türküm” dememek mümkün mü?)
Ve Timurcan Bey, bu menkıbenin hemen ardından şu tarihi cümleyi ekledi:
“Haydar Baş Hocaya biz gönlümüzü verdik.”
Bu gönülden ifadeler üzerine salonda bulunan herkes, başta Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere oldukça duygulandı.
Gerçekten de Sayın Baş’ın da ifade ettiği gibi bu aşıkla maşukun vuslat günüydü.
Timurcan Bey, anlamlı sözlerine devam etti:
“Haydar Baş bizim gerçek dostumuzdur biz de ona gerçek dost olacağız inşallah”
Ehl-i Beyt aşıklarının aynı çatı altında bir ve beraber olması, hem gönül hem de zahiri birliktelikler kurması, emin olun ki yepyeni bir çağın, bolluk ve bereket çağının yeniden başlangıcı anlamını taşımaktadır. Ehl-i Beyt’le açılan bereket kapıları, Ehl-i Beyt’e sırtını dönmediğin müddetçe kapanmaz.
Ehl-i Beyt’in nefesiyle Anadolu’ya gelen İmam Musa Kazım’ın torunu Hacı Bektaş-ı Veli, Cenab-ı Hakk’ın ve Hz. Peygamberin aşkını, Ehl-i Beyt’in aşkını getirmiştir, birliği beraberliği, kardeşliği getirmiştir. Bu aşk onbinlerce mana eri doğurmuştur.
Bu aşkla, Anadolu’da bulunan herkes İslam’ı severek kabul etmiş ve Hacı Bektaş Türk olduğu için “Ben de Türküm” demiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş bu gerçeği her toplantıda, her programda ifade etmektedir.
Bugün Hacı Bektaş’ın torunu ile Ehl-i Beyt sevdalısı Prof. Dr. Haydar Baş gönül birlikteliğini siyaset arenasında da devam ettirmiştir.
Bu tarihten sonra bu millet üzerinde oynanan oyunlar artık son bulacaktır.
Gün tek bilek tek yürek olma günüdür.
Gün Ehl-i Beyt’in gemisine binme günüdür.
Gün yiğidin hakkını yiğide verme günüdür.
Gün aşıkla maşukun vuslat günüdür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025